Aleyna KESKİN/MAÇKA (Trabzon), (DHA)- TRABZON'un Maçka ilçesinde, restorasyon çalışmalarının ilk etabı tamamlanıp, 4 yıl aradan sonra yarın ziyarete açılacak tarihi Sümela Manastırı'nda riskli görülen yaklaşık 360 tonluk kaya bloğu, çelik ağla bohçalanarak bulunduğu alana sabitlendi.
Türkiye'nin önemli tarihi, turistik ve inanç mekanlarından olan, yerli ve yabancı binlerce turistin ziyaret ettiği Maçka'daki Karadağ eteklerinde bulunan tarihi Sümela Manastırı'nda, 4 yıl önce başlatılan restorasyon çalışmalarında ilk etap tamamlandı. Manastırda, kaya ve buz kütlelerinin düşerek olumsuzluğa yol açmaması için endüstriyel dağcılardan oluşan özel ekiple sürdürülen yamaç ıslah çalışmasının büyük bölümü de sona erdi. Ekipler, 3 aşamada, 79 bin metrekare alanda yürütülen çalışmalarda, manastırda ziyaretçilerin can güvenliğini sağlamak amacıyla yaklaşık 4 bin ton ağırlığındaki kayaların temizliği yapıldı.
Sümela Manastırı'nda riskli görülen yaklaşık 360 tonluk kaya kütlesinin düşürülmesi için de çalışma yapıldı. Ancak kayanın düşürülmesinin yamaçtaki diğer kaya kütlelerinin hareketini de tetikleyeceği göz önünde bulundurularak farklı bir yöntem denendi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeofizik ve Jeoloji Bölümü'nden uzman bir heyetin yaptığı inceleme sonucu, bahse konu kaya kütlesi, çelik ağla bohçalama yöntemiyle bulunduğu alana sabitlendi.
PROF. DR. BEKTAŞ: KAYA DÜŞMELERİ HEP OLACAKTIR
KTÜ eski öğretim üyesi Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, manastırda kaya düşmelerinin geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacağını belirtti. Prof. Dr. Bektaş, kaya düşmelerinin bütünüyle önlemenin mümkün olmadığını ifade ederek, "Geçmişte burada kaya düşmesine bağlı herhangi bir yaralanma ya da ölüm olayı yaşanmamıştır, ama buna rağmen ziyaretçilere açılacak olan yerde elbette ki jeolojik olarak potansiyel bir kaya düşmesi tehlikesi vardır. Bu tehlike de bugün yapılan çalışmamalarla nispeten azaltılmaya çalışılmaktadır. Hiçbir zaman bütünüyle bu tehlike ortadan kaldırılmaz. Bu çalışmaları iki grup halinde toplamak mümkündür. Birisi aktif çalışma. Bu çalışmalar düşebilecek olan kayaları düşürmektir. Pasif çalışmalar ise düşmesi mümkün kayanın etrafa verecek zararı önlemek için tel ağların gerilmesidir" dedi.
'KAYA DÜŞMELERİ YAŞANACAKTIR'
Kaya koparmanın doğru olmadığını söyleyen Prof. Dr. Bektaş, "Bir kayayı aşağıya aldığın zaman çevresindeki kayalar da hareketlenir. Bir yerden bir parça söktün mü, bütün kayalar yerinden oynamaya başlar. Magmatik kayaç orası. Orada 3 doğrultuda kırıklar mevcut. Yani siz ne kadar sökerseniz sökün, sağlam kayaya ulaşmanız mümkün değil. Orada kaya düşmesi, taş düşmesi önlenemez. Kaya sökme ile oranın güvenilirliğini sağlayamazsınız ve hatta bütün kayaçlar yerinden oynamaya başladığı için orası daha da tehlikeli olur. Çok düşmekte olan kayaları aşağıya indirmek gerekir. Kaya sökmek yerine, çelik halatlar koymak daha doğru. Kaya sökmenin sonu yok. Bir kaya aldığınızda oradan bütün dağı sökmeniz lazım” diye konuştu.
BİRİNCİ ETAP ZİYARETE AÇILACAK
4 yıl süren restorasyonun ardından Sümela Manastırı'nın birinci avluya kadarki ilk kısmı yarın ziyarete açılacak. İkinci etap restorasyon çalışmaları kapsamında kilise ve sınıfların yer aldığı bölüm üzerindeki alanlarda da kaya ıslahı ve temizlenmesi çalışmaları yapılacak. Ardından manastır içerisindeki kilise, sınıflar ve avlu kısmında restorasyon çalışmaları gerçekleştirilecek.
SÜMELA MANASTIRI
Maçka'da Karadağ'ın Altındere Vadisi'ne bakan eteğinde, yaklaşık 300 metre yükseklikteki ormanlık alanda kayaların oyulmasıyla yapılan Sümela Manastırı, halk arasında 'Meryem Ana' adıyla da biliniyor. Hakkında çeşitli rivayetler de bulunan ve kuruluşu bilimsel verilere göre 13'üncü yüzyıla uzanan tarihi manastırda, hizmet birimleri, misafirhane, mutfak ve ayazmanın dışında toplam 72 oda bulunuyor. 88 yıl aranın ardından, manastırda 2010 yılında binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen ayini, Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetmişti. Restorasyon çalışmaları sırasında, bugüne kadar girilmemiş kuzey çatının üst sağ yamacında gizli geçitle ulaşılan noktalar tespit edilmişti. Hristiyanların tapınak veya kutsal alan kabul ettiği 'şapel' ve 'çile odaları' olduğu belirlenen alanda, bugüne kadar görülmemiş 'cennet ve cehennem, ölüm ve yaşam' tasviri taşıyan fresklerin yer aldığı belirlendi.