Sedat Peker, yayınladığı 9. videoda yine İçişleri Bakanı Soylu'yu hedef aldı, "Diyordu ya 'Ben poliçe sesini çok seviyorum'. Şirketin 57 kat büyümüş. O poliçenin sesine ben de uyurum, herkes uyur" dedi. Peker, 10 bin dolar alan siyasetçi hakkında da konuştu, "Benim her ay 10 bin dolar yolladığım bir milletvekili yok ama daha çok yolladıklarım var" dedi. Peker, Metin Külünk'ün kendisini arayarak Biden-Erdoğan görüşmesinden önce video çekmemesini istediğini ileri sürdü.
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, önceden yayınlayacağını duyurduğu 9. videoyu da sosyal medyadan paylaştı. Peker 9. videosunu, 'Yaşadıkça ve yaşlandıkça değil, direndikçe büyürüz' başlığı ile duyurdu.
Sedat Peker, önceden yayınlayacağını duyurduğu 9. videoyu da sosyal medyadan paylaştı. Peker, bir kez daha İçişleri Bakanı Soylu'yu hedef aldı, "Diyordu ya 'Ben poliçe sesini çok seviyorum'. Şirketin 57 kat büyümüş, dünyanın neresinde böyle bir şey var. O poliçenin sesine ben de uyurum, herkes uyur" dedi. Peker, 10 bin dolar alan siyasetçi hakkında da konuştu. "Bu rakamı bana nasıl yakıştırırsınız, daha fazlası var..." diyen Peker, AK Partili Metin Külünk ile ilgili açıklamalarda bulundu.
"SAĞ HÜKÜMETİNLERİN TAKTİĞİ: DİN ELDEN GİDİYOR..."
Sağ hükümetlerin dini kullandığını iddia eden Peker, şunları kaydetti:
"Bir de ümmetin lideriyiz mevzusu var. Filistin'de olay olduğunda A Haber yayın yapıyor. Sahtekar diyor ki, 'Tayyip Erdoğan'a sevgi gösterisi', adamlar diyor ki, 'Tayyip neredesin? Bize yardım edeceğini söyledin neden gelmiyorsun, bizi kandırdın' diyor halbuki. Bunlar da 'Tayyip Erdoğan'a sevgi gösterisi' diyor. Sağ hükümetlerin taktiğidir, 'Din elden gidiyor, vatan elden gidiyor' bu sesi duydunuz mu, hemen arkaya bakın. Çünkü orada bir film var. Solcular geldiğinde de 'Temiz toplum' derler orada da arkada işler döner."
"NEDEN 40 YAŞ ALTINA SESLENİYORUM?"
Peker, sözlerine şöyle başladı: "Bana hep neden 40 yaş altındakilere sesleniyorsun diye soruyorlar. Biz Televole zehrini içmiş insanlarız. İnsanlar oraya çıkmak için para veriyorlardır. Ben de o zehri alanlardanım. Bizden artık bir şey olmaz. Can Ataklı mesela, 'Sedat Peker'in niye kaçtığını yazıyoruz' demiş. Koskoca adamsın Can abi. O yaptığın haber nedir abi, böyle haber olmaz. O nedenle 40 yaş üstünden bir şey olmaz."
"BANA HAK ETMEDİĞİM ŞEYLER YÜKLEDİLER"
"Sizinle bir sözlü akdimiz var. Artık bu sözlü akdimizi ete kemiğe büründürmenin zamanı geldi. Bu işten büyük karı olan sizsiniz. Benim de küçük bir karım var. Kişisel gelişimde aslan avlamak diye bir şey vardır. Hayatında büyük bir başarı yakaladığında, geçmişte yaptığın ufak tefek hatalar unutulur. Cezaevi falan, onlar komik şeyler... Ben onlarla ilgilenmiyorum. İnsanların algısından bahsediyorum. Bana hak etmediğim şeyler yüklediler. Bu hikayeyi başarıyla neticelendirirsek, aslan avımı tamamlamış olacağım" diyen Peker, şunları kaydetti:
"Kişisel gelişim böyle tarif ediyor. Örneğin okula gidiyorsun, öğretmen 'Senden hiçbir şey olmaz' diyor sonra büyüyorsun ve başarı yakalıyorsun. Bu kez öğretmen "O kadar başarılı bir öğrenciydi ki...' diyor. Annen baban bile böyle anlatmaya başlar. Bu işten benim karım bu. 'Bizim karımız ne?' diyeceksiniz. Anlatacağım da hepsini anlatacağım. Size çalınan paraları anlatacağım. Belediyedeki rüşvet sistemi; alt dernekler var."
"ANLATINCA KAFAYI YİYECEKSİNİZ..."
"Anlatınca kafayı yiyeceksiniz. Devlet ihalelerinde de taşeron sistemi. Ben bu ve bunun gibi hikayeleri size anlatacağım. Bir süre sonra iktidar size geçecek. Bütün yasal, gayri yasal her şeyi anlatacağım. Siz geldiğinizde artık masrafınızda yok bu sistem. Ya diyeceksiniz ki, 'Ya bu kadar adam niye engellenmiyor?' Engellemiyorlar ki kardeşim. Belediyeleri size anlatacağım. Engellemiyorlar. Diğer olayları, belediyeleri ve taşeron sistemini anlatacağım."
BELEDİYEDE 'BAĞIŞ' SİSTEMİ...
"Şimdi bir belediyeye gittiğinde, belediye başkanı senden para almıyor, huylanıyor, 'Ya bir kelek yaparsa' diyor. 'Bizim bir derneğimiz var. Git oraya bağış yap, 1 milyon-3 milyon-5 milyon' diyor. Sen gidip oraya parayı yatırıyorsun. Hayır işi için güya. Sen ne yapmak istiyorsan, kaçak kat mı çıkacaksın, hani ne yapmak istiyorsan onu yapıyorsun. Hani Süleyman'ın akrabası var ya Ankara'da onun yaptığı iş gibi. Bu onun belediye aksamı. Onun yaptığı dev iş. O bakanları falan herkesi yönlendiriyor."
"SİSTEM POLİS TAKİBİNE TAKILMIYOR"
"Şimdi sen parayı oraya yatırdın, belediye başkanına veya adamlarına para gitmedi diyeceksin. O ne yapıyor? Diyelim ki; gerçek maliyeti 100 bin liralık bir iş var. Birine diyor ki, arkadaşına mesela '1 milyonluk fatura kes' diyor. Ona bir 1 milyona iş veriyor. Zaten istediği kişiye verme yetkisi var. Sonra o 1 milyon liralık işi alıyor. Ama 100 bin liraya yapıyor? 100 bin lira da vergi mergi çıkarsa, geri kalan 800 bin lirayı cebe indiriyor. Şaka yapmıyorum. Sistem bunun üzerine hiçbir polis takibine de uğramıyorlar."
"ALT TAŞERONUN DA ALT TAŞERONU VAR"
"Taşeron sistemi nasıl, onu da anlatayım. Bunlar bir ufak hamleyle değiştirilir. Şimdi diyoruz 5'li çete, 10'lu çete. Şimdi onlara ihaleyi veriyorlar. Kaç lira? 1 milyar dolar. Bunların siz zannediyor musunuz, bunların işçileri var, osu var busu var. Yok. Bunların alt taşeron sistemi var. 1 milyarı kendisi alıyor. 400'ü alt taşerona veriyor. 600 milyon kılçıksız bu tarafta kalıyor. Alt taşeronun da alt taşeronu var. Rezalet... Tüm sistem bu şekilde çalışıyor. En son onların da bir altı var; onlar kamyon, işçi sahipleri. Onlar işin emeğini çekiyor. İşin gerçek karşılığını alıyor.
'Taşeron sistemi kaldırdım' diyeceksin, adam telefonla bile ihaleye girecek. Bütün evraklarını hazırlayacak, artık teknoloji çağı zaten. Madem bu 2 milyona yapılacak, neden devletten 1 milyar çıkıyor? Bu para nereye gidiyor? Bu para sistemde kalınca asgari ücret 10 bin lira olacak. Her yer para olacak. Devletin kasasından çok dışarıya çıkıyor."
"SİZLERİ MAHCUP ETMEYECEĞİM..."
"Peki, siz ne yapacaksınız? Namuslu gazeteciler var ya, bir şey konuşuyorsam boşa konuşmam. Buna inanın. Beni size, sizi de başkasına mahcup etmem. 'Dediklerimin bir tanesi yanlış çıksın, elime keseceğim' diyorum. O korku iklimini aşmak için, hoş aştılar ya, gazetecilere cesaret vereceksiniz. Namuslu gazeteciler için tabii, diğerlerini salla. Siz onlara cesaret vereceksiniz. Muhalefet içinde de atarlı yürekli milletvekilleri var. Onlara da coşkuyu verin. Bütün her şey ortaya çıkacak."
"Ne dedik, bütün her şey ortaya çıkmadı. Engin Sigorta, hani Süleyman diyordu ya, 'Ben poliçe sesini çok seviyorum'. Şirketin 57 kat büyümüş, dünyanın neresinde böyle bir şey var. O poliçenin sesine ben de uyurum, herkes uyur" diyen Peker, bir kez daha İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu hedef aldı:
"Erdal baba araba getirdiğinde 20 sene önce, sigortalattığında Erdal baba diyordun. Şimdi Erdal baba lazım değil ki... Bütün holdingler sende. Yahu seni bugün Allah'a yemin olsun iğnenin deliğinden geçireceğim. Bugün senin son günün. Yüce Divan'a gideceksin, yargılanacaksın. Seni bitireceğim. Madem ben suç örgütü lideriyim, yurt dışına çıkmadan önce odanda misafir ettiğin, dur oraya geleceğiz, Süleyman bekle beni..."
"YENİ BİR YERE GELDİK, KARDEŞLERİM..."
Peker, son videosunda yer değiştirdiğini de açıkladı: "Hani böyle çoluk, çocuk bir yere gidiyorsun, nerede olduğunu öğreniyorlar. Ben de teknolojiyi yeni yeni öğreniyorum. Görüntüyü internete yüklüyorsun, meğer eşleştirme yapıyormuş. Bu yüzden artık arka fonlarda böyle zevksiz şeyler yerleştireceğim. Kusura bakmayın, yoruldum kardeşlerim gecenin 1'i çoluk çocuk yeni bir yere yerleştik. Epey bir yol geldik."
"ZALİMLEŞTİN Mİ? BUNLARI YAŞAYACAKSIN..."
Peker, şöyle devam etti: "Bugün benim yaşadıklarımı onlar da yaşayacak, bugüne kadar ne dediysem çıktı. Ben tecrübeliyim, kendimi korurum, ailemi de. Sistematiğim, aklım var. Onlar sudan çıkmış balık gibi olacak. 20 senedir iktidarlar ya, yemin ediyorum buralarda değil. Dünyanın her yerinde nasıl FETÖ'cüler yaşadılar, bunlar da yaşayacak. Zalimleştin mi, bunları yaşayacaksın.
Diyorlar ki çakma yorumcular, 'Dünya buna yardım ediyor; CIA, MOSSAD, MI6...' ulan bunlar bana yardım etse demezler mi; arka fonu değiştir. Bilgisayarda program var, yerini öğrenirler. Bir tane çocuk var, internetten yazmış. Bana, 'Abi yerini böyle buluyorlar' diyor. Ne oldu bizim MOSSAD? Gerçi yolculuğu yaptık, uzaklaştık. Ulan sizi iğnenin deliğinden geçireceğim. Dünyayı yakacağız dedik."
"KIZ ÇOCUKLARIMDA BABA OLDUĞUMU HİSSETTİM"
"Şimdi bir şey anlatacağım; bu adam delirmiş diyeceksiniz. Ben sinirlenince kontrolünü yitiren bir adamım. Ufak erkek oğlum Boğaçhan 10 yaşındaydı, şimdi 12 yaşında. Kardeşlerini ağlatmış. Sinirlendim o an elimde çatal vardı, onu fırlattım. Annesi Muğlalı kibar bir insan, bizim gibi vahşi değiller. Çatal tabii saplandı. Annesinin aklı yerinden gitti. Boğaçhan, 'Ben senin oğlun değil miyim?' dedi. İlk kelimem 'Bir daha onları ağlatırsan, seni öldürürüm' dedim. Erkek çocuklarında baba olduğumu hissetmedim, kız çocuklarımda baba olduğumu hissettim."
"VATAN SEVGİMDEN ASLA TAVİZ VERMEM"
"O sebeple kendi öz oğlumun kör olması riskine rağmen o çatalı fırlattım. Düşündüm ona onu yapan, kızlarıma silah çekenlere neler yapacak? Bugün bir iyilik veya kötülük yaptığımda vatan sevgime olan safiyane inancımdan yaptım. Benim bu dünyada başka bir şeyim yok. Bütün paramı dağıttım. Vatan sevgimden asla taviz vermem. Ama bana ajan dediniz. Beni bu dünyada sinirlendirecek iki şey vardı; ikisini de dediniz. Allah kaderini yazıyor."
"BİZİM MİT'LE NE İŞİMİZ VAR?"
SADAT ile ilgili iddialarını tekrarlayan Peker, şunları kaydetti: "Onların da kafası karışık, her şey planladığım gibi işliyor. Dakika dakika, her şeyi planladım. Bütün riskleri planladım. Allah belanızı verdi. Artık beni öldürmeden kurtuluşunuz yok. Bir de diyorlar 'Türkiye'den MİT gelecek' niye MİT'teki kardeşlerimizi katıyorsunuz? Kendinize güveniyorsanız, siz gelin. Siz hepiniz, ben tek hadi gelin. Bizim MİT'le ne işimiz var? Ben devletin aleyhinde ne söyledim? Devletin içinde yer almayan bir kuruluş SADAT, şu anda orada yapılan ticaret ve silahlar...
Devletin başına gelecek şey, sınır güvenliğini sağlayamadığı için, üstüne düşmediği için 300-500 bin Euro para cezası. Zaten devlet her gün ceza ödüyor. Öbür olayda da 'Devlet bu işi organize etti. Kaseti var, çocuğu kandırmışlar. Bu işin içine sokmuşlar' dedim. Uyuşturucu ağının devletle ne işi var? Kahpesiniz ulan siz."
"SİZ BASKI YAPARSANIZ YÜCE DİVAN DİREKT"
Gazeteci Veyis Ateş ile ilgili de çarpıcı iddialarda bulunan Peker, şunları söyledi:
"Anlatacağım her şey çok önemli. Sonlarda Süleyman'la ilgili şeyleri tekrar başa alıp yeniden dinleyin. Sezgin Baran Korkmaz, Süleyman, Veyis Ateş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanı, Soylu'nun Organizeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı yaptığı Resul Hort, Ankara Emniyet Müdürü Sermet ve bir kişi daha var onu da söyleyeceğim. Bu çok önemli. Söylediklerimden biri çıkmazsa bileğimi keseceğim. Siz baskı yaptığınız an, Yüce Divan direkt."
SOYLU İÇİN SERT SÖZLER
"Akit TV'deki eski dostlarım, bizi ajan yapmışlar. Aydınlık'la aynı haberi yapmışlar. M.Y., M.U. harfleri hatırlamıyorum. Haberi kafadan atmışlar. Deli bunlar, inanın. Ulan sonra düşündüm; 'Bunlar büyük operasyona gidecekler, büyük bir saldırı altındayız' diyecekler.
Bu durumu lehlerine çevirmek için kriz masası kurdular. Şimdi o verdikleri baş harflerle ilgili olarak da sorguda itirafçı oldular. Sorguda 'Sedat Peker'in CIA ile arasını ben buldum' öbürü de MOSSAD'la diyecek. Ama iş patladı. Süleyman fındık kadar aklınla Cumhurbaşkanı olmaya kalktın bu ülkede ama beni satmasaydın olurdun.
Bazıları diyor ki, 'Sen bunları bugüne kadar neden anlatmadın?' Anlatmadım, anlamıyor musunuz? Benim yaptığım işler daha karışıktı, anlatmadım. Sen her yaptığını anlatıyor musun? Ailemle olan düzenim bozulurdu, bin tane sebep var. Belli bir nokta var; yangın yeri. Ben o noktaya geldim. Allah sizi getirmesin. Yakacağım bu kadar."
"BU ADAM AJANLIK YAPMAZ DİYEMEDİN Mİ?"
"Akit TV'nin Yazı İşleri müdürü var; Murat Alan iyi bir adam. Kardeşim saldırıya uğradığında hastaneye ilk gelen ben değil miydim? En sevdiğim silahım 45'lik coltu'mu çıkarıp sana verip... Seni çocuğunun yanında dövdüler. Bir baba çocuğunun yanında dayak yememeli. 'Bir daha gelirse hepsini vur, cezaevinde ben bakacağım' demedim mi kardeşim? Biz göz göze baktık o kadar, din tarihinden konuştuk. Sen Yazı İşleri Müdürü oldun. Senin için bunları yapmışken... Ulan bu işleri bu noktaya ben getirdim. Hepinizi yakacağım sen hariç Murat, sen temiz bir adamsın. Ama 'Bu adam nasıl ajan olur?' diyebilirdin.
Bu kadar ajan beni koruyor madem, bir tanesinin resmini yayınlasanız. Ya Şevki hocam Atatürk'le ilgili düşüncelerin hariç, çocukluğumdan beri senin kasetlerini dinliyorum. Cezaevinde yatarken çoluğumun çocuğumun rızkını, dershaneler yapıyorsunuz diye size yolladım. Bu adam ajanlık yapmaz diyemedin mi?"
ERDOĞAN HAKKINDA KONUŞACAK MI?
"Bu yaşa kadar dost bildiğimiz herkes beni yanıltmış. Ulan bu işi buraya siz getirdiniz. Bir özür beklemiştim. Diyorlar ki, "Tayyip abiyle yüzleşirken devlet aleyhine..." Biz kahpe kursağında büyümedik, Meryem annenin rahminde büyüdük. Tayyip abiyle konuşurken, devlete zararı sokacak hiçbir şey söylemeyeceğim. Pislik olmadığımı, ama bu pislik silsilesinde en altta benim olduğumu herkese anlatacağım. Bu da benim hakkım. Açık kaynaklarda da dediklerimin hepsini kanıtlayacağım. Konuşurken kendisine saygısızlık da yapmayacağım."
"PERİNÇEK'İN PSİKOLOJİSİ BOZUK"
Peker, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek hakkında da konuştu:
"Bizim bir Doğu Perinçek var, konuşunca çok nezaketli. Ama psikolojisi bozuk. Ne zaman yanına gitsek, bize bir şey ikram eder. Oturursanız yanına, CIA şöyle yaptı, CIA böyle yaptı. Ben mahkemeye gitmiyordum. Bir tanesi vardı 'Atatürk ışık huzmesiydi insan değildi' Atatürk'ün hayatını çok iyi biliyorum. Yok ulvi ışıkmış. Ergenekon davasında çok kaliteli insanlar vardı ama deli potansiyeli olanlar da vardı. Şimdi Çin iyi, CIA, Amerika kötü. Yahu bana ne."
"GİT TORUN SEV..."
"Diyor ya 'Amerika'nın kucağına oturmuş. ' O lafı sana bir koyarım 80 yaşında utanmayacak mısın? Ben sana laf koymayacağım. Git torun sev, bırak CIA'yı zaten Hollywood yapıyor. 'Ülkücü katili' dedim diye bana dava açmış. Sen gazetene manşet yaptıktan sonra ülkücüler şehit edilmiyor muydu Doğu abi?
Sen manşet yaptıktan sonra diğer sol fraksiyondakiler kaç gün yaşıyordu? Ev adresine kadar veriyordun, hepsini öldürüyorlardı. Ya PKK kamplarını ziyaret etmişsin elinde çiçekle.... Yahu senin o çiçek verdiğin çocuklar PKK'yı yönetiyor şimdi. Ben gazeteciydim diyor. Mehmet Ali Birand da gazeteciydi röportaj yaptı. Sen çiçek verdin."
"BIRAK SENİN ÇOCUĞUN KENDİNİ SAVUNSUN..."
Peker, Binali Yıldırım'ın oğlu Erkam Yıldırım ile ilgili iddialarını tekrarladı:
"Binali Yıldırım beyefendi bir adam. 'O uyuşturucu işinde değil' dedim. Oğlunu korumak için o çıkmış meydana. Sayın Başbakan, senin oğlunu korumak için ortaya çıkmana gerek yok ki... Adam 15 senede kaç milyar dolarlık servet yapmış. Biz sadece Hollanda ayağını biliyoruz, onu da Hollanda devleti açıkladı. Diğer ülkelerde kaç milyar dolar daha var? Bu adam süper dahi olmasa milyar dolarları nasıl kazansın? Bırak senin çocuğun kendini savunsun. Kit getirmiş."
"AMA SİZ İNSAN DEĞİLSİNİZ..."
"Hele o Abdulkadir. Yahu sen gerçekten delisin. 150 kiloluk bir adam Venezuela'ya giderken Cumhuriyet gazetesi gümrük kayıtlarını patlattı, kit gitmemiş. Torbayla getirdi nasıl dersin. Bu nasıl bir onursuzluk, bunu kim diyebilir? Hiç utanmadın mı bunu yazarken? Sen şerefi, onuru öldürdün. Bunu yaz deyip kafama gülle vursalar yazmam. Ben suç örgütü lideriyim tamam ama siz insan değilsiniz. 150 kiloluk adam pazar filesiyle... Bir de bu da diyor; MİT kafasına sıkar. Sıkıyorsa Süleyman'la gelin. O konuşmacıların hepsi asker, hadi siz gelin."
"HADEP'Lİ SİYASİ SONRA BANA MEKTUP YAZDI"
"Kıymetli kardeşlerim parayla adam öldüren uluslararası gruplar var, onlarla görüşüyorlar. Bir Arnavut, Sırp ve Rus grupla görüştüler. Benim geçmişte insanlara iyiliklerim oldu. Her şeyi nasıl öğreniyorsun diyorsunuz, benim hayatım iyilik yapmakla geçti" diyen Peker, şöyle devam etti:
"Bir tane HADEP'li siyasi bana mektup yazmıştı. Cezaevinde kaldığım sırada herkese protez kol bacak yaptırıyordum. 'Çocuklarım gelince onların karşısına ayaklarım üzerine çıkmak istiyorum' demişti. Baktırmak için doktor arkadaş yolladım. Bizim yanımızdaki arkadaşlar dedi ki, "Ya bu onlardan" dedi. 'Kimden olduğu önemli değil' dedim. 'Her insan, çocuğu cezaevine geldiğinde onun karşısında ayakları üzerinde dik durmalıdır' dedim. Ulan biz düşmanlarımıza bile böyle mert davrandık. O adam sonra tahliye oldu bana mektup yazdı. Hiç unutmam İzmir tarafında.
Cezaevinde çıktık daha ikinci gün Tarabya'da, bir düğün konvoyu geçiyor. Arabaların üzerinde PKK bayrakları var. Bir tane de değil. 'Nasıl bir yere geldik' dedim. Çıktığımda Türkiye böyleydi. PKK'ya en yakın aşiretlerin çocuklarının, gece kulüplerinde yerleri ayrılırdı. PKK'ya yakın işadamları ihaleye girdiğinde, bizim işadamları ihaleye giremiyordu."
"PLANIM TUTTU OLAY OLDUK SES GETİRDİ"
"Diyorsunuz, 'Oluk, oluk kan' akılcılık ne diyorsunuz... Size şimdi akılcılıktan bir örnek vereceğim. 'Bir şey yapmam lazım' dedim. Hemen hesapladım, Rize'de bir teröre lanet mitingi düzenledim. Bizim Karadeniz hep akrabamız, dostumuz olduğu için orada ciddi kalabalık toplanır dedim. Emniyetin, siyasetin tepkisi nasıl olur diye düşündüm, nasıl bir konuşma yapayım ki muhalefet alıp bunu köpürtsün diye düşündüm.
Konuşma yaparken orada dedim ki, 'Bu 3 yaşındaki çocukların babalarının, hamile eşinin yanında şehit edilenlerin intikamıdır, merhamet etmeyeceğiz, eğer başarılı olursanız oluk oluk kanlarınızı akıtacağız' dedim. Planım tuttu olay oldukça ses getirdi. Toplumu bu işe katmak için Sivil Şehit Yasası da çıkarılmıştı. İlk bir ay kimse ağzını açmadı. Bir aya beni öldürecekler diye beklediler. Şimdi de iki güne öldürecekler diye bakıyorlar. Ama baktılar ki ölmüyorum. Sonra millet de konuşmaya başladı. İşte bu akılcılıktır. Stratejik planı yaparsın ve içinde olduğun zor durumdan çıkarsın."
"HANİ PKK İLE İŞ TUTUYORDUM?"
"Hani PKK ile iş tutuyordum? İlk meşaleyi yakan adamım. Diyarbakır Cezaevi'nde yapılanları anlattım, kötü mü ettim. Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar olmasaydı; bu işler buralara gelmeyecekti. O adamların çocukları düşman ama onurlu çocuklar. 'Babama bok yedirdiler, şunu bunu yaptılar' deyip çocuk kura kura büyüyor. Bu aptallıktır; düşmanını daha çok güçlendirmek istiyorsan bunu yaparsın. Çocuğunun yanında anasını soyarsın. Bunu söyledik diye PKK ile saf tutmuşum. Apo'ya da neler dedim, bunları neden unuttunuz?"
"MAHKEMEDEN DAHA GÜÇLÜ BİR YETKİ..."
Avukatlarının pasaportlarının iptal ettiğini hatırlatan Peker, "Bir de bizim avukatların ve tüm yakınlarının pasaportlarını iptal ettiler. Mahkeme kararı olmadan iptal ettiler. Süleyman paralı FETÖ'cüleri sever... Bir kanun çıkardılar, İçişleri Bakanlığı'nın yetkisiyle pasaportlar iptal ediliyor. Yurtdışı yasağı demiyorum, pasaport iptal ediliyor. Mahkemeden daha güçlü bir yetki. Yasağı kendi koyuyor, kaldıracak yerde de kendi adamı var. İçişleri'nden koyduruyor bölge idareden kaldırıyor" diye konuştu.
10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ KİM?
İçişleri Bakanı Soylu'nun 'Sedat Peker'den ayda 10 bin dolar alan siyasetçi var' iddiası hakkında konuşan Peker, şunları kaydetti:
"Kardeşlerim, bu 10 bin dolar meselesine gelelim. Benim her ay 10 bin dolar yolladığım bir milletvekili yok ama daha çok yolladıklarım var. Bana hakaret ettiniz, bana 10 bin doları nasıl yakıştırırsınız? Süleyman var ya, tak tak her şeyi söylüyor. 10 bin dolar işi yalan. Ama ben daha büyüklerini yolladım. Çanta çanta yolladım. Şimdi Metin Külünk'ten konuşacağız, Metin abiden.
Metin abi beni aradı, 'Biden, Tayyip Erdoğan'a karşı senin şeyini... ' 'Metin abi ne diyorsun sen?' dedim. Biden işi gücü bırakmış Sedat Peker'e mi bakacak? Hepten delirmiş bunlar. Adam dünyayı yönetiyor. Dedim abi, 'Ben Biden falan anlamam' dedim. 'Abi benim kendi meselem var' dedim. Benimle konuştu konuştu, sakinleştirdi.
Sonra benim yanımdan ayrılıp, beni itibarsızlaştırmak için kurulan bir yapı var. İçinde mafyalar falan var. Devletten adamlar var, AK Parti'den adamlar var. O yüzden Metin abiyi konuşacağız. Dün bir arkadaşın videosunu yayınladım. Suriye konusunda var, karakol konusunda var. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yeğeniyle evli, benimle bunları konuşuyor, 'Reisim emrindeyim' ondan sonra arkadan film."
"AK PARTİ BENİM KAHVELERİMİ DAĞITTI"
"Başında konuştum, beni yolda bırakanı rezil edeceğim. Metin abiyi rezil etmeyeceğim ne yaşadık onları konuşacağız. Bir de bana diyorlar, 'Pislik mafya.' AK Parti'nin seçim zamanı dağıttığı kahve var ya, o benim kahvemdi. Hani ben pisliktim? Onlarca milyonluk kahveyi benden alıp dağıtmadınız mı? Bir lira para mı verdiniz? Verdiyseniz hani fatura? Bir özür bekledim, benim işim Mehmet Ağar ileydi. İşi buraya siz getirdiniz."
PEKER'DEN METİN KÜLÜNK İDDİASI
Eski AK Parti Milletvekili Metin Külünk ile ilgili birçok iddiada bulunan Peker, şunları söyledi:
"Metin abiyle mevzuya gelelim, Ömer Külünk diye bir esnaf var. Metin abi, 'Benim yeğenim var, tefeciler malına mülküne çökmüşler' dedi. Tefecilerle konuşmamı istedi. Metin abiye dedim ki, 'Abi ben geçmişimi temizlemeye çalışıyorum. Şimdi bunlardan birini arasam, o onu arayacak, o onu.' Sanki ben tahsilat yapıyormuşum gibi algılayacaklar.
'Abi, kaç paraysa biz ödeyelim' dedim. 300 bin lirayı ben ödedim. Tapuyu aldım, verdim. Bugün 1,5 milyonluk iş. Almanya'daki dernekler var, rica ederdi onlara el altından para yollardım. Ama öyle her ay giden bir on bin yok, seçim zamanı geldiğinde arabasına para bırakırdım.
Şimdi ben böyle deyince diğer milletvekilleri de bizi de söylemesin diye konuşacaktır. Biz kimseyi satmayız ama Biden falan diyerek beni sakinleştirmek için film yapıp, sonra karalama kampanyasına abilik yap. Daha çoğunu verdim. 10 bin değil, 150 bin değil daha fazlasını verdim."
HÜRRİYET GAZETESİ NASIL SATILDI?
Aydın Doğan'ın sahip olduğu Hürriyet gazetesinin satış süreci ile ilgili de çarpıcı iddialar öne süren Peker, Demirören Grubu'nun Ziraat Bankası'ndan para aldığını ve hala ödemediğini iddia etti:
"Demirören var ya... Tabii gazeteyi bastık, Aydın Doğan korktu ve gazeteyi verdi. Oldukça ucuza verdi. Aslında bir tanesi bile daha fazla para ederdi. CNN falan hepsini aldık. Bu 750 milyon doları Ziraat Bankası verdi. Ziraat Bankası kimin? Devletin. Devlet kimin? Milletin. Şimdi bu devletten bu parayı aldı. Bu paranın hiçbirini ödemedi biliyor musunuz? Siz şimdi millet olarak gitseniz 'Aç lan kapıyı' deseniz 'Parasını vermeden malın sahibi nasıl oluyorsun' diyebilirsiniz. Milyonlarca çiftçiye verdikleri kredinin toplam değeri ancak o kadar. Çiftçi kredisini ödemeyince traktörüne el koyuyorsunuz. Kanal D'ye el koyanı duydunuz mu?"
'İMAR RANTI' İDDİALARI
"Şimdi bu 750 milyonun ödenmesi için, tabii faizlerle 1 milyarı geçti. Ülkede para yok, nasıl olsun paralar buralarda. Şimdi bunu öğütmek için ne yapıyorlar, bunu hemen baskılayın. Hemen gazetecilere baskı kurun. Kemerburgaz'da Kemer Country denen bir yer var. Orada bir arsa var, orayı bu yavrunun üzerine yapacaklar. Bu televizyon falan bunun değil. Serhat ve Berat yönetiyor. Sabah Grubu da aynı. Böyle kişiliksiz zenginlerin üzerine yapıyorlar malları. Kemer Country'deki yeri imara açacaklar. İmara açınca, bu tarla olarak verilen yer, Süleyman'ın Ankara'da bir akrabası var ya... O işleri yapıyor. Hop bir imar artışı 10 milyonluk yer, 1 milyarlık oluyor. Üzerine kulübe koyamadığın yer 100 katlık oluyor.
Benim anlattıklarım masal değil. Ziraat Bankası'na sorun, Demirören aldığı parayı vermiş mi? Kanal D'nin, CNN'in, Hürriyet'in sahibi sizsiniz. Ve sizi kandırmak için 'tartışmacı' adı altında şerefsizleri çıkarıyorlar. Primciler onlar, sözde gazeteci onlar... Kemerburgaz'da imara açılmak için üzerinde çalışma yapılan yer var mı? Söylüyorum size, var. Vatan fedaileri her yerde."
"VEYİS ATEŞ, SÜLEYMAN'IN CAZGIRI..."
Gazeteci Veyis Ateş ile ilgili de iddialarda bulunan Peker, şunları dile getirdi:
"Önce size Veyis Ateş'i anlatayım, bu da Süleyman'ın cazgırı. Süleyman konuşmaya başlamadan önce bu Süleyman'ı övmeye başlıyor, 'Şöyle iyi siyasetçi, böyle iyi adam' gibi çok enterasan değil mi? O gün televizyonda tartışmaya girmeden Erdal Aras'ı arıyor bunu. Erdal Aras kim? Benim eski sağ kolum. Veyis'in kendi cep telefonundan bunu arıyor. Hani orada yayında ara verdiler, 'O da tanıyor reisi ben de tanıyorum sen de tanıyorsun. Niye söylemiyorsun?' diyor çünkü onun da işi var. Onun işi İsmail Saymaz'ı durdurmak. Adamı durdurdu orada, o da kaldı gitti. Gazeteci ya.."
"İSMAİL SAYMAZ'I DURDURDU, ORADA BİTTİ"
"Çünkü bu Veyis, bizim Erdal'ın yardımcısı. Erdal gençlikten sorumlu il ikinci başkan yardımcısı, bu da onun yardımcısı. Bu Veyis'le oturduk Pucca'da. Bana 'Siz anlatıldığı gibi değilmişsiniz, entelektüel, bilgili biriymişsiniz' dedi. Gece geç saate kadar oturmuştuk. Onunla normalde işim yoktu ama orada İsmail Saymaz'ı durdurdu, orada bitti.
O Sağlık Bakanlığı'ndaki hikayeni anlatmayacağım, para konusunda biriyle ters düşmüştün. Onun ailesi benim sevdiğim bir aile, şimdi seni patlatınca ona da ucu dokunacak. Hani Sağlık Bakanlığı'nda sorun yaşadınız... Parayı sen al, ulan siz nasıl insanlarsınız. Bir de utanmadan televizyonda şu hırsıza operasyon yapıldı diyorsunuz. Ulan insanlar size güveniyor, insanları manipüle ediyorsunuz. Hırsızsınız."
"BUNLAR SINIRLARI AŞMIŞLAR..."
Peker, iddialarına şöyle devam etti: "Bodrum'da Sezgin Baran Korkmaz'ın oteli var. Sahibi kim? Sezgin Baran Korkmaz, bu arkadaş Türkiye'de de aranıyor ABD'de de. Sezgin Baran Korkmaz'ın otelinde kimler var? Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Esat Toplu Ankara, İçişleri Bakanlığı'nın koyduğu yasakları kaldıran makam. Bu adam o kadar rahat ki sıfır kilometre BMW X5'le görevine gidiyor.
Devlet bunlara Opel veya Passat veriyor. Kim ne der diye düşünmeden kaç milyonluk arabayla işe gidip geliyor. Sınırları aşmışlar. Güç zehirlenmesi böyle bir şey. Her yer onlarda yapılanmayı biliyor, Tayyip abinin iyi adamı bu adam.
Onu da anlatacağım. Eski koruma şimdi bunu Koruma Daire Başkanı yaptı Ekrem Gülen. Kim bu? Silivri Emniyet Müdürü'nün intihar etmesine neden olan canavar. Gencecik çocuğu bunalıma sokup kafasına sıkmasına neden oldu."
"BU ADAMIN ARANDIĞINI DÜNYA BİLİYOR..."
"Veyis Ateş hey gidi... Bunlar tatili de beraber yapıyor, kesmeyi de. Resul Hort olaya sonradan dahil olacak. Şimdi bunlar Muğla Emniyet Müdürü Marina Yalıkavak vardı, el konulan aynı yer. Dikkat edin, hep el koyma olayı aynı yerde oluyor. Şimdi de otele el koyuyorlar. Sezgin Baran Korkmaz en son Mübariz Mansimov de öyle demişti, sendeki belgeler demişti benim şirketim ama ben de yok. Ben de var.
Sakın onlarla anlaşayım diye düşünme inan patlatırım rezil olursun. Müşteri portföyünün tamamı bende hangi hakim, savcı hepsi bende. Siz aranan adamın otelinde, bu adamın arandığını dünya biliyor. Sizin ne işiniz var orada? Hani faturalarınız nerede? Süit odalarda kalıyordunuz. 100 bin lira tutuyor sizin tatiliniz. Sizin maaşınız kaç lira? Hani fatura? Aranan adamın otelinde bölge idare mahkemesi başkanı, il emniyet müdürü anlatacağım bu değil tabii. Bu da suç tabii de bunu saymıyoruz."
"EKREM'İ EMNİYET'TEN AYIRIP İŞ BANKASI'NA SOKTU"
"Bu koruma, neden daire başkanlığı biliyor musunuz? Türkiye'deki en önemli kişilerin yanında koruma polisi var. Onların yanına polislerini koyuyor. Kıbrıs'taki kayıtlarını yaptırıyor, bu da polislerine yaptırıyor. Allah'a şükür bizde sıkıntı yok. Neden alamıyor diyorlar, Ekrem'i Emniyet'ten ayırıp İş Bankası'na soktu.
Emniyet müdürünün İş Bankası'nda ne işi olur? Parasını ödeyemeyen İş Bankası'na kalan büyük oteller araziler şimdi de yavrum otelin içinde girdi, şimdi de oraya operasyon. İş Bankası'nın yönetimini de aynı şekilde FETÖ soruşturması var. CİMER'e bir mektup, savcılıktan bir kağıt adam ne derlerse yapıyor. Koskoca MASAK'ın başkanını kendilerine böyle köle yaptılar. Hikaye böyle işliyor. Ben böyle anlatınca bunlar FETÖ'nün yanında leblebi çekirdek.
Ülkeyi mahvettiler. Süleyman'ı kimse alamıyor. Tayyip abiye dedim ki, 'Atatürk'ün Dolmabahçe'den çıktığı gibi, Hatay'ı aldığı gibi çık... ' dedim. Döndü bana 'ajan' dedi. Ben kötü bir şey mi dedim? Hepiniz videoları izlemediniz mi? Doğru dediğim de çıkıyor. Daha da çıkacak. Hemen kursaydınız ya soruşturma kurullarını. Ama çıkacaklar."
'SÜLEYMAN 'SEN YURT DIŞINA ÇIK' DEDİ
"Rasim Ozan Kütahyalı var, o da bizim Paramount Otel'in ekibinden. Burayı iyi dinleyin hatta tekrar tekrar dinleyin. Söz namus, hatta bileğimi keseceğim. 5 Aralık Resul Hort, Organize Suçlar'dan sorumlu emniyet genel müdür yardımcısı Sezgin Baran Korkmaz'a telefon açıyor.
Sezgin Baran Korkmaz kim? Amerika'da aranan bir arkadaş. Duymuşsunuzdur, Aslan diye geçen bir Ermeni arkadaş var. Şu an cezaevinde milyar dolar buraya gelmiş. Basından hatırlarsınız. Bu adamı arıyor. İçişleri Bakanlığı'na çağırıyor 5 Aralık günü saat akşam veya sabah 10 buçuk, çıkış 12 buçuk. Aradaki konuşmayı anlatıyorum. Sezgin Baran Korkmaz 45 milyon dolar bir işadamından alacağı var.
Süleyman buna diyor ki, 'Senin hakkında tahkikat var dosya yapıldı. Sen yurtdışına çık. Bu adamın parasını da yukarının haberi var (Tayyip abiyi kastediyor) bu parayı sil. Sorun çıkacak' diyor. Amerika'dan büyük para geldiğini herkes biliyor."
"KORKMAZ HEMEN YURT DIŞINA ÇIKMIŞ MI?"
"Ey gidi bütün kayıtlar çıkacak ortaya. Sezgin Baran Korkmaz 6 Aralık'ta yurtdışına gidiyor. Bundan sonra anlatacağım. Hiçbir şeyin önemi olmasa da içişleri Bakanı'yla görüştürmek için Organize Suçlar Daire Başkanı telefonla arayıp hakkında dosya olan ve 6 aydır aranan bir adamı, İçişleri Bakanlığı'na çağırıyor ve görüşüyor.
Yurtdışına çıkmasını söylüyor ve çıkıyor. İşler bozuluyor bu 45 milyonu kabul ediyor bizim Sezgin Baran Korkmaz, Çünkü karşısında devlet var. Otelini istediler adamın. Mübariz'e yaptılar ya otelini limanına... Böyle bir namussuzluk olur mu? Ben size belgelerini de göstereceğim ama belgeye de gerek yok. Siz, muhalefete baskıyı kuracaksınız. 5 Aralık'ta 'Sezgin Baran Korkmaz İçişleri'ne geldi mi kamera kayıtlarını çıkarın' diyecekler. Sezgin Baran Korkmaz hemen yurt dışına çıkmış mı?
İş nasıl bozuluyor onu anlatacağım. Otelini istiyorlar hani? Sezgin Baran Korkmaz bakıyor, 45 milyonla başlamıştık otel elden gidiyor. Türkiye'ye dönmüyor bu. 28 Aralık'ta operasyon yapıyorlar. 29 Aralık'ta 45 milyon doların ödenme günü. Haciz günü. Sezgin Baran'ın karısını gözaltına alıyorlar. Benim evime gidip karımla korkutmak istediler ya aynısını ona yapıyorlar. Bu Veyis, olayı toparlayayım diye arayan da bu Veyis."
DİKKAT ÇEKEN ÇAĞRI: BASKI KURUN
"Kardeşlerim gazetecilere baskı kurun, direkt Yüce Divan. Kayıta falan gerek yok, orada ne konuştuklarına. Hakkında dosya olan, operasyon yapılacak adamı İçişleri'ne çağırıyorlar. Telefonu Resul ediyor. O kadar rezilliğe gidiyor iş. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tanımıyorum ama namuslu adam izin vermiyor. Cumhurbaşkanı'na gidiyor, 'Efendim bu işte yanlışlık var' diyor. 'Sizin haberiniz var mı?' diye soruyor, o da 'Benim haberim yok' diyor. O da 'Kanun ne diyorsa onu yap' diyor. Sırf orada İçişleri Bakanı'yla görüşmesi bile Yüce Divanlık, adamın ertesi günü kaçması yeter. Sezgin Baran Korkmaz adayı terk edersen, sakın dik duracaksın."
"BAKIN, ENGİN SİGORTA PATLADI..."
"Tayyip abiyle konuşurken de Allah'a yemin olsun benimle mezara gidecek şeyler var. Pislik olmadığımı herkese öğreteceğim. Pislik varsa onun en azıyım. Onu da göstereceğim. Siz aslan avını bana sağlayacaksınız ben de size nasıl çalınır, nasıl çırpılır hepsini öğreteceğim. Eskiden beni arayanlar ev araba isterdi; şimdi mesaj atanlar çocuk bezi, çocuk maması istiyor. Düşünsenize insanlar açlıktan intihar ediyor, Süleyman yüzde 5 bin 700 büyüyor. Nasıl dediğim doğru çıktı. Bakın, Engin Sigorta patladı."