-Gel kardeşim, geç şöyle. Bir şey içer misin? Çay olur, kahve olur. Ya da boşver şimdi çayı, kahveyi; görelim bakalım elindeki senaryoyu. Dur, dur hemen verme. İstersen bu aşamayı, şöyle elemeli sorularla daha kolay geçiştirmeye çalışalım. Bugünlerde eline kalem, kağıt alan herkes başlıyor senaryo yazmaya. Arkadaş arkasını alamıyoruz inan. Hadi sadece yazsalar neyse. Adam bir film izliyor ya da bir dizi izliyor sonra oturuyor bilgisayarın başına izlediği şeyin bir benzerini senaryolaştırıyor. Olan bana oluyor kardeşim. Biz bilmiyoruz tabi durum böyle, ne yapacaksın sabahtan akşama devam bir şey mi izliyorum ben? Ne bileyim hangi dizinin kaçıncı versiyonudur elime geçen. Her şey hazırlıyoruz, yönetmen tam motor diyecek, hadi... Efendim geliyorlar, dikiliyorlar karşımıza; “telif yapımcı bey, telif” deyip tonlarca para isteyip, cezalar kesiyorlar. Senariste mi kızayım, ona inanıp tonlarca parayı çöpe atan kendime mi kızayım? Neyse, işte bundan dolayı sana bazı sorular sormam gerek anladın mı? Şimdi hazırsan başlayalım.
-Sizi anlıyorum, tabi buyrun sorun sorularınızı.
-Evet, bakalım; ilk olarak elindeki senaryo herhangi bir film ya da diziden hadi olmadı kitaptan, bak bu en tehlikelisi, esinlenme mi yoksa kaba tabirle söylemek gerekirse çakma mı?
-Yok, bazı noktalarda, yani tema olarak benzeşebilir. Nasıl desem, öykü; bir aşk öyküsü. Böyle olunca da bu zamana kadar çevrilen binlerce filmle bazı karelerde benzeşebilir. Ama anlatış tarzı ve konu akışı olarak kesinlikle değişiktir. Zira ben bir film ve dizi müdavimiyimdir. Böyle bir şey olsa zaten ben size sunmam bu senaryoyu, kendime yakıştırmam.
-Aferin, satamasan da malını iyi pazarla. Sevdim seni delikanlı. Gelelim ikinciye. Söyle bakalım; konuda ihanet, ne bileyim yasak ilişki veya bugün onla, yarın başkasıyla, öteki gün bir onda bir bunda olan bir karakterin var mı?
-Şimdi siz böyle deyince bile tiksindim ben. Sevmem efendim ben öyle karakterleri. Yolda görsem yolumu değiştiririm, yolumu değiştiremedim hiç olmadı yüzümü eyer, kafamı çeviririm. Bu sebeple benim senaryomda daha böyle ailesine düşkün, örfüne, adetine sahip çıkan bireyler var. Kötü karakterler de var, yok değil. Ama kavgacı, gürültücü adamlar var. Bilemedin, en fazla eli kanlı katiller var.
-Olmadı delikanlı. Anlaşılan sen yabancı dizi izliyorsun daha çok. Bizim ülkemizde gitmez böyle karakterler. Bize lazım olan, mesela adamın eli kendi cebine girmesin başkasının cebine girsin. Sonra ne bileyim, fırıncının evinden oduncunun oğlu çıksın, bu dedikodu bütün mahalleye yayılsın. Olmadı bu ama diğer soruya geçelim. Senin senaryonda, bir okul var mı?
-Var beyfendi, okul ve okula giden bir iki temel karakter mevcut.
-Ha, bu güzel. Şimdi böyle okul öyküleri tutuyor. Yalnız bak, bize sıradan; “otur notun sıfır ya da terbiyesiz çocuk, velin gelsin senin bakayım” diyen öğretmen ve “dersleriyle uğraşan, öğretmeninin gözüne girmeye çalışan, olmadı arka sıralarda lak lak edip, kaçak sakız çiğneyen” karakterler lazım değil. Bize şöyle “cins cins hareketlere sahip” öğretmenler lazım. Mesela “biri böyle kibarlıktan kırılacak gibi konuşurken, diğeri müzmin bekar bayan hoca sendromunu yaşayacak, bir diğeri paraya düşkün müdür modunda olacak, bir diğerinin acayip tiki olacak”. Öğrenciye gelince; “biri aşırı zengin, kendini dünyanın patronu sanan züppe olurken, bir diğeri sanki okula değil podyuma yürüyüşe gelen manken olacak, başkası da yine böyle hem tiksindirip hem de ilgi çekecek değişik hareketlere sahip olacak”. Anladın mı beni? Yani kısacası okul olacak ama ortada eğitim, öğretimden başka her şey olacak.
-Şimdi siz böyle deyince ben bir düşündüm de; bize hep film hayatı yansıtır derlerdi. Sizin bu anlattığınız daha çok hayat değil saçma sapan şeyler var sanki. Bende ki karakterler; üniversite sınavına hazırlanan, arada annesine öpücük verip, babasına yardım eden karakterler. Hani en fazla yapsa yapsa yere tükürür, sağa sola çöp atar.
-Yine olmadı delikanlı. Anlaşılan sen hiç  televizyon izlemiyorsun. Son soru, hani senden umudum yok ama yine de sorayım. En azından senaryonun aykırı bir söylemi var mı? Bak bu varsa yine küçük de olsa bir ihtimalin var.
-Ben senaryomda şöyle bir dünya çizdim efendim. İyiyi ve güzeli dileyen bunun için sıkıntı çeken insanları yazdım. Derdim aykırı şeyler söylemek değildi, sadece daha güzel bir dünya için insanların elele vermesinin gerekliliğini anlatmaya çalıştım. İyiyi bulmak için bazen daha iyi gören bir göze ihtiyacımız olduğunu söylemeye çalıştım.
-Delikanlı, iyi ki senaryonu almadım. Bir de işim yoktu onu okuyup vakit kaybedecektim. Bence sen ne yap biliyor musun? Şimdi buradan çık ve arkana bakmadan git o çıktığın mağaranın içine gir ve bir daha hiç çıkma. Artık ne televizyonlarda ne de dünyada böyle bir hayat yok. Hadi uğurlar olsun.