Millet gitti aya biz hala yaya…

Vay be çocukluğumun söylemi, amma da çok duyardım bunu, şimdi “Türkiye vardı aya, birileri hala yaya” okuyun ve siz değerlendirin…

Askerlik düşer mi, bir bedele mi bağlanır bilmem, fakat bu konunun bu zamanlarda hem de meclis nezdinde gündeme gelmesi bana çok komik geliyor, şurada seçimlere sayılı günler kalmışken, seçim sürecinden önce hiçbir şekilde sonuca ulaşmayacak bir konuyu meclise taşımak, besbelli ki seçimlere yönelik bir istismardır…


İstismar ne demektir?

Durumdan yararlanma, birinin iyi niyetini kötüye kullanma, ya da sömürmeye istismar denir.

Ben bu durumu aynen böyle değerlendiriyorum, esasında etik olan meclisin faaliyetlerinin dondurulması ve Türkiye’nin en önemli makamı Türkiye büyük millet meclisinin bu tarz istismarlara alet edilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir, seçim sürecinde artık siyasetin meclisten meydanlara taşınması gerekir, doğru ve etik olanda budur, ancak mecliste kendi gruplarınızda bu tarz söylem veya eylemelerde bulunabilirsiniz, farz edelim seçimlerde partiniz barajı aşamadı ve bir milletvekili dahi meclise sokamadınız, o halde seçim sürecinde vermiş olduğunuz yasa teklifi esasında sadece bir seçim manipülasyonu olarak akıllarda kalacaktır…


Burada bahsedilen şey işin etik boyutudur, tıpkı CHP’nin etik bulmadığı ve Başbakanın seçimlerde resmi araç kullanmasına itiraz ettiği gibi, oysa burada da yasal bir engelleme yoktur, sadece “haksız rekabet” ve etik değerlerden bahsedilmektedir…


Bir kurum veya bir şahısın etik değer anlayışında bir standardı olması gerekmektedir, bir durumu işinize gelince yasalarla, işinize gelmeyince etik değerlerle tanımlamaya çalışırsanız bu sizin samimiyetinizi sorgulatır, artık Türkiye eski Türkiye değil, bunu herkesin bilmesi lazım, Türkiye’de eğitim düzeyinde ciddi bir artış olmuştur, hemen her gün Türkiye’nin sorunları değişik platformlarda, televizyonlarda, halkın gözünün önünde tartışılmakta ve halk bir değerlendirme şansına sahip olmaktadır, bazı kesimlerin hakaretamiz bir dille tanımladığı gibi, “Anadolu seçmeni bilinçsiz ve cahil” değildir, tam tersine Türkiye’de değişmeyen tek şey kendini değiştiremeyen sözüm ona “okumuş kesim” olmuştur. Bu kabuk değişiminde onlar inatla bağlı oldukları sol siyasetten sapmamışlardır! Bunun birçok nedeni var, fakat en önemli nedeni psikolojik, Türkiye’de yaşanan değişim onlara göre çobanın seçmen, onun çocuklarının da iktidar olması meselesidir…


Yıllarca yüzünü batı medeniyetlerine dönen ve her defasında batının sadece sırtını görebilen bu eskimiş köhne siyaset, yerini çevresinde neler olup bittiğini anlayan, anlatan ve bulunduğu coğrafyaya sıcak ilişkiler kurmaya çalışan bir sürece bırakmıştır, komşularla ve Arap ülkeleriyle geliştirilen ekonomik ve kültürel temaslar, Osmanlı olarak bu bölgede yıllarca abi rolü oynayan Türkiye’nin yeniden geri dönüşü olarak algılanmıştır, tüm bu gelişmeler Türkiye’nin batıdan koptuğu anlamına gelmiyor, sadece alternatifleri olduğunu ve batıya bağımlı bir yapıya sahip olmadığının da altını çiziyor, işin aslı batıda bu durumdan memnun, çünkü Avrupa birliği ve global krizle birlikte sıkışmış olan ekonomilerine Türkiye yeni bir finansal merkez oluşturmuş ve birçok batılı sermaye grubu ülkeye akın etmiştir, bunların bir çoğu da finans sektörü ve sigorta şirketleridir, basit bir anlatımla buda şunu ifade eder, para ve mal var ki, banka ve sigorta şirketleri Türkiye’ye ciddi yatırımlar yapmakta! Avrupalının bilinen en bariz özelliği “bindiği dalı kesmez” Yani Türkiye, batıya sırtını dönmemiş, tam aksine batının gözlerinin içine bakmasını sağlamıştır, tüm bunları geçmişte sırtını döndüklerinin Arap dünyası ve komşularının gözlerinin içine bakarak başarmıştır.


İşin özü, artık 1970 model siyaset anlayışı çoktan bitmiştir, ev, araba, para gibi havadan vaatler tüm bu gerçeklerin yanında çok basit ve komik kalmaktadır, bunu çoban ben bile anladım da sözüm ona entelektüeller anlamadı, vay benim ülkemin entelektüelleri…