KILIÇDAROĞLU RİZE'DE "CHP ÇAYI ÇAYCILARLA KONUŞUYOR" PANELİNE KATILDI CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Rize’de, İsmail Kahraman Kültür Merkezi’nde düzenlenen, 'CHP Çayı Çaycılarla Konuşuyor' paneline gelişi sırasında bina dışına çelik bariyerler dizen polis geniş güvenlik önlemi aldı. Polisler, CHP liderine bağırarak hakaret eden bir kişiyi bölgeden uzaklaştırdı. CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde konuşan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, Türkiye’nin dünyada çay konusunda yeterli tanıtımının yapılmadığını belirterek, çay tarımı ve çay sanayisinin sosyal, ekonomik ve siyasi önemine ilişkin çözüm öneriler sundu. Ziraat Yüksek Mühendisi Muammer Sarıahmet ise, çay üreticisinin sıkıntılı bir süreçten geçtiğini vurguladı ve bir an önce organik çay üretimine geçilmesinin faydalı olacağını savundu. Panelistlerin konuşmalarını dinledikten sonra söz alan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Panelistlerden bir arkadaşımız, ’Çay işine akıllı adamlardan birinin el atması lazım’ dedi. Ben bir adım daha ileri gidiyorum. Eğer Türkiye’yi bugün yaşadığı sorunlardan arındıracaksak bu ülkeyi daha akıllı adamlara teslim etmemiz gerekiyor. Cebini düşünmeyen, siyaseti zenginleşme aracı olarak kullanmayan, halkı düşünen, vatandaşı düşünen bir siyaset anlayışına ihtiyaç var Türkiye’de” dedi. ÜLKEMİ, İNSANIMI SEVİYORUM, ÜRETİYORSA DAHA ÇOK SEVİYORUM Türkiye'nin kurucu değerlere geri dönmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: "Türk tütünü dünyada bir markaydı. Bu gün tütünümüz var mı? Tekel bitti, herkes yabancı sigara içiyor. Aynı şekilde şekerle de oyun oynadılar. Şeker fabrikalarımız var. Pancar üretiliyor. Kota getirdiler, ‘Üretmeyeceksiniz’ dediler. Şeker fabrikalarının bazıları kapatıldı, bazıları özelleştirildi. Yabancıya her şey serbest, bize gelince ‘siz üretmeyin, bunu yapmayın’. Niye yapmayalım? Türkiye eğer bütün sorunlarını aşacaksa, kurucu değerlerine dönmek zorundadır. Kendin üreteceksin. Kendi fabrikalarımızda yetişen ürünleri alacağız. Biz böyle yetiştik. Ülkemi, insanımı seviyorum. Üretiyorsa daha çok seviyorum. Onun ürettiğini kullandığım zamanda keyif ve huzur içerisindeyim. Bu benim ülkemde üretildi diye de ayrıca gurur duyuyorum.” “SOSYAL DEVLET YOKSULUN, ZAYIFIN YANINDADIR” Vatandaşa komplo kurulduğunu anlatan ve bezdirilmek istendiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bütün mesele şu; Sizi bezdirecekler. Sonra sizlerde diyeceksiniz ki, ‘Lanet olsun, ne yapıyorsanız yapın.’ Ama size sözüm söz, ben buna izin vermeyeceğim. Çayı bu bölgeye Cumhuriyet Halk Partisi getirdi. Bizim felsefemiz nedir; sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Cumhuriyet’ten önce ilk kurulan kuruluşlardan birisi nedir biliyor musunuz? Çocuk Esirgeme Kurumu. Neden? Savaş meydanlarında binlerce insanımız şehit oldu. Çocuklara bakacak kimse yok. Bu Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, ‘Bu çocuklara devletin bakması lazım’ demişler. Devlet onlara baktı. Bu çocuklar hayatın her alanında yetişti. Sosyal devlet budur. Sosyal devlet yoksulun, zayıfın yanındadır. Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir. Türkiye’de bir kişi ben kimsesizim demeyecek. Devlet onun yanında olacak. Sosyal devlet budur” dedi. “KAÇAK ÇAYA İZİN VERİLİYOR” Yaklaşık 210 bin ailenin geçimini sağladığı çayın stratejik bir ürün olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, Türk çayını dünya markası haline getireceklerini belirterek, “Biz dünyanın en kaliteli çayını üretiyorsak niye tanıtmıyoruz? Türkiye’nin tanıtımı için dünyanın parası veriyorlar. Neden Rize çayının tanıtımı için vermiyorlar? Hangi gerekçe ile vermiyorlar? Çayda dünya üretiminde 5’inci, ihracatta sıfırız. Çünkü tanıtım yok. Yabancı tekeller bu alana el atmış durumda. 78 milyon Türk var. Neden bu insanlara Rizeliler çay içirmiyor, 'ben Seylan’dan çay getirir, içiririm' diyorlar. İştahları kabarıyor. Ben ülkemi ve insanımı seviyorum. Bana oy versin vermesin kimsenin ekmeği ile oynamam ve herkesin evine tok ve alın teri ile gitmesini isterim. Bu bölge çaydan geçiniyor ve kimse Rize çayından vazgeçemez. Ülkeye 50 bin ton kaçak çay geliyor. CHP iktidarında bulduğumuz kaçak çayı meydana yığıp imha edeceğiz. Kendi çiftçimizin alın terini başkalarına peşkeş çektirmeyiz. Biz üretiyoruz. Niye kaçak çay gelsin bu ülkeye? Buna izin veriliyor. Kaçak çaya neden el konulmuyor? Bunu düşünmenizi isterim. Çay paketleme fabrikaları nerde olur? Çay nerede üretiliyorsa orada olur. Çayla yakından uzaktan ilgisi olmayan yerlerde çay paketleme fabrikaları var. Nedir bunlar? Kaçak çay paketleme fabrikaları. Oradaki çay paketlemelerini kapatacağız. Bu fabrikaları Rize, Artvin, Trabzon, Giresun ve Ordu’ya kuracağız. Çay tarlalarının yenilenmesi gerekiyor. Bu işte Çaykur’da 4 ay geçici süre ile çalışan işçilerin eğitildikten sonra çalıştırılması ve devlet tarafından paralarının ödenmesini de sağlayacağız. Çaykur’u da asla özelleştirmeyeceğiz” diye konuştu. “CUMHURİYET OLMASAYDI CHP’YE GENEL BAŞKAN OLAMAZDIM” Anayasa kitapçığını gösteren ve değişikliğe destek verdiklerini anlatan, ancak ilk 4 maddeye dokundurtmayacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “İlk 4 madde nedir? Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Bunun nesini değiştireceksiniz? Cumhuriyet olmasaydı ne ben CHP’ye Genel Başkan olurdum, ne de Mehmet Bekaroğlu profesör olabilirdi. Kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde doğacaksınız. Cumhuriyetin sayesinde buralara geldik. Kaldı ki Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyeti kurduktan sonra bütün İslam ülkeleri Cumhuriyet’e geçti. Cumhuriyet ne demek? Kimse birinin kulu kölesi değil. Cumhuriyet’te herkes özgür bir yurttaştır. Cumhuriyet budur. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz. Bütün çağdaş ülkelerin anayasasında bunlar yazar. Daha ne istiyoruz? Osmanlıdan miras bir Cumhuriyet kurduk. Her etnik kimlikten insanımız var. Ama Atatürk diyor ki, ‘Ben kişilerin etnik kimliğine bakmam. Aynı havayı teneffüs ediyor ve aynı topraklarda yaşıyorsak, aynı suyu içiyorsak, senin kimliğin, kökenin hiç önemli değil. Sen benim başımın tacısın. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısın.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti. 3’üncü madde bu. Üçüncü madde de diyor ki; Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, dili Türkçe’dir. Nesini değiştireceksiniz? Evet, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Bununla da gurur duyuyoruz. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen beyaz al yıldızlı al bayraktır. Al bayrağımızla gurur duyuyoruz. Nesini değiştireceksiniz? Milli marşı İstiklal Marşı’dır. İstiklal Marşımızı seviyoruz, her toplantıda da okuyoruz. Mehmet Akif’in Türkiye’ye kazandırdığı önemli bir marştır, tarihimizi anlatır. Başkentimiz Ankara. Cumhuriyet’inin başkentidir Ankara. Anadolu’nun göbeğindedir. Yani Anadolu’dur başkent: Daha ne istiyoruz? 4’üncü maddede diyor ki; 'İlk üç madde hakkında değişiklik önergesi verilemez, o maddeler değiştirilemez.' Biz hukukun üstünlüğünü savunuyoruz, kadın erkek eşitliğini savunuyoruz, bağımsız yargıyı savunuyoruz, özgür basını savunuyoruz, düşünceyi ifade özgürlüğünü savunuyoruz. Hiçbir tereddütümüz yok" dedi. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’ndan Türkiye İnsan Hakları raporu yayınlandığını hatırlatan, Avrupa Parlamentosu’nun da parlamentoda yayınlanan raporunu duyurduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “İki raporda da çok sert eleştiriler alıyoruz. Bu iki ülke bizim düşmanımız değil. Tam tersine, biz Avrupa Birliği’ne üye olmak için mücadele ediyoruz. Ama diyorlar ki, tam üye olacaksan bu standartlara uyacaksın arkadaş. Ben de sayın Davutoğlu’na bir çağrı yaptım. Bütün Rizeli arkadaşlarımızın önünde tekrar çağrı yapıyorum; Bu ülkeye tam demokrasiyi getireceksek, Cumhuriyet Halk Partisi buna hazırdır. Hiç geciktirmeden getirin. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tam demokrasiye geçmek için sonuna kadar mücadele vereceğiz, sonuna kadar destekleyeceğiz. Ben de adım gibi biliyorum ki getiremeyecekler. Diyecekler ki, ‘Biz çok istiyorduk ama CHP engel oluyor’. Gayet açık söylüyorum, bu ülkenin insanları birinci sınıf demokrasiye layıktır. Getirin hep birlikte yapalım” diyerek açıklamalarını tamamladı. Paneldeki konuşmasının ardından Kılıçdaroğlu, Trabzon’daki programına katılmak üzere kentten ayrıldı.