Milletin, AKP'nin ülke yararına bir şey yapamayacağını bilmesi gerektiğini söyleyen Rifat Serdaroğlu, her geçen dakikanın ülke aleyhine işlediğini kaydetti. “Bundan sonra gitmemek için ülkeyi çeşitli risklerin içine sokabilirler, her şeyi yapabilirler” dedi.

Rıfat Serdoğroğlu'nun açıklamaları Sözcü Gazetesi'nde Ruhat Mengü'nün köşesinde yer aldı. İşte Rıfat Serdaroğlu'nün ülke gündemine yönelik tartışma yaratacak açıklamalarıyla ilgili Mengü'nün yazısı:

"Bizler ekonomiyi, neden fahiş zam ve vergiler altında bu kadar ezildiğimizi, Seçim Kanunu'nda AKP ile MHP'nin tepeden inme yaptıkları değişikliklerin seçimi nasıl etkileyeceğini, sıkıntı içindeki Türkiye'de daha yoğun bir şeklide tartışılmaya başlanan göçmenler sorununu, Diyanet İşleri Kurumu'nun Atatürk ve milli bayramlarımızı neden unuttuğunu ve daha birçok konuyu konuşuyor, tartışıyoruz. Ancak, bu konuları tam olarak anlayabilmemiz için Türkiye'de daha önceki iktidarlar döneminden bugüne gelen olayları, o günleri siyasetçi olarak yaşamış, çok deneyimli isimlerden dinlememiz de önem taşıyor. Bugün, konuları bize detaylarıyla anlatacak olan, ekonomi uzmanlığı da bulunan değerli bir konuğa merak ettiğiniz birçok soruyu sordum. Eski Sağlık ve Devlet Bakanı, Doğru Parti Genel Başkanı Sayın Rifat Serdaroğlu'nun anlattıklarını büyük ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.

19, 20'nci dönemde İzmir Milletvekili seçilen Rifat Serdaroğlu, 1993'te Çiller Kabinesi'nde Sağlık Bakanlığı yapmış, daha sonra DYP'den istifa edip ANAP'a geçerek 21'nci dönemde de İzmir Milletvekili, Sağlık ve Devlet Bakanı olarak Meclis'te yer almıştır. Avrupa Konseyi'nde uzun yıllar görev yapan Serdaroğlu, 25 Ağustos 2020'de Doğru Parti'yi kurmuştur.

SEÇİM KANUNLA KAZANILMAZ

Sayın Serdaroğlu, aniden iktidar partileri Seçim Kanunu'nda önemli ve seçim sonuçlarını büyük ölçüde etkileyeceği tartışılan değişiklikler yaptılar. İktidar “kendilerine yarayacağını” düşündüğü değişiklikleri toplumda, parlamentoda tartışılmadan hazırladı ve açıkladı. Siz deneyimizle bu değişikliklerin kime yarayacağını düşünüyorsunuz?

Demokratik ülkelerde kanun yapmanın belli ilkeleri vardır, önce kanunda bir ahlak aranır. İkincisi, o kanunun gerçekten topluma hizmet amacı olmalı, kişiye özel olmamalıdır. Ama Anayasa Komisyonu'ndan geçen, milletvekillerine yaptırdıkları bu kanun tasarısında ahlak yok. At yarışlarında bile bir favori atın jokeyinin kilosu azsa “eşit şartlarda yarışılsın diye” üstüne handikap denen bir yük eklerler, demokrasinin gereği de budur tabii. Türkiye'deki ve dünyadaki siyasi tarihi biraz inceleyenler bilir ki seçimler kanunlarla kazanılmaz. İstediğiniz kadar kendinize uygun kanun çıkarın, kimsenin oyu kimsenin cebinde değil, hele milletin oyu hiç değil. Siz bugün insanları evde elektrik yakamaz hale getirdiniz, Halk Ekmek kuyruklarında bekler hale getirdiniz, ne yaparsanız yapın, hangi seçim kanununu çıkarırsanız çıkarın başarmanız mümkün değil.

Hiçbir partiye, bağımsız hukukçulara veya sivil toplum kuruluşlarına danışmadan, görüş alınmadan yapılan bir yasa bu. “Çoğunluk bizde, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek en önemli yasayı iki parti çıkarırız” denebilir mi? Sizin Meclis'te olduğunuz dönemlerde benzeri hiç oldu mu?

Hiç böyle bir şey olmadı, olması da mümkün değildi zaten. Ama Türkiye. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen bu tuhaf sistemin içine geçti, biz o günlerde “olmasın” diye çok çırpındık. Millet olarak başarılı olduk aslında ama YSK sağlıklı bir seçim yapamadı, şaibe karıştı. Türk milleti şunu iyi bilmeli ki AK Parti hiçbir şekilde ülkenin yararına bir iş yapamaz, geçen her dakika bu ülkenin aleyhinedir. Artık Türk milleti de bunları görüyor sanıyorum ama mesele sadece seçim değil. Gelecekte başka ciddi sorunlar çıkacak, Suriye'de emperyal devletlerin planı uygulandı, yüzbinlerce insan savaş mağduru oldu, Suriyelileri bize sürdüler, 10 milyon civarında Suriyeli Türkiye'ye geldi, hala buradalar. Onların çıkarıldığı bölgede de şimdi ABD ve İsrail'in önderliğinde Kürdistan devletinin ikinci parçasını kurdular.

1997'den beri Türkiye'deki siyasal İslam hareketini ve Sayın Erdoğan'ı takip ediyorum. Erdoğan Gençlik Kolları'nda olduğu yıllardan beri bu hareketin içinde, dolayısıyla ne yapacaklarını iyi biliyorum. Bundan sonra ülkeyi çeşitli risklerin içine sokabilirler, her şeyi yapabilirler, yani gitmemek için veya kazanabilecekleri şartları oluşturmadan seçime gideceklerini tahmin etmiyorum.

BAŞSAVCILAR GÖRMÜYOR

■ Türkiye'deki siyasal İslam hareketini bu kadar yakından izlediğinize göre AKP'li siyasetçilerin devamlı olarak “davamıza hizmet için” dedikleri ‘2023 davası'nın bu risklerle bağlantısı var mı?

Tabii ki bağlantılıdır… Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (ASSAM) Başkanı olan Adnan Tanrıverdi, Tayyip Bey'in baş danışmanıydı, aynı zamanda SADAT'ın da başkanıdır. Bunlar 4 sene üst üste “İslam Ülkeleri Konfederasyonu Anayasasını” yapmak için uğraştılar. Gizli, saklı da değil. Biliyorsunuz “başkentinin İstanbul, resmi dilinin Arapça” olduğu ASRİKA isimli İslam Birliği için. Anayasa yaptılar, hala sitelerinde var ama Cumhuriyet Başsavcısı nedense bunları bir türlü görmüyor, bunların hepsi Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırı davranışlardır.

Rifat Serdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Hatay'da incelemelerde bulundu.

Türkiye  demografik istilaya uğradı

■ Özellikle sınıra yakın illerimizde artan Suriyeli nüfusu dolayısıyla büyük sorun var. Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş “Suriyeliler, belediye seçimi kazanacak kadar hızlı çoğalıyorlar” dedi, siz Hatay'daydınız, gözleminiz nedir? 

1951'de Demokrat Parti, Cenevre Sözleşmesi'ni imzalamış ve oraya şart koşmuş; “Biz sadece Avrupa'dan geleceklere mülteci statüsü verebiliriz” diye. Diğerleri sığınmacı olur, onların hukuku ayrı biliyorsunuz. Bizim tespitimiz 10 milyon mülteci olduğu yönünde, sınırımızın dibinde de halen bizim paramızla beslenen 3 milyon Arap var. AKP ev yaptı onlara, bunu kimin vergisiyle yaptıklarını da bilmiyoruz. Eğer hükümet Rusya'yla bir yanlış hareket içine girerse onları da Türkiye'ye doğru sürerler. Türkiye demografik istilaya uğradı. AKP bunu bilerek yapıyor, Arap hayranı oldukları için. Üniversitelerde Türkçe konuşan Suriyelilerle diğerleri “Niye Türkçe konuşuyorsunuz” diye kavga ediyorlar. Kız öğrencilere saldırıyorlar, gruplar halinde geziyorlar. İstanbul'da mültecilerden oluşan o kadar çok mafya oluştu ki birbirlerini soymaya başladılar. Kaçına vatandaşlık verdiklerini bilmiyoruz, verdikleri rakama göre 194 bin kişi, ben inanmıyorum. Cenevre Sözleşmesi'ne göre vatandaş yapamazlar.

Hiçbir devlet kurtarıcısına bizdeki gibi hakaret ettirmez

■ Okul kitaplarında yapılan ve çağdaş bir ülkede olamayacak değişikliklere, Diyanet'in şimdiye kadar verdiği fetvalara bakacak olursak gerçekten riskli görünüyor.

En son Diyanet Akademisi kurdular. Bu Diyanet Akademisi o kadar riskli bir olay ki; Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütün yetkilerini yapabilecek, ilkokuldan üniversite mezuniyetine kadar diploma verebilecek, ders müfredatını Diyanet belirleyecek, örgütlenebilecek. Yani Vatikan tipi bir sistem kuruyorlar. Meclis oylaması önümde, muhalefet partileri de kabul oyu veriyor. Bu, Anayasa'nın, en azından Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun (eğitimde birlik) katledilmesidir, farklı eğitimler yapamazsınız Türkiye'de. Yaparsanız, yarın her tarikatın-cemaatin bir üniversitesi olur, Türkiye'yi paramparça edersiniz. Binlerce apartman medresesi var bugün. İçişleri Bakanı bunlardan birini ziyaret etmiş. Diğer tarafta Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğü mevzuatı değiştirdi ve “Atatürk ilkeleri doğrultusunda öğrenci yetiştirmek” amacı uygulamadan kaldırıldı, yönetmeliklerden çıkarıldı.

PEŞİNİ BIRAKMAYIZ

Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri'nin Başkanı, Ayasofya'da Atatürk'ü lanetledi, bir Diyanet İşleri Başkanı bunun hesabını asla veremez, ne bu dünyada, ne öbür dünyada. Bunun peşini asla bırakmayız. Dünyadaki hiçbir devlet kurtarıcısına bizdeki kadar hakaret edemez, ettirmezler. Washington'a gidin, yapın bakalım sizi ne yapıyorlar. Biz “Devri sabık yaratacağız” diyen tek partiyiz, biz devri sabık yaratacağız. Hükümetlerin hesap vermesi, öç alma değildir.

Siyasal İslam bir adım atar durur

■ Muhalefet partileri itiraz etti, “Köprü açılışında Atatürk'ün adı anılmadan olmaz” dediler. Hatta iktidar ortağı Bahçeli de itiraz etti ama bir değişiklik görülmüyor, muhalefetin hiçbir icraat yetkisi yok.

Olmaz, çünkü aldandıkları nokta şu; onlar demokratik kurallara göre siyaset yapan bir AKP'nin var olduğunu düşünüyorlar, AKP bir parti değil. Siyasal İslam bunu böyle yapar, bir adım atar, durur, siz orada bağırırsınız, bir adım daha atar, bu kez ikinci
için bağırırsınız birinci unutulur, böyle böyle yıllardır gidiyor bu. Altı muhalefet partisinin hangi konularda anlaşıp anlaşmayacakları şimdiden ortaya çıkmalı, ülke için çok önemli bir konu bu.

Refahyol'u asker değil biz yıktık!

■ Siz Tansu Çiller hükümetinde bakanlık yaptınız, onu iyi tanıyor olmalısınız. Bu generallerin hapsedilmesinde onun yıllar sonra çıkıp “Bana darbe yaptılar” demesinin rolü yok mu? Oysa Refahyol Hükümeti MGK'da kendisinin, Erbakan'ın ve bakanların imzaladığı 28 Şubat Bildirisi'nden sonra da görevde kalmıştı.

DEMİREL BİZİ KOVALADI

Milli Güvenlik Kurulu kararlarını uyguladılar. 28 Şubat sonrası Erbakan, Cumhurbaşkanı Demirel'e istifasını sundu. “Aramızdaki protokol gereği Tansu Hanım Başbakan olacak, lütfen görevi ona verin” dedi. Sayın Demirel, Anayasa konusunda o kadar hassastır ki… Cumhurbaşkanı olmak için aday olduğunda 3 aday vardı. Biz heyet olarak ona gittik, dedik ki “Efendim, inşallah siz seçileceksiniz, fakat seçildiğinizde partiye kim genel başkan olacak?”

Demirel kızdığında kafası kızarırdı, yine kızardı ve döndü, “Ben size hiçbir şey öğretememişim, ben seçilirim veya seçilmem ama aday olmayı kafama koydum ve size söyledim mi? Artık bağımsızım, siz bu kadar insan kendinize bir genel başkan seçemiyorsanız kapatın partinizi, çekin gidin” dedi, bizi kovaladı. Bir sözün nereye gideceğini, o sözün dolaşıp yine kendisine geleceğini çok iyi bilen bir insan. Erbakan'a “Niçin istifa ediyorsunuz” diye soruyor, o da diyor ki “Efendim biz değişiklik yapacağız, buyurun size 273 imza.” Süleyman Bey “İstifanızı anlamadım, size bir baskı mı var” diye soruyor, “Hayır efendim, biz protokol gereği değiştiriyoruz” diyor Erbakan. “Tamam, o zaman istifanızı kabul ediyorum ama kimi atayacağıma Anayasa gereği ben karar veririm” diye cevap veriyor. Biz milletvekilleri Cumhurbaşkanı Demirel'e “Tansu Çiller başkanlığında kurulacak hükümete güven oyu vermeyeceğimiz” konusunda yazılı taahhütte bulunduk, yani biz yıktık o hükümeti.

İmamoğlu Almanya'da konuştu: Otoriter rejimler barış ve istikrarı tehdit ediyor İmamoğlu Almanya'da konuştu: Otoriter rejimler barış ve istikrarı tehdit ediyor

Vatandaşlıklar anında iptal edilir

■ İlerde bu vatandaşlıklar geri alınabilir mi?

Tabii, anında iptal edilir. “Davul zurnayla göndereceğiz” diyorlar ama davul zurnayla mı geldiler ki öyle göndereceğiz, zorla geldiler, hepsi savaştan kaçmadı, çoğu işgal için geldi. Afganların gelişini düşünebiliyor musunuz? Karını, çocuklarını Taliban'a bırakıyorsun, sen niye buraya geliyorsun, başka bir amacın var, onun için geliyorsun. İnşallah AKP seçime kadar bir kargaşa çıkarmazsa millet kararını verir."

Editör: TE Bilişim