UYUTMA VE UYUŞTURMANIN DİLİ
Yolsuzluk, katliam, terör, hırsızlık yoğun gündem oluştururken, bilim, sanat, teknoloji, sevgi, huzur, adalet, refah, rahatlık, dayanışma, paylaşma çok sınırlı yer alıyor.
Beyinler sözcük tuzaklarıyla kilitleniyor.
Sözcükler sandığımızdan çok daha önemli etkilere sahiptir.
Sözcükleri kullanarak kavramları değiştiririz. Sözcüklerle düşünceleri değiştirir, davranışları yönlendiririz.
Sözcüklerle; tuzaklar kurulur, kitleler yönetilir, cinayetler işlenir.
Sözcükler; tehlikeli değildir, tehlikenin kendisidir.
Sözcüklerin kendisi kadar, bir o kadar söyleniş biçimi tehlikelidir. Ses tonu, diksiyon, vurgu, tonlama, sözcüğün karşıdakine yansımasında ve etkilemesinde önemli role sahip. Hoşluk ya da iticilik, sözcüğün ifade ediliş biçiminde gizlidir.
Kullanılan sözcükler neler? İstikrar, Mağduriyet, Engellendik, Demokratikleşme, Paralel, Yolsuzluk, Terör, Yandaş, İstismar, Yalan, Hırsızlık, Gemi, Namert, Yardım, Dönek, İşbirlikçi, Yandaş, Kayırma, İhale, Özgürlük, Adalet, Ulusalcı, Dinci, Laik, Demokrat.
İstikrarı koruyalım: Bu slogan hem gizli bir tehdit içeriyor, hem de bütün yanlışların, bütün hataların koruyucu örtüsü yapılıyor.
Bu çok masum görünen sloganda, sonra ekonomi bozulur, gene siz perişan olursunuz tehdidi var ki, işadamlarından sokaktaki insana kadar herkesi duralatıyor. Ayrıca başınıza çok kötü şeyler gelir iması taşıyor. İstikrar sözcüğü tehlikeli bir tehdit ve gizemli felaket imalarıyla siyasal iktidarın en önemli silahı oluyor.
Oysa, günümüzün istikrarı, en büyük kayıplarımızın şifresidir. Görünürdeki ortada ne var ki, geçinip gidiyoruz kandırmacası, her türlü yolsuzluğun paravanıdır.
Laiklik; açıkça bu sahte istikrar ortamında tahrip ediliyor.
Bağımsızlık sözcüğü; öylesine unutturuluyor ki her türlü teslimiyet normal işler olarak yutturuluyor.
Demokratikleşme; Bu anlamlı sözcük de anahtar sözcüğü yapılmış durumda. Yıllardır her alanda demokrasi istemiş, başına bu nedenle türlü işler gelmiş bizler bile artık bu sözcüğe yüklenen yeni anlamlara şaşıyoruz.
Günümüzün demokrat ülkeleri, her türlü din ve etnik ayrımcılığı kabul eden, içinde barındıran çokkültürlü, çokdilli, çokdinli toplum projesini gerçekleştirmekle eşanlamlı sayılıyor. Ulus devletlerin böyle yapılanmalardan geldiği unutulmuş gibi yeniden bölünüp parçalanma alkışlanıyor, bunu söyleyip isteyenler günümüzün demokratı sayılıyor.
Demokratikleşmeyi halkın bilinçlenmesi olarak anlayan, bilinçli katılımla, ne yaptığını bilerek hareket eden özgür vatandaşların kurup yaşattığı rejim olarak kabul edenler, üniter devleti savunanlar, ayrımcılığı kabul etmeyenler, laiklik karşıtı gelişmelere karşı çıkanlar ise demokrat sayılmıyor, insan yaşamını ve emeğini savundukları halde solda da görülmüyor, elitist ve darbeci olarak etiketlenmeye çalışılıyor.
İnsan Hakları kavramı da; anlam ve eksen değiştirmiş durumda. İnsan hakları dendiği zaman hemen öne sürülenler, he dini ve ideolojik gruba göre farklılık taşıyor. Oysa insan haklarının ne olduğu; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde yer almaktadır.
İnsanın korkması gereken, aşması gereken, yıkması gereken bu sahte istikrar duvarlarıdır.
Bu sahte ve yalancı istikrar sözcüğünün maskesi düşürülmelidir.
Bu korkutmaların aslı açıklanmalıdır.
İşte, sözcük tuzakları böyle kuruluyor, böyle çalıştırılıyor.
Bu tuzaklara düşenlere ne demeli?
Günün Sözü: İnsan sözcüklerle düşünür, anlamlandırır ve yansıtır.