Merve DUNDAR / İSTANBUL, (DHA)- ÜNİVERSİTE yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından en çok konuşulan konulardan bir tanesi boş kalan kontenjanlar oldu. Toplamda 696 bin 241 öğrenci üniversitelere kayıt hakkı kazanırken geçen yıl 60 bin 147 olan boş kontenjan sayısı bu yıl 214 bin 430 oldu. Kontenjanların boş kalmasının ardında yatan sebepleri değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Danışmanı Turgay Polat, "Adaylar kontenjanları boş bırakarak üniversitelere bir mesaj verdiler. Bu noktada üniversitelerin öğrencilere kampüs veya bölüm sunmaktan ziyade geleceği tasarlamak için ihtiyaç duydukları becerileri öğretecek bir sisteme dönmeleri gerekiyor" dedi. Üniversitelerin meslek edindirme kurumları olmadığını söyleyen Polat, "Bölümleri meslek adı altında tanıtmamak lazım. Üniversiteler eğitimi verir, insanlar bu eğitimi farklı meslek veya alanlarda kullanırlar. Öğrenci hangi bölümü okursa okusun üniversite mezunu olduğu zaman farklı bir iş yapacağının ve kendine farklı bir alan yaratacağının farkında. Bu nedenle tercihini yaparken yabancı dil öğrenme fırsatını, okulların yurtdışı programlarını, şirket ilişkilerini, üniversitenin kendisine sunduğu farklılıkları sorguladı ve ailesinin ekonomik durumuna baktı. Bu noktada öğrencilerin çabasının fazla olduğunu ve üniversitelerin de bu çabayı göstermesi gerektiğini söylemek lazım. Öğrencilere bölüm veya kampüs sunmak yerine geleceği tasarlamak için onlara ihtiyaç duydukları becerileri öğretecek bir sisteme dönmek çok daha önemli" diye konuştu. "KONSEPT ÜNİVERSİTE DOĞRU BİR YÖNELİM" Üniversitelerin destekleyecekleri ve büyütecekleri alanlara, yaratacakları yetkinliklere karar vermeleri gerektiğini vurgulayan Polat, "Burada görev biraz da YÖK'e düşüyor. YÖK'ün üniversite olmanın sadece öğrenciyi alıp, eğitim verip, mezun etmek değil, katma değer katmak olduğunu vurgulaması lazım. Bu anlamda üniversitelerin birkaç konsept seçerek ilerlemesi doğru bir hareket olacaktır. Örneğin sadece sağlık veya mühendislik alanında ilerleyen üniversiteler var, bu her alanda yapılabilir. Bunun yanı sıra bizim dünyanın akreditasyonuna ihtiyacımız var. Üniversiteden çıkan işlerin dünya arenasında ortaya çıkması lazım. Bu anlamda üniversiteler sadece öğrenci almaya değil onları dinlemeye de odaklanmalı, çünkü onların istekleri çok farklı" diyerek sözlerini sürdürdü. EĞİTİM DİLİNDE İNGİLİZCE VE ÇİNCE ÖNCELİĞİ Üniversitelerin kendilerini geliştirebilmek adına üç önemli noktaya odaklanmaları gerektiğini kaydeden Polat, "İlk olarak eğitim dilimizi öncelikle İngilizce daha sonra Çince üzerine kurmamız lazım. Çünkü dünya artık bu iki dil üzerine kuruluyor. Çocuklarımıza bunları öğrettiğimiz sürece dünya arenasında olma şansımız yüksek. İkinci olarak öğrencilerimizi eğitimlerinin bir döneminde mutlaka dünyanın farklı bir yerine gönderip orada eğitim almalarını sağlamalıyız. Üçüncü olarak ise üniversiteler mutlaka şirketlerle iç içe olmalı, bu şekilde daha hızlı yürümek mümkün olacaktır" ifadelerinde bulundu. DÜNYANIN ANAHTAR KELİMESİ 'FARKLILIK' Gençlere, üniversiteye yerleştikleri zaman kendilerini tamamen oraya teslim etmemeleri gerektiği tavsiyesinde bulunan Polat, "Bütün dünya onların, her alanı zorlasınlar. Çünkü dünyanın anahtar kelimesi şu anda 'farklılaşma', farklılaşanın kazandığı bir dünyadayız. Üniversite hayatları boyunca kendilerini farklı kılabilecek işlerle uğraşsınlar" diyerek konuşmasını noktaladı.