Orhan AŞAN/VAN, (DHA) - DİYANET İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, Van'da katıldığı 'Din Görevlileri İstişare Toplantısı'nda din adamlarının görevinin sadece namaz kıldırmak olmadığını belirterek, "Gençlerimize rabbimizi anlatabilsek, gönül dünyalarına efendimizin rahmet iksirini aşılayabilsek, acaba kalem tutacak çocuklarımızı dağa kaptırır mıydık?" diye sordu. Prof.Dr. Görmez, "Bundan sonra manevi yaralara odaklanmalıyız. Kentlerde açılan çukurları kapatmak kolaydır ancak kalplerde açılan hendekler var. Onları kapatılmayız. O hendekler kin ve nefrete dönüşmemeli. Yeniden rahmeti kente şehirlerimize hakim kılmalıyız" dedi Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Edremit İlçesi'nde bir otelde 'Din Görevlileri İstişare Toplantısı'na katıldı. Toplantıya, Van Valisi İbrahim Taşyapan ile birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde görevli yaklaşık 500 din görevlisi katıldı. Prof.Dr. Görmez, önemli bölümü Şırnak ve Diyarbakır'dan gelen din görevlilerine karşılaştıkları sıkıntılardan dolayı 'Geçmiş olsun' dileklerini iletti. 2 gün sürecek toplantının dertleşme ve hemhal olma, son aylarda yaşanan acıları birlikte paylaşma, yaraları birlikte sarma toplantısı olacağını belirten Prof.Dr. Görmez, şöyle dedi: "Birlikte kentlerimizi yeniden imar etme, sadece şehirlerde açılan çukurları değil, kalplerde ve yürerde açılan hendekleri nasıl kapatacağımızı konuşacağız. Zoru kolay kılacak varlık olduğu için Cenab-ı hak bu emaneti göklerin ve dağların çekemeyeceği emaneti insana yükledi. Bu emanetlerin altında insan zaman zaman zorlanır, taşımakta güçlük çeker, sıkıntılara düşer. Ama sonunda onları aşacak güç ve kudrette olduğunu bilmelidir. İnsanlar, zor zamanlarında kalbi selim ile güçlü yürekle bunları aşar. İnsan yüksek imanla bütün zorlukları aşar. Nefsiyle, kötülüklerle mücadele ederek samimiyetle insan zorlukların üstesinden gelebilir." ALLAH'IN EVLERİ TAHRİP EDİLDİ Milletlerin de zor zamanlarının olduğunu, bu zamanlarında milleti millet kılan yüce değerleri birlikte yeniden inşa ederek geçebileceğini anlatan Görmez, şöyle konuştu: "Safları sık tutarak, dayanışma, birlik, kardeşlikle, aynı rahmana secde etmenin verdiği vahdet ruhuyla yeryüzünü imar ederek, kendi gönlünü imar ederek dayanışma içinde milletler zor zamanlarından geçebilirler. Medeniyetlerin de zor zamanları vardır. Milleti islamiye ve ümmeti İslamın içinde bulunduğu çok zor bir süreçten geçiyoruz. Böyle bir süreçte bir araya geliyoruz. Büyük zorluklar yaşadığınızı biliyorum. 'Şimdi yaraları sarma zamanı' Sadece maddi yardım toplamak için başlattığımız bir kampanya değildir. Önce bizim birbirimizin yaralarını sarması gerekiyor. Bir araya gelerek birbirimizin yaralarını saracağız. Sonra hep birlikte seferber olarak milletimizin, kardeşlerimizin yaralarını saracağız. Sonra yaraların sadece maddi yaralar olmadığını, asıl bizi çöküntüye götüren, ateş dolu çukurların kenarında dolaştıran en büyük yaraların manevi yaralar olduğunu, gençlerin yüreklerinde, zihinlerinde açılan yaralar olduğunu bileceğiz ve bu yaraları sarmak için seferber olacağız. Mardin'de hasar tespitleri yaptık. Bunun maddi ve manevi boyutları var. İçinde cemaatimize namaz kıldırdığımız camilerimiz harabeye döndü, Allah'ın evleri tahrip edildi. 'Allah'ın mescitlerinde isminin anılmasını men etmekten, onları tahrip edenlerden, harabeye dönüştürenlerden daha alim kim olabilir' ayeti kerimesini bize hatırlatacak camilerimizin harabeye döndüğünü görüyoruz. Vakfımız, başkanlığımızdan teknik heyetlerimiz, tahrip edilen camilerimizi tespit ettiler. Hangi camilerin onarılacağını tespit ettiler ve arkadaşlarımız seferber olacak ve camilerimizi eskiden daha güzel hale getirerek milletimizin hizmetine sunacağız." "ÖZELEŞTİRİ YAPMALIYIZ" Prof.Dr. Görmez, özeleştiri yapmak gerektiğini, içinden geçilen süreci, insanların kalpleri arasına giren tefrikaları dikkate olarak çok ciddi öz eleştiri yapmaları gerektiğini belirtti. Prof.Dr. Görmez, İslam ümmetinin bütün çocuklarının ateşe doğru gittiğini, İslam ümmeti mensuplarının kalpleri görmediği için uçurumlara yürüdüğünü, helak olmakla yüz yüze olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: "Bağdat'tan ateş yükseliyor. Medinetüsselam, Medinetül harap oldu. Şam-ı şeriften dumanlar yükseliyor. Irak işgalinden bu yana 2 milyon müslüman katledildi. Suriye'de 500 bini aşkın insan katledildi. 5 milyon insan kendi vatanını terk etmek zorunda kaldı. Onların çocukları ve gençleri darusselamdan diyarı küfre irtica etmek için teknelere biniyorlar denizlerde boğuluyorlar, yok oluyorlar. Yemen'de hikmet diyarından ateşler yükseliyor. Libya'da kardeşlik yara aldı, insanlar birbirlerini katlediyor. Mısır'da insanlar kendi ülkelerini kendilerine zindana düşürdüler. İslam alemi bu haldeyken biz nelerle uğraşıyoruz. Burada bir özeleştiri yapmak zorunda değil miyiz?" dedi. "VAZİFEMİZİ YETERİNCE YERİNE GETİREMEDİK" Dünyanın en ücra köşesindeki müminlerin yaralarını sarmak için seferber olmaları gereken bir dönemde kendi hanelerindeki ateşi söndürmekte güçlük çekmeye başladıklarını anlatan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunda eksiklik, ihmallerimizin katkısı yok mu? Türkiye genelinde 120 bini aşkın kardeşimiz görev yapıyor. Efendimiz 'Veda Hutbesi'nde 100 bin kişiye hitap etti. Bu neslin sayısını kadro olarak geçmiş durumdayız. Her bir sahabe Allah'ın rahmet mesajını bütün insanlara yaymak için seferber oldu. Bu kadar güzide bir kadronun insanların manevi hayatını ayağa kaldırmak için seferber olduğu bir dünyada neden hala ayrılıklar olabiliyor? Bunda kusurumuz yok mu? Gençlerimize rabbimizi anlatabilsek, gönül dünyalarına efendimizin rahmet iksirini aşılayabilsek acaba kalem tutacak çocuklarımızı dağa kaptırır mıydık? Milletimizin evlatlarına izzetin Allah'ta, peygamberde, imanda olduğunu anlatabilsek, birileri onlara bayatlaşmış başka dünyalarda nice nesillere helak etmiş ideolojilerle yeni kimlikler biçmeye kalkışabilirler miydi? Biz vazifemizi yeterince yerine getiremedik. Görevimiz sadece camilerde namaz kıldırmak değil, aynı zamanda kalpler arasındaki birliği ahengi inşa etmektir. Milletimizi millet kılan değerleri daima ayakta tutmaktır." FESAT HAREKATIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ İnsan ve kainatın bir fesat hareketiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Prof.Dr. Görmez, Kuran-ı Kerim'in ifadesiyle yeryüzündeki bütün 'Mefsedet hareketleri', 'Maslahat' adı altında gerçekleşmeye kalkışmıştır. Yeryüzünü ifsad etmeyin dediğimiz zaman biz ıslah ediyoruz derler. Hanesine girer, harimi ismetine tecavüz eder, kentini harabeye çevirir, evini yıkar, göç etmek zorunda bırakır 'Sana özgürlük getireceğim' der. Firavunlar da, nemrutlar da böyle yaptı. Onun için, bizim görevlerimizden biri de sulhu, salahı, ıslahı maslahatı gerçekleştirmekle mükellefiz. Cizre, Silopi, Sur, Silvan, Nusaybin, tarihin en büyük ilim merkezleridir. Büyük alimlerin yetiştiği mekanlardır. Buralarda, sizin evlatlarınız, çocuklarımız Allah'ı tanımayan, değer tanımayan, iman ve namus mefhumunu defterinden silen bir takım ideolojilere gönüllerini kaptırıyorsa bu bizim görevimizi yeterince yerine getiremediğimizi gösteriyor. Biz çocuklarımıza hakkıyla doğru anlatsak bu acıları yaşar mıydık, bu kentler harabeye döner miydi?" dedi. CAMİ, MİHRAPLAR HER TÜRLÜ İDEOLOJİDEN UZAK TUTULMALI Cami, mihrap, mimberlerin her türlü ideolojiden uzak tutmanın müzakere konusu olamayacağını vurgulayan Prof.Dr. Mehmet Görmez, sözlerini şöyle sürdü: "Cami, mihrap, mimberlerimiz iki tehlikeye maruz. Bunlardan biri İslam alemini tekfircilik ve mezhepçilik ideolojileri. Biz tekfircilik, mezhepçilik hastalıklarını Türkiye'de millet olarak camilerimize, mimberlerimize, mihraplarımıza bu hastalıkları bulaştırmamalıyız. 90 bin camide Diyanet İşler Başkanlığı olarak, milletimizin bütün fertlerine hiçbir sıkıntı çıkmadan zorluk çıkarmadan, bu hizmetleri en güzel şekilde yapıyor olmamız en büyük nimetlerden biridir. Bunun farkında olmalıyız. Farklı yerlerde yıllardır dini mübini islamın bütün esaslarını bir tarafa bırakarak birbirlerini tekfir eden, birbirleriyle savaşmayı cihat zanneden o hastalıklı düşüncelerin ülkemize girmesine asla ve asla izin vermemeliyiz. Bunların cami, mihrap, mimberlerimizde bir tek cümleyle dahi telaffuz edilmesine izin veremeyiz. Bu topraklarda her türlü ırkçılığı, ayrımcılığı, bu toplumun imanını, değerlerini yok etmeyi hedefleyen ideolojiyi de asla mihraplarımıza ve mimberlerimize yaklaştırmamalıyız. Her bir din gönüllüsüne Allah'ın evleri emanet. Bu mabetlerin sadece bir tanesinin mimberinde, ya da peygamberin mihrabında görev yapan bir arkadaşımız halkımızı İslama teslim olduğu günden bu yana halkımızı İslam medeniyetinden koparmayı hedefleyen ideolojiyi, ona ait bir tek cümle, kelime ve işareti peygamberin mimberine taşıyorsa hep beraber bizim o camimizi, mimberimizi, mihbarımızı bu kötülükten kurtarmak gibi bir görevimiz vardır. Mescitler devletin daireleri değil, Allah'ın evleridir. Allah'ın evlerinde peygamberlerin mihrabında dini mübini islama aykırı herhangi bir kemileyi ifade etme hakkına sahip değiliz. Bunun üzerinde tartışma kabul etmeyecek husus varsa o da bu olmalı." "KALPLERDE AÇILAN HENDEKLER VAR" Din adamlarından bölgede yaşadıkları acıları paylaştıklarını da belirten Görmez, bir daha bu topraklarda şehir eşkiyalarının şehirlere gelip her şeyi tahrip etmemesi, hanelerin 'harimi ismetine' tecavüz etmemesi için ne yapabieceklerini ele almaları gerektiğini anlatırken, "Neden elleri kalem tutacak evlatları dağlara götürülür, oradan neden şehir eşkiyası olarak kentlere dönerler, bunları birlikte mütalaa etmeliyiz. Şimdi yaraları sarma zamanı. Cemaatinize sahip çıkmalısınız. Bize düşen görev her gözyaşını silmektir. Maddi yaraları sarmak için seferber olmalıyız. Bundan sonra manevi yaralara odaklanmalıyız. Kentlerde açılan çukurları kapatmak kolaydır ancak kalplerde açılan hendekler var. Onları kapatılmayız. O hendekler kin ve nefrete dönüşmemeli. Yeniden rahmeti kente şehirlerimize hakim kılmalıyız" dedi