Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Ülkemizi, darbe mahsulü mevcut anayasasından hep birlikte kurtaralım istiyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci asrındaki yolculuğumuzu; sivil, özgürlükçü, kuşatıcı, toplumumuzun tüm kesimlerinin sahipleneceği bir anayasanın rehberliğinde kat edelim istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “8,5 saat süren bir Kabine Toplantısı oldu, zira bütün bakan arkadaşlarım hazırlıklarını etraflıca anlatma imkânını buldular. Böylece şu anda Kabinedeki arkadaşlarımın, Dışişleri Bakanımız hariç hepsi hazırlıklarını sundular, Dışişleri Bakanımı da ayrıca dinleyeceğim. Tabi bir de şu iki-üç gün içerisinde bakan arkadaşlarımın yardımcılarıyla ilgili hazırlıklarını kendilerinden dinleme fırsatım olacak.

Tabii ekranları başında bizleri takip eden vatandaşlarıma bu vesileyle selam ve sevgilerimi iletiyorum.

6 Haziran’daki toplantımızın ardından yeni Kabine üyelerimizin de yemin etmesiyle ülkemize hizmet davamıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

28 Mayıs seçimlerinin üzerinden daha 10 gün bile geçmeden yürütme organındaki tüm görevlendirmeleri süratle tamamladık. Hiçbir sorun yaşanmadan, hiçbir gecikmeye mahal vermeden Türkiye Yüzyılı’nı inşa edecek kadroları belirledik, belirliyoruz. 16 Nisan 2017 referandumuyla ülkemize kazandırdığımız yeni yönetim modelimizin avantajlarını böylece bir kez daha tecrübe ettik. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin Türk siyasetinde gerçekleştirdiği tarihî dönüşümü tekrar görme imkânı bulduk.

Yaklaşık üç ay süren seçim belirsizliğinin sandıkların kapanmasıyla birlikte tamamen geride bırakılması, çok önemli bir başarıdır. Ülkemizin 3 Kasım 2002 seçimleriyle elde ettiği siyasi istikrar ortamı, yeni sistem sayesinde artık kurumsallaşmıştır. Türk siyasi tarihine baktığımızda, başlı başına bu bile büyük bir devrimdir. Haftalar boyunca koalisyon görüşmelerinin sürdüğü, siyasi partiler arasında al gülüm-ver gülüm pazarlıklarının döndüğü, mutabakata varılamadığı için sürekli krizlerin çıktığı, esnafın, çiftçinin, işçinin, iş dünyasının bir türlü önünü göremediği, yani siyaset rayına girmediği için ülkenin de toparlanamadığı eski günler hamdolsun tamamen geride kalmıştır. Seçim gecesi sonuçların belli olmasıyla Türkiye’yi kimin yöneteceği sorusunun cevabı da netleşmiştir.

“TÜRKİYE’YE VAKİT VE ENERJİ KAYBETTİREN NE VARSA ARTIK TARİH OLMUŞTUR”

Aynı şekilde üç-beş ayda hükûmetlerin değiştiği dönemler de sona ermiştir. Türkiye’ye vakit ve enerji kaybettiren ne varsa artık tarih olmuştur. Bunda hiç şüphesiz en büyük pay vatandaşlarımıza aittir. Milletimiz 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta iki kez ortaya koyduğu iradesiyle eski sisteme dönüş önerilerini reddetmiştir. Parlamenter sistem tartışmaları bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Cumhuriyetimizin 100. yılını Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle karşılamamızın faydalarını inşallah zamanla daha iyi göreceğiz. Bundan sonra hedeflerimize daha hızlı koşacağız. Asırlık hayallerimizi daha süratle gerçekleştireceğiz. Projelerimizi, planlarımızı daha kısa sürede hayata geçireceğiz. Zorlukların, engellerin üstesinden çok daha kolay geleceğiz. Vatandaşımızın hayatına dokunan hizmetleri daha çok artıracağız. Vatanımızın bekasına yönelik saldırıları daha kararlı püskürteceğiz. Terör örgütleriyle içeride ve dışarıda daha kararlı mücadele edeceğiz. Türkiye’nin hak ve hukukunu küresel planda daha cesur savunacağız. Dünya beşten büyüktür iddiamızı daha gür bir seda ile dillendireceğiz. Bölgemizin barış ve istikrarına daha etkin bir şekilde katkıda bulunacağız. Demokrasi, hak ve özgürlükler alanındaki reformlarımıza daha sıkı sahip çıkacağız. Türkiye yüzyılımızı inşa ederek ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin de üzerine taşıma vizyonumuzu daha hızlı gerçeğe dönüştüreceğiz.

Bugün dünden daha güçlü, daha özgüvenli bir duruş sergileyebiliyorsak, bunu yeni yönetim sistemimizin sağladığı kazanımlara borçluyuz. Bugün geçmişe göre her alanda iddia sahibi bir ülke konumuna geldiysek, siyasi istikrarımızı korumamız sayesindedir.

Siyasette güven ve istikrar, ekonomiden diplomasiye her alanda başarının anahtarıdır. Türkiye, 2002 öncesinde her ikisinin eksikliğinin faturasını çok ağır ödemiş bir ülkedir. Bugün hatırlamak istemediğimiz pek çok sıkıntının temelinde siyasette güven ve istikrar açığı vardı. Biz 2002’den itibaren güven ve istikrarı tahkim eden hamlelerimizle işte bu açığı kapattık. Türkiye’yi sadece prangalarından kurtarmadık, aynı zamanda gücünü tam kapasite kullanabileceği bir iklime kavuşturduk. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle ise tüm bu kazanımları kalıcı hâle getirdik.

Eski Türkiye’nin sorunlarını bilen vatandaşlarımız, yeni sistemin kıymetini de çok iyi biliyor. Aynı şekilde yıllarca hak etmedikleri gücü kullananlar da her fırsatta yeni sistemden duydukları rahatsızlığı ortaya koyuyorlar.

Son seçimler bunun en müşahhas örneğini teşkil etmiştir. Millet, oyunu görmüş, sandıkta son sözünü söylemiş ve kararını vermiştir. Muhalefetin de hakikatleri görmesini ve kabullenmesini temenni ediyoruz. Unutmayalım ki iktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumunun asli görevi; seçmenin sesine kulak vererek çizdiği istikamette yürümektir. Bunun da ilk işareti, milletin takdirini baş tacı edip samimi bir özeleştiriyle hatadan dönmektir. Ancak 28 Mayıs’tan beri yapılan açıklamaların ümitlerimizi kırdığını ifade etmek istiyorum. Muhalefetin seçim atmosferinden ve uğradığı ağır hezimetin şokundan hala çıkamadığını görüyoruz. Son bir aydır sırf oy tercihinden dolayı hakarete uğramadık toplum kesimi bırakmadılar. AK Parti’nin özellikle kırsal kesimin oylarıyla bu seçimi kazandığını iddia edecek kadar sefil hale geldiler. Bir taraftan biz ‘Gazi Mustafa Kemal’in partisinin başkanıyız’ diyeceksin, öbür taraftan Gazi’nin ‘Köylü, milletin efendisidir’ ifadesini görmezden geleceksin. Bu ne menem iştir? İşte siz mi bu millete bu şekilde hakaret ediyorsunuz, bu millet de sandıkta size kırsaldaki de, şehirdeki de en güzel cevabı veriyor.

“ÜLKEDEKİ İSTİKRAR VE GÜVEN ORTAMINA ZARAR VERECEK SÖYLEMLERDEN UZAK DURULMASI ÖNEMLİDİR”

14 Mayıs’ın hıncını depremzedelerimizden çıkarmışlardı, 28 Mayıs’ın öfkesini de kırsaldaki vatandaşlarımıza yüklediler. Gazi Mustafa Kemal’in ifadesiyle, ‘milletin efendisi’ diyerek onurlandırdığı köylülerimize yönelik hakaretleri biz kabul etmiyoruz. Vatandaşı 500 liraya oyunu satmakla itham etmenin hiçbir izahı yoktur. Bu hezeyanın adında halk olan, amblemindeki altı oktan biri güya halkçılık olan bir siyasi partinin genel başkanından gelmesi ayrı bir skandaldır. Merhum Âşık Veysel’i kıyafeti sebebiyle Kızılay’a almayan zihniyetin, 2023 senesinde bile varlığını sürdürmesi hem ürkütücü, hem de gerçekten utanç vericidir.

Ülke değişiyor, dünya değişiyor, ama bunların millete bakışı asla ve asla değişmiyor. Milleti hizmete ve hürmete layık görmeyen zihniyetin Türkiye yüzyılında yeri yoktur. Bu çevrelerin her seçim yenilgisi sonrasında nükseden seçmeni suçlama hastalığından bir an önce kurtulmasını diliyoruz. Muhalefetin millete ve milletin tercihlerine saygı duymayı artık öğrenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ülkedeki istikrar ve güven ortamına zarar verecek söylemlerden herkesin uzak durması önemlidir. Vatandaşın kapattığı defterleri tekrar açma yerine, demokratik kazanımları güçlendirmenin daha doğru bir yaklaşım olacağına inanıyoruz. Bizim Hükûmet olarak bu konularda hiçbir kompleksimiz, hiçbir bu noktada zaafımız yok. Biz, son 21 yıldır olduğu gibi bugün de her türlü müspet teklife, her türlü yapıcı eleştiriye açığız. Biz, musafaha var ya, buna da açığız. Bu yönde atılacak her türlü adıma misliyle mukabele etmeye de hazırız. Biz, Türkiye yüzyılının inşasına yapılacak her türlü katkıyı hüsnüniyetle değerlendirmeye varız.

“TÜRKİYE’Yİ SİVİL BİR ANAYASAYLA BULUŞTURMAK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ”

Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefimize beraber yürüyelim istiyoruz. Türkiye’nin birliğini, dirliğini ve demokrasisinin standartlarını yükseltecek adımları 85 milyon olarak hep beraber atalım diyoruz. Ülkemizi darbe mahsulü mevcut Anayasasından hep birlikte kurtaralım istiyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci asrındaki yolculuğumuzu sivil, özgürlükçü, kuşatıcı, toplumumuzun tüm kesimlerinin sahipleneceği bir anayasanın rehberliğinde kat edelim istiyoruz. Türkiye, artık bunu gerçekleştirebilecek siyasi atmosfere kavuşmuştur. Demokrasimiz, ayağına vurulan son zinciri de kıracak güce ulaşmıştır. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleriyle Türkiye, artık yeni bir lige yükselmiştir. İnşallah görev süremiz boyunca Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarımızla birlikte Türkiye’yi sivil bir anayasayla buluşturmak için çalışacağız.

Dışişleri Bakanlığı'nın 2025 bütçesi 39 Milyar TL ... Dışişleri Bakanlığı'nın 2025 bütçesi 39 Milyar TL ...

Daha önce ciddi vakit alan hükûmet kurma, kritik atamaları yapma işlerini rekor sürede bitirerek gündemimizdeki asıl konulara odaklandık. Bakan arkadaşlarımızı kendi alanlarında yetkin, tecrübeli ve vizyoner isimlerden belirledik. Bir önceki Kabinemizin ülkemize kazandırdığı eser ve hizmetlerin üzerine yenilerini eklemek için hemen işe koyulduk.

“ÇİFTÇİMİZİ, ÜRETİCİMİZİ, KÖYLÜMÜZÜ DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Geçen haftaki Kabine Toplantımız akabinde emeklilerimiz ve çiftçilerimizle ilgili müjdelerimizi kamuoyuyla paylaşmıştık. Buğday ve arpa alım fiyatlarımızın üreticilerimiz tarafından memnuniyetle karşılandığını görüyoruz. İnşallah bundan sonra da çiftçimizi, üreticimizi, köylümüzü desteklemeye devam edeceğiz. Türkiye’nin kalkınmasına omuz veren kim varsa, hiçbir ayrım yapmadan tüm imkânlarımızla yanında olacağız.

Biz, bu milletin efendisi değil hizmetkârıyız, işte bizim aramızdaki fark bu. Ülkemize on yıllar boyunca hizmet etmiş, bu uğurda saçlarını ağartmış emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz.

Temmuz ayı engelli ve engelli yakını aylığı ile yaşlı aylıklarının ödemesini erkene alıyor, toplam 1,4 milyon kardeşimizi Kurban Bayramı’ndan önce sevindiriyoruz.

Sadece Haziran ayı içerisinde ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza toplam 19 milyar lira ödeme gerçekleştireceğiz.

Geçen haftaki açıklamamız sonrasında, Asgari Ücret Komisyonumuz çalışmalarına başladı, görüşmeler yapıcı bir zeminde ilerliyor. İnşallah tüm tarafların içine sinecek hayırlı bir neticeye ulaşacağımıza inanıyorum.

Memur maaş artış oranlarıyla ilgili Meclis sürecini yakında başlatıyoruz. Grubumuzun Meclis’in takdirine sunacağı ilk hususlardan biri bu olacaktır.

Geçen haftaki takdimlerin ardından, bugün de her bakanlıkla ilgili kapsamlı değerlendirmeler gerçekleştirdik. Bakan arkadaşlarımızdan önümüzdeki döneme dair kısa, orta ve uzun vadeli planlarını dinleme fırsatı bulduk. Tüm projelerimizi belli bir takvim çerçevesinde tek-tek hayata geçireceğiz.

Yeni dönemde ekonomimizi şahlandıracak kurmay kadromuzu hamdolsun kısa sürede oluşturduk. Merkez Bankası’ndan BDDK’ya kadar ilgili kurumlara alanında temayüz etmiş isimleri atadık.

“DEVLETİMİZİ GÜÇLENDİRİRKEN, MİLLETİMİZİN DE REFAHINI ARTTIRACAĞIZ”

Muhalefetin seçim dönemine kadın hakları konusunda yaydığı yalanların tamamen temelsiz olduğunu bir kez daha gösterdik. Kadınlar, yeni dönemimizde bürokrasiden siyasete, iş dünyasından aileye kadar her alanda öncü rol oynamaya devam edecektir. Türkiye Yüzyılı inşallah ülkemiz kadınlarının omuzlarına yükselecektir.

Güçlü Kabinemizle, yenilenen Meclis’imizle devletimizi güçlendirirken, milletimizin de refahını arttıracağız. Tayin ettiğimiz hedeflere belli bir plan dâhilinde emin adımlarla ilerleyeceğiz.

Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Beyi Hükûmet Programımızı hazırlamak üzere görevlendirdik. 12. Kalkınma Planımızdan orta vadeli programa, yıllık programdan yatırım programına kadar yol haritamızı milletimizle paylaşacağız.

Biz bugüne kadar hep ahdine ve kavline sadık bir yönetim olarak tebarüz ettik. Seçimlerde önüne gelene bol keseden vaat dağıtıp, milletten yetki alınca bunları unutanlardan olmadık. Sandıkta verilen görevin hakkını sahada ter dökerek, koşarak, koşturarak ödemeye gayret ettik. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan beri yaklaşık 30 senedir hangi makamda olursak olalım bu duruşumuzu korumayı başardık. İnşallah gelecek beş sene boyunca milletimize verdiğimiz tüm sözleri yerine getirmekte kararlıyız. Gençlerimizden iş dünyamıza, ev hanımlarından üreticilerimize, kamu görevlilerimizden depremzedelerimize kadar kime neyi taahhüt etmişsek Allah’ın izniyle hepsini tek tek gerçeğe dönüştüreceğiz.

Cumhuriyetimizin 100. yılına atfen açıkladığımız projelerin vaktinde bitirilmesine özellikle ihtimam gösteriyoruz. Kampanya döneminde bir tarafta seçim çalışmalarımızı yaparken, diğer taraftan bu projelerimizin bazılarını hizmete aldık. Yaşadığımız deprem felaketine rağmen hizmet ve eser siyasetimizin kesintiye uğramasına müsaade etmedik, seçimlerden sonra da yatırımlarımıza yenilerini eklemeyi sürdürdük.

Ülkemizin 81 vilayetine toplam 100 milyon metrekare büyüklüğe sahip 500 adet millet bahçesi kazandırmak en önemli hedeflerimiz arasındadır. 5-9 Haziran tarihlerindeki Türkiye Çevre Haftasını toplam büyüklüğü 1 milyon 466 bin metrekareyi aşan dokuz millet bahçemizin açılışıyla kutladık. Adıyaman’la birlikte dokuz farklı şehrimize dokuz ayrı millet bahçesi kazandırmanın sevincini yaşadık.

Şehirlerimizin güzelliğine güzellik katan millet bahçelerimizin bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum.

Bu eserlerin inşasında emeği geçen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza, TOKİ’mize, yüklenici firmalara, mühendisinden mimarına, işçisine herkese şükranlarımı sunuyorum.

“SAHADA VE MASADA GÜÇLÜ TÜRKİYE İDEALİMİZ HAYALDEN ÇIKIP GERÇEĞE DÖNÜŞMÜŞTÜR”

Millet bahçelerimizle özellikle büyük şehirlerde yaşayan vatandaşlarımıza nefes alabilecekleri, sevdikleriyle keyifli vakit geçirebilecekleri, spor yaparak sağlıklı hayat sürebilecekleri adeta vahalar oluşturuyoruz. Bu alandaki vizyon projemiz Atatürk Havalimanı’na yapmakta olduğumuz 7,7 milyon metrekare büyüklüğündeki millet bahçemizdir. Londra’nın Hyde Park’ı, New York’un Central Park’ı, bu ayarda dünya çapında bir eseri İstanbul’umuza kazandırıyoruz. İstanbul’un marka değerini daha da artıracak bu eserimizi inşallah etap-etap devreye alacağız.

Türkiye’nin statükoyu değiştirdiği alanların başında dış politika vardır. İçe kapanık bir ülkeyi hükûmetlerimiz döneminde oyun kuran, gerektiğinde oyunbozan bir müessir güç hâline getirdik. Bölgemizde Türkiye’nin hesaba katılmadığı, katkısının alınmadığı bir denklemin kalıcı olması mümkün değildir. Sahada ve masada güçlü Türkiye idealimiz artık hayalden çıkıp gerçeğe dönüşmüştür.

Bugün ülkemizin nüfuz alanı sınırlarının çok ötesine taşmıştır. Son seçimlerin Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Türk dünyasından İslam âlemine kadar dünyanın dört bir tarafında çok yakından takip edilmesi bunun en net ifadesidir. Bizimle fiziki bağı olmasa da gönül bağı olan yüz milyonlar geleceklerini Türkiye’de görüyor.

Başarılarımız en az bizim kadar bu ülkelerde yaşayan kardeşlerimizi, dostlarımızı da sevindiriyor. Göreve başlama törenimize iştirak eden devletlerin sayısında ve temsil düzeyinde buna tanık olmuştuk. Dün ve önceki yaptığımız yeni dönemimizin ilk yurt dışı ziyaretlerinde bu gerçeğe tekrar şahitlik ettik.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz bizleri havalimanından itibaren muhteşem bir coşkuyla bağırlarına bastılar, sevgileriyle seçim zaferimizin milletimizle birlikte Kıbrıs Türk halkının da zaferi olduğunu gösterdiler. Biz de Cumhurbaşkanı Sayın Tatar ile görüşmelerimizde Kıbrıs davamıza olan güçlü desteğimizi açıkça ifade ettik. Önümüzdeki döneme dair kırmızıçizgilerimizi burada uluslararası kamuoyuyla bir kez daha paylaştık. Türk milletinin ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Kıbrıs Türk halkıyla yan yana, omuz omuza mücadelemizi sürdüreceğiz. Anavatan ile yavru vatan arasındaki entegrasyonun derinleştirilmesi için hukuki, ekonomik ve siyasi her türlü adımı atacağız. Ne ülkemizin, ne de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz.

 Lefkoşe’deki ziyaretimizin ardından doğrudan Bakü’ye geçtik. ‘Tek millet, iki devlet’ şiarıyla hareket ettiğimiz can Azerbaycan’la münasebetlerimiz tüm dünyada gıptayla takip ediliyor. Ne zaman Azerbaycan’ın başı dara düşse ilk koşan hep biz olduk. Biz de ne vakit ihtiyacımız olsa Azerbaycanlı kardeşlerimizi yanımızda bulduk. Asrın felaketi olan 6 Şubat depremlerinde sokaktaki vatandaşından Devlet Başkanı’na kadar Azerbaycan’ın sergilediği dayanışmayı asla unutamayız. Aracının üstüne varını yoğunu sarıp da yollara düşen, kızının çeyizini depremzedelerimize bağışlayan, bizimle sevinip bizimle ağlayan o yüce gönüllü insanları daima şükranla, minnetle yâd edeceğiz. Özellikle İlham kardeşimin tüm bu süreçlerde bir an olsun esirgemediği manevi desteği kalbimizin başköşesindedir. Azerbaycan ziyaretimize devletimizin teamüllerinin ötesinde bir teşekkür borcunun ifası olarak da bakıyoruz.

İlham Aliyev kardeşimle yaptığımız görüşmelerde ikili ilişkilerimizi her alanda geliştirecek pek çok önemli karar aldık. Ticaret hacmimizi 15 milyar dolara çıkarmayı ortak hedef olarak belirledik. İki lider olarak özellikle Türkiye-Azerbaycan Üniversitesi’nin kurulmasına büyük önem veriyoruz. Ermenistan’la devam eden normalleşme sürecine desteğimizi vurguladık. Bölgemizde barış ve istikrarın tesisine dair güçlü beklentilerimizi bir kez daha teyit ettik. Yaklaşık 30 yıllık işgalin ardından Karabağ’da bugün gururla dalgalanan Azerbaycan Bayrağını kardeşliğimizin sembolü olarak görüyoruz. Can Azerbaycan ile ilişkilerimizin kurumsallaşmış bir ekonomik ve siyasi entegrasyon modeline dönüşmesi için daha çok çalışacağız.

Merhum İsmail Gaspıralı’nın yaklaşık 1,5 asır önce çerçevesini çizdiği ‘dilde, fikirde, işte birlik’ hedefiyle Türk dünyasıyla bağlarımızı perçinleyecek yeni projeleri devreye alacağız.

“DEPREMZEDELERİMİZİ BİR AN ÖNCE YUVALARINA KAVUŞTURMAK İSTİYORUZ”

Bugünkü Kabine Toplantımızda bu hususlarla birlikte geniş bir yelpazede detaylı durum değerlendirmesi yaptık. Deprem bölgesindeki 11 ilimizin altyapısı ve üstyapısıyla yeniden ayağa kaldırılması birinci önceliğimizdir. Gözümüz, kulağımız ve kalbimiz her zaman bölgedeki kardeşlerimizledir. Tüm bakanlıklarımızın depremden etkilenen şehirlerimizde yürüttüğü çalışmalarda gelinen son durumu görüştük. Bugüne kadar afetzedelerimize yaptığımız nakdi yardımların toplam tutarı 61 milyar lirayı buluyor. Depremzedelerimizi bir an önce yuvalarına kavuşturmak istiyoruz. Deprem konutlarının inşasını hızlandıracak farklı alternatifler üzerinde mütalaalarımız sürüyor, yakında bunları milletimizin takdirine sunacağız.

Depremde zarar gören organize sanayi bölgeleri, sanayi siteleri ve fabrikaların hasar tespit taramalarını zaten tamamlamıştık. Bölge ekonomisinin canlanması ve üretim çarklarının yeniden dönmesi amacıyla iş dünyamıza yönelik desteklerimizi artırmıştık. Şimdi yeni bir adım daha atıyoruz; yayınladığımız kararnameyle 2430 hektarlık alanda 11 yeri daha sanayi sahası olarak ilan ediyoruz. Depremin ardından ilan ettiğimiz sanayi alanı sayısını 18’e yükseltiyoruz. Yeni sanayi alanlarımızın deprem bölgesindeki tüm kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Başkaları ne yaparsa yapsın, biz afetzedelerimizi kesinlikse sahipsiz ve çaresiz bırakmayacağız.

Gençlerimizin büyük ilgi gösterdiği yaz kampları, yaz spor kampları ve seyahat sever programlarımızı bu sene de devam ettiriyoruz. Eğitimde kaliteyi yükseltecek projelere önümüzdeki dönem de artık daha fazla yoğunlaşacağız. Geleceğimizin teminatı olan evlatlarımızı emanet ettiğimiz değerli öğretmenlerimizin yetiştirme süreçlerini yeniden ele alıyoruz. Lisans programlarından öğretmen istihdamı ve hizmet içi eğitime kadar tüm aşamaları Türkiye yüzyılına uygun şekilde gözden geçireceğiz. TEKNOFEST gençliğinin yetişmesi için elimizdeki tüm imkânları seferber edeceğiz.

Bu düşüncelerle toplantımızın ve aldığımız kararların milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Cuma günü karne sevinci yaşayacak tüm öğrencilerimizi şimdiden tebrik ediyorum. Evlatlarımızı vatana, millete ve insanlığa hayırlı bireyler olarak yetiştiren saygıdeğer öğretmenlerimize, emekleri ve fedakârlıkları için teşekkür ediyorum. Yine bu hafta sonu Yükseköğretim Kurumları Sınavına girecek tüm gençlerimize Allah’tan muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.”

Editör: MURAT AYDIN