Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK, (DHA) - ZONGULDAK Bülent Ecevit Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nuray Atasoy, "Kafamızda toplumsal cinsiyetle ilgili son derece yanlış, değiştirilmesi ve üzerine eğilinmesi gereken çok kötü tohumlarla yaşıyoruz. Bu hepimizi bir kurban haline getiriyor. Potansiyel bir mağdur haline getiriyor" dedi.
Prof.Dr. Nuray Atasoy, Mersin'in Tarsus İlçesi'nde 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle gündeme gelen kadına yönelik şiddette, saldırganları bu tür davranışlara iten sebepleri değerlendirdi. Bu tür cinsel veya fiziksel şiddet uygulayan saldırganlara bakıldığında belli bir psikolojik profilden söz etmenin mümkün olmayacağını belirten Prof.Dr. Atasoy, bazı temel özelliklerin ise ortak olduğunu söyledi. Prof.Dr. Atasoy, düşük eğitim, düşük sosyo-ekonomik düzey, çocuklukta şiddet görmek ya da şiddete şahit olmak, istismara uğramak gibi olayların gelecekte bu kişilerin saldırgan olmasına neden olduğunu kaydetti. Prof.Dr. Atasoy, özellikle alkol ve madde kullanımının da cinsel saldırganlığı artırdığına işaret etti.
'TEHLİKELİ MESAJLAR SALDIRGANLIĞA GEÇMESİNDE ETKEN'
Bu tür potansiyele sahip insanların eyleme geçmesinde, toplumdaki bazı etkenlerin de risk teşkil ettiğini vurgulayan Prof.Dr. Atasoy, şöyle dedi:
"Örneğin bir sanatçının çıkıp 'mini etek giyerken düşünseydi' demesi gibi son derece tehlikeli mesajlar insanların saldırganlık potansiyelinin hayata geçmesinde sebep oluyor. Cinsiyete bakış, özellikle kadın cinselliğine bakış, genel olarak toplumun kadına davranışını, kadına bakışını da çok derinden etkiliyor. Bu etkilenme bazen en eğitimli insanlarda bile kontrol edilemeyecek olumsuzluklar ortaya çıkarıyor. Siz, 'Mini etek giyen kadın cinselliğe her zaman açıktır ve cinsel davranışa maruz kalır' derseniz, zaten sokaktaki kadın, çalışan kadın ya da eğitimini devam ettiren Özgecan gibi okuluna gidip gelen kadın her zaman bu saldırıyı yaşama, cinsel mağdur olma riski altında olacak."
'TOPLUMSAL CİNSİYETLE İLGİLİ YANLIŞ TOHUMLARLA YAŞIYORUZ'
Kadına, "Evinde otur, 3 çocuk yap, 5 çocuk yap" diyerek, bunu insanlara öneri değil de dikta ederek söylemenin, insanların kafasında kadına yönelik bir takım onarılmaz yaralar oluşturduğunu ifade eden Prof.Dr. Atasoy, şöyle devam etti:
"Bu tür söylemler kadını düşünen, araştıran, erkeklerin başarabildiği her şeyi başarabilen bir insan gibi görmenin önüne geçiyor. Ya da 'Çalışan kadın hafif meşreptir' diyen kendini belli bir alanda uzman sayan bir devlet adamını dinleyen ve onun bulunduğu yere saygı duyan insanlar, çalışan kadına bu gözle bakmaya başlıyor. Ondan sonra da bu tür saldırılar ya da kadının bu toplumda ilerlemesinin önüne geçen, eğitim görmesinin önüne geçen bir sürü talihsizlik ortaya çıkıyor. Yani kafamızdaki toplumsal cinsiyetle ilgili son derece yanlış, değiştirilmesi ve üzerine eğilinmesi gereken çok kötü tohumlarla yaşıyoruz. Bu hepimizi bir kurban haline getiriyor. Potansiyel bir mağdur haline getiriyor. Çocuklarımızı mağdur hale getiriyor."
'KADINI ERKEĞİN MALI SAYAN ZİHNİYET'
Kadının dışarıdaki varlığını kötü bulan zihniyetin, kadının evde uğradığı saldırıyı yok saydığını, kadınların, kızların evde de büyük bir risk altında olduğunu belirten Prof.Dr. Atasoy, "Çünkü kafamızdaki cinsiyet ile ilgili algıda çok ciddi problem var. Kadını erkeğin malı sayan, evdeki kızı babanın malı sayan zihniyet, malı olan şeyi de istediği gibi kullanma özgürlüğüne sahip olduğunu zannederek istediği şeyi yapmaya başlıyor ve bunu sonucu cinsel saldırılar, tecavüzler ya da hayat boyu onarılmaz travmalar ortaya çıkıyor" dedi.
'OKULLARA TOPLUMSAL CİNSİYET DERSLERİ GETİRİLSİN'
Tecavüzün en fazla olduğu yerlerin müslüman ülkeler olduğunu belirten Prof.Dr. Atasoy, şöyle dedi:
"Yani kadının hep daha kapalı olduğu yerler. Demek ki bunun kadının ne kadar kapalı olduğuyla ya da kadının evde mi sokakta mı olduğuyla ilgisi yok. Zihnimizle ilgisi var. Zihnimizi değiştirmemiz gerekiyor artık. Zihnimizdeki bozuk düşünceleri onarmamız gerekiyor ki çocuklarımız daha doğduklarından itibaren kendilerini daha sağlıklı, daha bütün, daha düzgün, daha başarılı olarak algıyabilsinler. Hayatımızın her alanında şiddeti önlemeye yönelik bir zihin değişikliğine ihtiyacımız var. Artık okullara toplumsal cinsiyet dersleri koymamız gerekiyor. Kadın nedir? Erkek nedir? Ne farkımız var?"
'İDAMIN CAYDIRICILIĞI HAYALPERESTLİK'
İdam cezası tartışmasının da Özgecan cinayeti üzerinden yapılmaması gerektiğine işaret eden Prof.Dr. Atasoy, "İdamın bu tür suçlarda caydırıcı olacağını düşünmek hayalperestlik olur. Çünkü başka sebepler var olayın altında. En başından itibaren bu toplumun zihninde olan, saldırganları cesaretli hale getiren, saldırganları eyleme yönlendiren pek çok algı bozukluğumuz var. Bunların üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum" dedi.