Hasan DÖNMEZ/AKSARAY, (DHA) - 'KAPADOKYA'ya açılan kapı' olarak nitelendirilen Aksaray'da, Ihlara Vadisi'ndeki Kırkdamaltı Kilisesi'nin duvarına tasvir edilen Selçuklu Sultanı 2'nci Mesud'un sarıklı ve kaftanlı resmi ilgi çekiyor. Kilise duvarında Sultan Mesud, 'Yüceler yücesi' sözleriyle övülüyor. Sultan Mesud'un resminin kiliseye resmedilmesinin, o dönem Roma İmparatorluğu'nun baskılarından kaçıp, Kapadokya bölgesine yerleşen Hristiyanlara sahip çıkmasından kaynaklandığı üzerinde duruluyor. Kapadokya'nın başlangıcı olarak görülen Ihlara Vadisi, Anadolu’daki Hristiyanlığın ilk izlerini de barındırıyor. Belisırma köyü kıyısındaki vadide, 100'den fazla oyma kilise bulunuyor. Bu kiliselerden en önemlisi ise Kırkdamaltı Kilisesi (Saint Georgios) olarak belirtiliyor. İçindeki kitabelere göre kilisenin, 1283- 1295 yıllarında inşa edildiği kaydediliyor. O dönemde Roma İmparatorluğu’nun baskılarından kaçıp, Selçuklu Devleti himayesindeki Kapadokya bölgesine yerleşen Hristiyanların varlıklarını burada sürdürdüğü belirtiliyor. Hristiyanlar, inşa ettikleri Kırkdamaltı Kilisesi’ndeki kitabelerde, dönemin Selçuklu Sultanı 2’nci Mesud’a da övgülerle yer veriyor. Kilisenin duvarında bulunan bölgenin yönetici konumundaki Amirarzes Basileios ve eşi Tamara ile yanlarında Müslüman sarığı ve kaftanıyla resmedilen kişinin, Hristiyanlara sahip çıkan Sultan 2’nci Mesud olduğu düşünülüyor. 'AHDE VEFA GÖSTERMİŞLER' Ihlara Vadisi'nin farklı inanca sahip milletlerin bir arada yaşadığı ortam olduğunu belirten Aksaray Belediyesi Kültür Dairesi Azmi Milli Müzesi Müdürü Mustafa Fırat Gül, "Ihlara Vadisi, bozkırın ortasında sadece cennetten bir parça değildir. Ihlara Vadisi'nin bir özelliği de farklı inançlara gösterilen müsamahadır. Birden fazla inanca sahip milletin, aynı anda yaşadığını görebiliyoruz. Kırkdamaltı Kilisesi’nin farklı bir özelliği var. Dünyada alışkın olmadığımız bir sahne var. Egemen olan bir devletin, başka inanca olan saygısını ve hoşgörüsünü görüyoruz. 13’üncü yüzyılın sonlarında Selçuklu Sultanı 2’nci Mesud’un burada yaşayan gayrimüslimlere Roma’nın zulmünden kaçan özellikle Ortodoks Hristiyanlara, dönemin Katolikleri müsaade etmezken, Haçlı Seferleri düzenleyip en önemli kiliseleri Ayasofya’yı yağmalarken, burada tam tersi bir durum vardı. Selçuklu Türkleri farklı inanca tahammül ettikleri gibi mabetlerini yapmalarına da müsaade ettiler. Onun için de gayrimüslimler ahde vefa göstererek, Sultan Kılıçarslan’a ve onun yöneticisine saygı göstererek, onların kıyafetini resmederek, aynı havariler gibi kiliselerin duvarına işlemişlerdir. 700 yıldır burada ziyaretçilerini karşılayan bu sahneyi herkesin görmesini isteriz" diye konuştu. 700 YILLIK KİLİSE DUVARI TAHRİP EDİLMİŞ Tarihi oyma kilisenin duvarlarının kimliği belirsiz kişiler tarafından tahrip edildiğini de dile getiren Mustafa Fırat Gül, "Doğanın tahribatı yüzde 1 iken, insanlarımız ciddi zararlar vermişler. Resimlerin üzerlerine yazılar yazıp, tasvir edilen kişilerin yüzlerini kazımışlar. Bu tarihi eserlere sahip çıkalım. Bunlar Anadolu'nun öz kültürüdür, bunlar bizim birer parçamızdır" dedi.