Uçtan; Bucaktan!...
Şimdilik haftada 3 kez bana ait olan yazılarla ve değerlendirmelerle karşılaşacaksınız.Konular mı ya da bir başka deyimle yazılarım mı?..
Yazılar genel manada hayat üstüne ve gündeme dair bir takım belirginleştirici nokta temaslarımla devamını getireceğim bazı olanlar ve olaylardan ibaret olacaklar.
Elbette ve ancak;ne çok basit ne de çok anlaşılmazhaldeki yazı-yazım biçimlerinden,hallerinden oluşmayacak.
Kafa karıştırıcı olmaktan ziyade anlatıcı,sizi aydınlatmakiçin duracak yerinde,böyle bilin istedim.
**** **** ***** **** **** *****
İçinde bulunduğumuz dünya ve ülkemiz ...
Bizleri var eden,yeşerten,yetiştiren,yetindiren,isteyen,istemeden de olsabazı zamanlarda istemeyen bir yer.
Kimi zamanlar ve kişilere bağlı,ortam koşullarının ve içinde bulunduğumuztoplumun ve onu kuşatan dünyanın gerçekleriyle yüzyüze geliyor veya getiriliyoruz.Hep bir çaba ve koşturmacalar içindeyiz;öyle ki bazı bazı neyin ardından adım attığımızı ve uğraştığımızı dahi unutup kapılıp gidiyoruz..
Belki de an an duraksamaya,bakmaya ,bakınmaya ihtiyacımıız olduğunu fark etmiyoruz,edemiyoruz...Aslında burada
hata yapıyoruz,yaptığımız ve yapmaya çalıştığımız işin de ne denli farkındalıksız ve değmez bir şey olduğunu
kavradığımızda da ya çok geç oluyor ya da yetişmek için o trenler çoktan sınırın uçsuz bucaksız yerlerine
doğru varmak üzere oluyor...
Aslında yazımın başlığını ''UÇTAN;BUCAKTAN!...'' diye adlandırışımın nedeni de burada yatıyor.
Yani bize yabancı olmayan UÇ ve BUCAK sözcükleri hem dilimize yerleşik iki sözcüktür,hem de ayrıca eskileri çağrıştırıp
çağıran,anımsatan birer kelime.
Bu kelimeler aslında var olan ama çok da farkında olamadığımız iki kavramı anlatır bize.
Hem de bir nebze ülkemizin coğrafi olarak konumlanış hallerini anımsatır.Yani;üç tarafı denizlerle çevrili,
ucu bucağı görünmez gibi algılanan denizlerimizin esasen birer bucağa,kara parçalarına vardığının da kanıtıdır..
**** **** ***** **** **** *****
Bu dünyada ve şu güzelim ülkemizde son devranda olanlar ise hepimizi çok üzmeekte!Doğal felaketleri bile ters düz
eden savaşlar (çoğu zaman soğuk olmak kaydıyla), insanoğlunun uğraştığı doğal ortam talanları ve sonuucunda uğradığı
toplu doğal hezimetler,yıkımlar,hüsran...üzüntü...keder....
Peki kum saatindeki kum nerede;hiç mi düşünülmez?!Ne kadar zaman var tüm bunların bitimi için ya da bitmesi
olanak dahilinde mi?Bitmesi en iyi senaryo!Ya bitmezse...
Ki kuvvetle muhtmemel olanı bu gibi görünüyor önümüzde gelmesini umduğumuz yıllarda..Ne olacak,ne yaşanacak; dünyaya ve çok değerli olduğunu düşündüğümüz ülkemize etkileri,yankılarıve yansıları neler olabilecek?!
Yoksa bizler ektiğimizi biçerek elimizde kalanlara kanaat mi edeceğiz ademoğulları olarak?! Sanmıyorum ben ,yani en azından kendi jenerasyonumdan biliyorum,yetmez ve yetinmez hiçbir şey ve hiç kimse.
O zaman ne yapacağız,ne yapmalıyız;bırak canım haydi,nasıl olsa başkaları birşeyler yapar diye geçirip içimizden,
asla ve hiçbir koşulda uğraşmamayı mı tercihleyeceğiz;yoksa,umut hep ve hala var diyerek düşünce yolunda davranarak ve bilimle mi
birlikte yeşerteceğiz kendimizi yine ve yeniden yeniden topraktan,uca ve bucağa varacak mesafelerde hamlelerle?!!
Görecek ve beraberce yaşayacağız....Tercıhlerimizle perçinlenerek,tıpkı bir ağacın tooprakla bütünleşen uç yaprakları
misali!...Ya da...Kötüleşerek,sızlayarak içten içe,kemirgeen ısırıklarıyla inleyerek acıdan,yok olmak pahasına!
Seçim ve hayat bizim....Sağlık ve esenlikler hepimizin olsun!..