Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA) - MUĞLA'nın Seydikemer İlçesi'ndeki Tlos Antik Kenti kazılarında 10 bin 500 yıl önce arpa, buğday, bezelye yetiştirildiğinin tesbit edildiğini belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Taner Korkut, buluntularla Likya bölgesinin tarihinin değiştiğini söyledi. Prof.Dr. Korkut, "Son yıllarda gerçekleştirilen kazı çalışmaları Ege ve Akdeniz kıyılarında filizlenen kültürlerin sahiplerinin yerel halklar olduğunu, bunların başka yerlerden göç eden halklar olmadıklarını göstermiştir. Elbette antik çağlarda karşılıklı göçler olmuş. Özellikle Ege'nin karşı kıyısından insanlar Anadolu'ya gelmişler ama bunlar daha çok yerel halk ve kültürle kaynaşmışlar" dedi,
Tlos Antik Kenti Kazıları Başkanı Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Korkut, Tlos'un M.Ö. 168 yılında kurulan Likya Birliği'nin 3 oy hakkına sahip 6 büyük kentinden biri olduğunu belirtti. Kazılara Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Akdeniz Üniversitesi ortaklığında 2005 yılında başladıklarını söyleyen Prof. Dr. Korkut, “Kentin farklı noktalarında aynı anda kazı yürütüyoruz. Tiyatro, Bazilika, Kronos Tapınağı, Büyük Hamam, Stadyum Alanı ve Akropol Kaya Mezarlarında kazılar yapıyoruz. Bunun dışında kentin hemen kuzeyinde Girmeler Mağarası ve güneyinde Tavabaşı Mağarası'nda Preohistorik dönemlere ait katmanlarda çalışmalarımız var" dedi.
LİKYA'NIN TARİHİNİ DEĞİŞTİREN BULUNTULAR
2010 yılından itibaren Likya'nın tarihini değiştiren, Anadolu tarihini yeniden yazdıracak buluntulara ulaştıklarına dikkati çeken Prof. Dr. Korkut, “Daha önceki anlatımlardan Neolitik ya da Kalkolitik dönem yerleşimlerin güneydoğudan gelen uzantılarının Elmalı Ovası'nda veya Göller Bölgesi'nde sonlandığını sanırdık. Bugünkü Teke Yarımadası'nı oluşturan Likya bölgesinde, bu tür kalıntıların olmadığını, doğal olarak da antik kaynakların aktardığına göre Likyalıların ya Girit'ten geldiklerini, ya da Yunanistan'dan göç ederek buraya yerleşen halklar olduğunu okurduk kitaplarda" diye konuştu. 2010 yılından itibaren yaptıkları kazılarda bunun anlatıldığı gibi olmadığını öğrendiklerini vurgulayan Prof. Dr. Korkut şunları söyledi:
“Yeni arkeolojik buluntular ışığında Likya tarihinin yeniden şekillenmesi gerektiğini öğrendik. Likya bölgesindeki yerleşimin sanıldığı kadar geç bir tarihte başlamadığını gösteren en önemli kalıntılar Hitit yazılı belgeleri. Hitit yazılı metinlerinde Tlos'un isminin Dalawa olduğunu biliyoruz. Hitit Kralı IV. Tuthaliya'nın 'Dalawa ülkesine indim, Dalawa ülkesinin kadınları ve çocukları önümde eğildiler, erkeklerini beraberimde götürdüm' şeklinde ifadesi var. Yani Hitit Kralı Tlos'a geliyor ve buradan asker topluyor. Büyük olasılıkla Troya Savaşı öncesinde bir hazırlık seferi olması gerekiyor. Diğer taraftan Miken metinlerinde Tlos'un isminin geçtiğini, Tlos'tan ticaret yoluyla tahıl ürünleri talep ettiklerini biliyoruz. Belli ki Likya halkları burada M.Ö. 2 bin yıllarında vardı, ancak biz bunu arkeolojik bulgularla kanıtlayamıyorduk."
10 BİN 500 YIL ÖNCESİNE AİT BULUNTULAR
Tlos kazıları sırasında Arkaik Dönem, Geometrik Dönem, Geç, Orta ve Erken Tunç Çağları ile Kalkolitik ve Neolitik dönemlere ait yerleşim katmanlarının tespit edildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Korkut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“En erken yerleşim katmanının Akeramik Neolitik Dönem yerleşimi olduğunu ve yapmış olduğumuz karbon (C 14) analizleriyle bunun M.Ö. 8500 yıllarına yani günümüzden 10 bin 500 yıl öncesine tarihlendiğini öğrendik. Analiz çalışmaları gündelik yaşamda kullanılan el alet ve gereçleri ile tüketilen besin maddeleri üzerinde olmak üzere iki farklı alanda yapıldı. Bahsi geçen besin ürünlerinin ilk defa 10 bin 500 yıl önce üretilmeye başlandığını da belgeledik. Bunlar arasında arpa, buğday, darı, bezelye öne çıkıyor. Ayrıca lahana benzeri bir sebzenin de tüketildiğini tespit ettik."
ANADOLU TARİHİNİN YENİDEN YORUMLANMASI GEREKECEK
Tlos kazıları esnasında günışığına çıkarılan buluntuların sadece Tlos veya Likya bölgesi için yeni olmadığını belirten Prof. Dr. Taner Korkut, şöyle konuştu:
"Yakın zamana kadar Batı Anadolu kıyılarında da Prehistorik dönemlere giden benzer kalıntılar yoktu. Örneğin Efes antik kentini kuranların da Yunanistan'dan gelen İyonlar olduğu söyleniyordu. Benzer şekilde Kuzeybatı Anadolu halklarının Trakya üzerinden geldiği sanılıyordu. Son yıllarda gerçekleştirilen kazı çalışmaları Ege ve Akdeniz kıyılarında filizlenen kültürlerin sahiplerinin yerel halklar olduğunu, bunların başka yerlerden göç eden halklar olmadıklarını göstermiştir. Elbette antik çağlarda karşılıklı göçler olmuş. Özellikle Ege'nin karşı kıyısından insanlar Anadolu'ya gelmişler ama bunlar daha çok yerel halk ve kültürle kaynaşmışlar. Tlos'taki yerleşim tarihine yönelik bulgular, Batı Anadolu tarihi için yeni ve bir ilk. O bakımdan ileriki yıllarda yapacağımız kazılarda belki de çok çok farklı sonuçlar ortaya koyacağız. Likya'nın tarihi şu anda değişti. Ancak belki de tüm Anadolu'nun tarihinin yeniden yorumlanması, yeniden şekillendirilmesi, göç hareketlerinin yeniden izah edilmesi gerekecektir" dedi.