Türkiye Barolar Birliği (TBB) Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) 14. Dönem Seçimli Genel Kurulu, Trabzon Barosu’nun ev sahipliğinde başladı. İki gün sürecek olan (14-15 Mayıs 2022) Genel Kurul toplantısı; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Başkan Yardımcısı ve TÜBAKKOM Koordinatör Üyesi Av. Sibel Suiçmez ile 14. Dönem Sözcüsü Trabzon Barosu Başkanı Av. Duygu Keleş Aydın tarafından yapılan açış konuşmalarıyla başladı.
TBB Yönetim Kurulu üyeleri Av. Nizam Dilek ve Av. Ramazan Erhan Toprak’ın yanı sıra 72 barodan 24 baro başkanı ve 235 meslektaşımızın katıldığı Genel Kurul’da ilk konuşmayı Trabzon Barosu Başkanı Aydın yaptı.
Kadına karşı şiddette yaşanan artışa dikkat çeken Aydın; suçlulara caydırıcı cezalar uygulamayan, kadının yerinin ev ve tek hakkının annelik olduğunu vurgulayan, kadının kazanılmış ve yasalarla korunmaya alınmış haklarına saygı göstermeyen herkesin kadın cinayetlerinde payı olduğunu söyledi. Aydın, “İşte tam da bu yüzden kadınları ailede, toplumda, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda eşit birey olarak görmeyen çağ dışı zihniyetlere karşı omuz omuza büyük bir mücadele veriyoruz” dedi.
TBB Başkan Yardımcısı Av. Sibel Suiçmez de “Kadın hakları komisyonunun heyecanı hiç dinmiyor. Hatta o mücadeleci ruhu artarak devam ediyor. Kimse kusura bakmasın, barolardan çocuk ve kadın hakları komisyonlarını çekip alın hiçbir şey kalmaz” şeklinde konuştu. Bu komisyonlarda çalışan meslektaşları ve onları destekleyen baro başkanlarını selamlayan Suiçmez konuşmasında, “Bugün 24 baro başkanımız aramızda. Kadının insan hakları mücadelesini her alanda verirken, temsilde eşitlik derken, kurumumuzda da aynı şekilde eşitliği görmemekteyiz. Türkiye Barolar Birliği tarihinde 30 kadın baro başkanı olduğunu görüyoruz ve mücadelenin neresinde olduğumuzun bilincindeyiz” ifadelerini kulandı.
TÜBAKKOM’un TBB’nin diğer merkez/komisyon/kurullarından farklı olarak bağımsız bir yapısı olduğuna vurgu yapan Suiçmez, geçen süreç içerisinde o bağımsız yapıyı koruduklarını kaydetti.
SAĞKAN: KADIN AVUKATLAR GELECEĞİMİZİN VE UMUDUMUZUN RESMİNİ ÇİZİYOR
TBB Başkanı Sağkan, açılışta yaptığı konuşmaya, “Bu olağanüstü meslektaş grubunu bir araya getiren TÜBAKKOM Genel Kurulu’nun başarılı geçeceğine duyduğum inanç ve bu heyecanı paylaşmanın gururuyla hepinizi saygıyla selamlıyorum” sözleriyle başladı. Sağkan şöyle konuştu:
“İnsanlık tarihinin bir yüzü ağır hak ihlallerinin, sömürünün ve tahakkümün tarihidir. Asırlar süren ve büyük bedeller ödenerek elde edilen hakları; bir savaş, bir çatışma veya bir darbe ile yıllar içinde kaybedebileceğimiz gibi aynı haklar aylar içinde ve hatta bir gece de dahi ellerimizden çekilip alınmaya çalışılabilir.
Yine tarih boyunca, insan hakları ihlallerinden belki de herkesten çok payını alan kadınlar; hak mücadelesinde öncü rol oynamalarına karşın mücadelesini verdikleri haklardan yararlanmak söz konusu olduğunda, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı duvarına çarpmışlar, kazanılmasına katkı sundukları haklardan mahrum bırakılmışlardır.
Tarım Devrimi’nden bu yana kadını özel alana hapseden ve neredeyse evrensel olan sömürü ve cinsiyet temelli işbölümü, ataerki denilen ölmekte olan bir karanlığın altında dünyanın bütün kadınlarını kız kardeş yapmıştır.
Aynı tarihe baktığımızda, bütün büyük devrimlerin açık ya da örtük şekilde kadınların eseri olduğunu görürüz. Erkekler tarafından yazıldığını iddia eden ulusal tarih anlatısına inat, ilerlemenin tarihinin keskin kalemi kadınların elindedir. Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi sonrası sömürüye karşı ilk baş kaldırılar, köleliğe karşı ayaklanmalar… Her biri kadınların öncülük ettikleri insanlık kazanımları olarak karşımıza çıkar.
Fransız Devrimi’ni kadınlar ekmek ayaklanmasıyla başlattılar. Vatandaşlık hakkından yoksun bırakılan ve artık çocuklarını dahi besleyememenin öfkesiyle dolmuş kadınlar, ekmek ve adalet için Versailles Sarayı’na doğru yürümeye başlayınca kitleler böylece ayağa kalkmıştı. Amerika’da, kölelik karşıtı çalışmalara katılmak isteyen kadınlar, dönemin ilerici erkekleri tarafından konferans salonlarına alınmayınca, sadece köleler için değil kendileri için de eşitlik mücadelesi vermeleri gerekti. Sanayi Devrimi yıllarındaki insanlık dışı çalışma ve barınma koşullarına karşı ayaklananlar da kadınlardı. Çalışma saatlerinin düşürülmesi ve erkeklerle eşit ücret talebiyle greve gittikleri için bir 8 Mart günü üzerlerine kilitlenen fabrikada yanarak can verenler, hep kadınlardı.
Ne var ki, bu devrim ve ayaklanmaların sonunda kadınlar, ayrıca bir de kendi hakları için uzun ve zorlu bir mücadeleye girmek zorunda kalmışlardır.
Tarih boyunca yüzlerce örneğini yaşadığımız sömürü karşısında korkmayan, sinmeyen, boyun eğmeyen kadınlar; emek mücadelesinde, insan hakları mücadelesinde ve cinsiyet eşitliği mücadelesinde cesaretle yer almış; sırtında utanç verici bir heybe taşıyan insanlığı sarsmış, dünyayı yerinden oynatmıştır.
Aynı şekilde avukatlar da hak savunucuları olarak tarih boyunca haksızlıklarla mücadelede öncü rol oynamıştır. Çünkü bizim mesleğimizin doğası da ruhu da aslı da budur.
Kadın avukatlar ise aynı zamanda “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganının kahramanları olarak, hak ihlallerine karşı verilen mücadelede bir ellerinde kadın olmanın, diğer ellerinde avukat olmanın gücüyle geleceğimizin ve umudumuzun resmini çizmektedirler.
Çağımız; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı coğrafyalarda refah düzeyinin yüksek olduğuna; kadınların, sınırları erkekler tarafından çizilen alanlara hapsedildiği coğrafyalarda ise tüm toplumun acı çektiğine tanıktır. O nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğini yasal temellere oturtup, zihniyet devrimini gerçekleştirmek bütün insanlığın kurtuluşu olacak, belki de tek kurtuluşu olacaktır.
Bizim en büyük şansımız, dünyada bir eşi olmayan vizyonuyla, toplumların gelişmelerinin sırrını kadınının gücü ve özgürlüğünde gören Mustafa Kemal Atatürk’e sahip olmamız, onun başlattığı hukuk devrimini yaşamış olmamızdır.
Bu salonu dolduran her bir kadın meslektaşıma hayranlıkla bakıyor, kadının eşitliği devriminin gücünü ve ateşini bu çatının altında görüyorum. Barolarımızın kadın hakları merkezlerinde özveriyle çalışan; hiçbir vatandaşımızı savunmasız bırakmayan, dezavantajlı grupların adalete erişimi için mücadele eden tüm meslektaşlarıma sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
İnanıyorum ki; kadınların ve avukatların öncülüğünde verilen bu mücadele sonunda; İstanbul Sözleşmesi yeniden ve eksiksiz uygulanacak şekilde hayata geçecek, her türlü ayrımcılığa karşı verilen mücadele okullarda ders olarak okutulacak. Gelecek kuşaklar, bu zihniyet devriminden doğacak. Sizlere erkek adaleti yerine gerçek adaleti sağlayana kadar omuz omuza mücadele sözü veriyorum.
Mitolojik bir efsane sanılan ancak insanlık tarihinin en büyülü gerçekliklerinden olan Amazon Kadınlarının coğrafyası Karadeniz’de, bu salonda varlıklarıyla hak mücadelesine ilham olan tüm kadın meslektaşlarıma saygılarımla.”