Türk Sineması umut veriyor

Sinemaya ilgi duymaya başladığımdan beri-ki bu lise yıllarımın sonlarına denk gelir- filmleri daha bir dikkatle, daha farklı bir bakış açısıyla izlemeye başladım. İlerleyen zamanlarda sinema sektöründe çalışmaya başladıktan sonra şu soruları kendime sormaya başladım:
 
-Türk Sineması neden gelişmiyor?
-Neden IMDB’nin en kötü 100 filmi listesindeki filmlerimiz, en iyi 100 film listesindekinden daha az?
-Hollywood’dan ne eksiğimiz var?
-Montaj operatöründen, yönetmene kadar oldukça zeki sinemacılarımız olmasına rağmen neden dünya piyasasına hükmeden biz değiliz?
 
Bu soruların hepsinin cevaplarını zamanla buldum. Ama şimdilik bunları kendime saklamayı uygun buluyorum.
 
Geçenlerde izlediğim birkaç film, bende öyle duygular yarattı ki, Türk sinemasının parlak geleceğine olan inancım oldukça arttı.
 
Filmlerin sadece senaryo, kamera açıları gibi temel özelliklerinden başka, Color Correction(Renk Düzeltme) gibi teknik başka özellikleri de dikkatimi çekti.
 
7-8 yıl öncesine kadar Color Correction nedir bilmeyen filmlerimiz, şimdi bu özellik sayesinde Hollywood yapımlarından farksız duruyor. Halbuki Hollywood’da bu teknik çok uzun yıllardır kullanılıyordu.
 
Hollywood filmlerindeki aksiyondan, özel efekte birçok tekniği henüz tam anlamıyla uygulayamasak da(uyguladık diyen dünya çapında efektleri ya da herhangi bir teknik başarısıyla ses getiren Türk filmi söylesin) bu teknikleri yerli yapımlarda görmek “haydi bakalım olacak” dedirtiyor bize.
 
İstediğimizde, bizde olmayan bir şeyi hemen alıp ustalıkla uygulayabiliyoruz.
 
Bu iyi bir şey!..
 
Ama bütün bunları oldukça geriden takip ediyoruz.
 
Bu da kötü bir şey!...
 
Yeni, yapılmamış bir şey yapmaktan bizi alıkoyan şey de bu aslında. Biz onu keşfedene kadar, hemen herkes yeni fikirler, yeni projeler üretip onu kullanmış oluyor. Bize de çoğunlukla taklit etmek kalıyor.
 
Her şeye rağmen, yeni yetişen sinemacılarımızın yaptığı işlerle Türk Sinemasının kazandığı ivmeye bakarak, “Başarabiliriz” hatta “Başarıyoruz” diyebilirim.
 
Unutmayın ki, sineması gelişmiş bir ülke, başka ülkelere filmleriyle birlikte, “kültürünü” de pazarlar!...