Elif DEMİRCİ-Taylan YILDIRIM/İZMİR, (DHA)- İZMİR Valiliği'nin kent genelinde siyasi parti, dernek, STK’ların kendi binalarının önünden farklı yerde, kamu kurumları yakınında basın açıklaması, protesto gösterileri ve yürüyüşü yapmaları yasaklaması kararı tepki gördü. Muhalefet partileri, kararı "Evlerimizdeki özgürlüğü kısıtlamayı unutmuşsunuz" diyerek eleştirirken hukukçular tepkilerini yasaklanmış basın açıklaması yaparak duyuracaklarını bildirdi. İzmir Valisi Mustafa Toprak'ın, Ege Üniversitesi'nde Fırat Çakıroğlu'nun öldürülmesi ardından basın açıklamalarıyla ilgili yaptığı yeni düzenleme sadece kentte değil Türkiye genelinde tartışma ve tepkilere neden oldu. Basın açıklamalarıyla ilgili düzenleme, 'Sıkıyönetim kararlarına' benzetildi. Siyasi parti temsilcileri ve hukukçular bu düzenleme tepki gösterdi. "EVLERİMİZDEKİ ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAMAYI UNUTMUŞ" CHP İzmir İl Başkanı Bedri Serter, İzmir Valiliği'nin kararının mecliste görüşülmeye devam eden İç Güvenlik Yasası'nın uygulaması olduğunu söyledi. Serter, insanların özgürlük, hak ve yaşam alanlarını bile kısıtlamaya kalktıklarını öne sürerek şöyle dedi: "O kadar derin yerler var ki kamu binalarının önü, polis merkezlerinin önünden geçerken bile hemen size içeri alabiliyorlar. Evlerimizi unutmuşlar. Evlerdeki özgürlükleri kıstlamayı unutmuşlar. Valiye rica edeceğim evleri de koysun o eksik kalmış. Makul kişi ne demek bin kişi mi, 100 kişi mi? İzmir çok özgür bir kent. İnsanlar özgürlüklerine sadık. Makul şüphe makul sayı bunların aylardır geveledikleri sözler. Vali kime çalışıyor, halkına mı hükümete mi, Başbakan'a mı? Çok yakışıksız tavırlar bunlar. Demokratik bir ülkede hiç olmaması gereken olaylar." "BU ÇUVALA GİRMEYECEĞİZ" Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Başkanı Cavit Uğur, bu karaların 'Gezi süreci' ile başlayan Soma eylemleri ile devam eden yasaklar silsilesinin son halkası olduğunu öne sürerek, şunları söyledi: "Aklın almayacağı uygulamalarla karşı karşıyayız. 12 Mart, 12 Eylül gibi çeşitli diktatörlük zamanlarında bile insanların yürüyüş, gösteri ve ifade hakkı söz konusuyken ortada fol yok yumurta yokken İzmir Valiliği'nin bu uygulamaya başlaması, AKP'nin nasıl bir seçim stratejisi izleyeceğinin en önemli ipuçlarıdır. 'Bana 400 milletvekili verin' derken bir yandan da HDP'nin barajı aşıp aşmayacağı tartışılırken İzmir'den başlayan bu uygulamanın son derece manidar olduğunu düşünüyoruz. Hiçbir şekilde kabul edilemez. İnsanlar protesto hakkını, kendini ifade etme etme hakkını kullanmak istiyorlarsa bunun engellenmesi durumunda demokrasiden bahsedilmesi mümkün değildir. Hak ve özgürlükler açısından demokrasinin önünün alınması açısından tehlikeli bir uygulamayla karşı karşıyayız. Bir yandan çözüm süreci diyor diğer yandan her kürlü demokratik hakkın kullanılmasının önünde engeller çıkarıyor. Onun en iyi öğrencisi olan İzmir Valisi Mustafa Toprak, buna ilk adımı atmıştır. İzmir'de bu eşikten sonra çeşitli çatışmaların olabileceğinin en somut göstergesidir. Umarım aklıselim galip gelir ve bu tür uygulamalardan vazgeçerler. Çünkü insanlar kamu kurumlarının önünde neden protesto hakkını kullanıyorlar. Oradaki şikayetlerini kamunun duyması için valinin, emniyetin, okulların, belediyelerin, partilerin önünde bu tür açıklamalar yapıyorlar. Belli ki İzmir Valisi, Tayyip Erdoğan'ın aksarayda yapmış olduğu toplantıdan kendince ders çıkarmış. İzmir'e demokrasi güçlerini dar etme niyetindedir. Bu çuvala girmeyeceğiz. Demokratik gösteri hakkımızı kullanarak bu konuda gerekli mücadeleyi göstereceğiz. Bir yanda çözüm süreci diğer yanda mecliste güvenlik paketi görüşülüyor. Güvenlik paketi yürürlüğe girmeden ondan daha katı bir uygulama olmuştur. Sokaktaki sesimizin kimse tarafından kısılamayacağı bilinmelidir." "YASAK DEĞİL YASALARI HATIRLATMA" AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican, düzenleme ile yasak konmadığını mevcut yasaların hatırlatıldığını ileri sürerek, şunları söyledi: "Bu yasak, sınırlandırma değil mevcut kanunları hatırlatmak için yapılan bir düzenleme. Anayasanın 25., 26. ve 34.'üncü maddelerine dayanılarak birde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kanaatleri açıklama ve yayma hürriyetine dayandırılarak hazırlanmış. Halkın temel olan ihtiyaçlarını engellememe üzerine bir düzenleme getiriyor. Mevcut düzenlemeleri hatırlatıyor. Okullarda, hastanelerde, siyasi partilerin STK'ların dernelerin ve sendikaların görüş açıklamaması yönünde nhatırlatma yapıyor. Halkın rutin yaşantısı içinde ulaşım sağlık gibi hizmetleri almasını engellememek için halkımızın temel özgürlüğünü yerine getirmesi için yapılıyor. İzmir'de acı bir olay yaşadık. Ege Üniversitesi'nde gencecik bir çocuk hayatını kaybetti. Hem öğrencilerin eğitim ve öğretim hakkını devam ettirebilmeleri ve düşünceleri için ortam sağlanması gerekir." Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şube Başkanı Şule Aslan Hızal da, İzmir'de Gezi olaylarından bu yana sürekli bu tip yasaklamaların gündemde olduğunu öne sürdü. Hızal, şöyle dedi: "Ege Üniversitesi'nde yaşanan olaydan sonra bu yasaklamalar geldi. 13 Mayıs'ta öğretmenlerin boykot çağrısıyla fişleme ve yasaklama geldi. Ayrıca İzmir genelinde aramalar yapıldı herkes şüpheli durumuna getirildi. İzmir pilot bölge seçilmişçesine bu uygulamalar yapılıyor. Vali burada yetkilerini aşmıştır. Ayrıca yine bu düzenlemenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'bin kişilik basın açıklamaları mı olur' şeklindeki tepkisinden sonra gelmesi de manidar. Bizler bu karar için tepkimizi basın açıklaması ile yasaklanmış bölge olan adliye önünde dillendireceğiz. Yasal olarak da hukuki yollara başvuracağız."