Ben bu köşede bilimsel konuları ele almayı hedeflemiştim başlarken.

Özellikle insanların evrensel gerçeklikle ilgili farkındalıklarına katkı sağlamaktı amacım.

Ne yazık ki, günümüzde yaşanan saçmalıklar beni bu yazıyı yazmaya zorladı.

Bizim insanımız, ülkesinde ve yakın coğrafyasında olup bitenin farkında değilmiş meğer.

Hey, size sesleniyorum! Uyanın artık…

Bu gidişatın sonu iç ve dış savaştır; başka bir şey değil...

Bunu nereden mi çıkarıyorum?

Mecliste çıkarılan son teskerenin içeriğinden.

Sorun nerde? Suriye’de…

Teskerenin içeriği tüm dünya devletlerini kapsıyor, nedense…

Bugünlerde çevrilmekte olan bu filmin senaryosu yıllar önce yazıldı ve 2003’te de çekimlere başlandı. Film setinde olup bitenleri sadece rol alanlar biliyor, halk değil. Onlara filmle ilgili başka hikayeler anlatılıyor. 2023 Türkiye’si gibi…

Çekimler bitip, film sahneye konduğunda ağzınız şaşkınlıktan açık kalacak. Bu film tam bir ABD başyapıtı olacak şekilde tasarlandı. Size onun yerli film olduğu yalanını söylüyorlar. Filmin gerçek adı “Kanlı mı olacak, kansız mı?”

ABD ve AKP’nin çıkarları yıllar önce çakıştı. İkisi de laik, demokratik ve sosyal hukuk sisteminden rahatsızdı. Bundan yine halkın desteğiyle kurtulmak gerekiyordu. Çünkü Türk halkına inanmadığı hiçbir şeyi dayatamayacaklarını tespit etmişlerdi, tarihi geçmişinden.

Ağzı laf yapan ve inandırıcılık yeteneği çok iyi olan iki hatip seçtiler. Fettullah Gülen ve Recep T. Erdoğan…

İkisinin gayretleriyle demokratik ortamda %50’ye ulaştılar. Bu senaryonun ilk aşamasıydı.

İkinci aşamada kötü çocukların ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu çocuklar, ülkesine ve Atatürk ilkelerine bağlı vatansever subaylardı. Bu kez hukuk kullanıldı ve sahte delillerle Silivri’de akıl almaz cezalara çarptırıldılar.

Üçüncü aşamada ülkenin savaşa sokulması gerekiyor bu senaryoda.

Niye mi?
Komutanları sahne dışına itilmiş olsa da, Harbiye ruhunu taşıyan genç subayların da ellerinin ve kollarının bağlanması gerekiyor bir şekilde.

On binlerce vatanını seven subayı, bir yerde toplu halde tutabilirsiniz ancak; o da savaş meydanıdır.

Tek bir Suriye koskoca orduya az geleceği için, İran cephesinin de açılması gerekir. Bu yüzdendir ki, teskereye “diğer ülkeler” ibaresi konuldu.

Bugünlerde çekimi yapılan bu sahneyi bir dörtlükle dile getirmek istiyorum:
“Kandil söz konusu olunca, sabır,
Bir top mermisi için Suriye’ye saldır,
Bu halk salak; kandırabildiğin kadar kandır,
Mülk senin zaten; kimine kırk katır, kimine kırk satır.”

Ordu savaşla meşgulken ülkede rejimi değiştirmeye kalkışabileceklerini sanıyor, bu gafiller!

İşte, burada yanılıyorlar.

Bu ülkede vatanını seven milyonlarca sivil vatandaş da var. Mutlaka karşı koyacaklardır.

Sonuç ne mi olur?

Kesinlikle senaryodaki “The End” olmayacaktır. Çünkü senaryosunu yazdıkları filmin son sahnesini çekemeyecekler ve o film seti vatanseverlerle beraber onların da mezarı olacaktır.

Sonuç; hiç yoktan ikinci bir kurtuluş mücadelesi ve kaybeden bir Türkiye…

Uyanın artık!...

Bu vatan bizim diyorsanız, sahip çıkın çok geç kalmış olmadan.

Bilinçışığınız, sevgi yolunuz olsun…