Beyza Nur GÜLER-Buğra BENLİOĞLU/İSTANBUL, (DHA) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Devlet yönetiminde liyakat olursa, devletin saygınlığı artar." dedi.   Türkiye Otomotiv Bakım Dernekleri Federasyonu (TOBFED) ”Gelecek Zirvesi” ve Üçüncü Genel Kurul Toplantısı İstanbul'da bir otelde gerçekleşti. Zirveye katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:   "Devletimizin bugün en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan birisi de liyakattir. Liyakatli kişiler isteriz. Birikimli kişiler isteriz. Devlet yönetiminde liyakat olursa, Devletin saygınlığı artar. Şunu söylediğim zaman, bazen kızıyorlar bana.  Değerli arkadaşlar; devleti yönetmek aslında dürüst siyasetçi açısından dünyanın en kolay işidir. Neden? Çünkü devlette görev alanların, herkesin görev tanımı yasalarla tanımlanmış durumda. Dolayısıyla devleti yöneten kişi, bürokrasi ve liyakat yasaların ön gördüğü şekliyle görevini yaparsa hiçbir sorun yok. Siz sadece bürokrasiye talimat verirsiniz.  Dolayısıyla bizim, hayatın her alanında liyakati egemen kılmamız lazım."    “KAYIT DIŞI ÇALIŞMANIN MALİYETİ ÇOK AĞIRDIR”   Bir siyasetçi olmanın ötesinde bir vatandaş olarak bu sektöre verdiği hizmetler dolayısı ile TOBFED’i kutladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:    “Diyeceksiniz ki, 'Ne için kutluyor?' diye. Oy için mi? Hayır. Neden kutluyorum? 1, bu sektörün en temel sorunlarından biri kayıt dışı istihdamdır. Kayıt dışı istihdam ne demektir? Yıllarca bu sektörde çalışıp, emek harcayıp, alın teri döküp, yaş bildiğimiz şeklinde kemale erince, emeklilik için başvurduğunda 'senin primin yatmadı' gereceği ile karşılaşılmasıdır. Dolayısıyla bir kişinin geleceğini çalmak demek, kayıt dışı istihdama kapı açmak demektir. Siz o kapıyı kapatıyorsunuz. Bu sadece sizin için değil, sadece çalışan kişi açısından değil, ülkenin bütçesi açısından da son derece değerli bir çabadır. Kayıt dışı çalışmanın maliyeti çok ağırdır. Sadece bir kişiyi kayıt dışı çalıştırdığınızda onu cezalandırmıyorsunuz. Çocuklarını, eşini ve geleceğini de elinden alıyorsunuz. Onun için bu çaba siyasetçiler ve insan hakları açısından son derece değerlidir.”   “DEVLET YÖNETİMİNDE LİYAKAT OLURSA, DEVLETİN SAYGINLIĞI ARTAR”   Kılıçdaroğlu,  şöyle devam etti:   “Liyakat, eğitim ve birikimle elde edilen bir şeydir. Sadece okumanız sizi liyakatli yapmaz. Aynı zamanda o eğitimin belli bir zaman dilimi içinde, birikim ile güçlendirilmesi lazım. Şöyle bir örnek vereyim; Kamuya girdiğimde, sınava girdim, hesap uzmanı oldum. Bu beni liyakatli kılmıyor. Ben 3 yılımı usta çırak ilişkisi içinde ders alarak, sadece eğitim açısından değil oturuş, davranış, konuşma ve kişilerle nasıl muhatap olacağım konusunda eğitimde görmediklerimizi gerçek hayatta üstatlarımızdan öğrendik. Dolaysıyla belli bir süreçten sonra, kamuda aşamaları çıkıyorsunuz ve belli bir yere geliyorsunuz. Liyakat dediğimiz şey, eğitimin üzerine birikimi getirmek demektir. Devletimizin bugün en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan birisi de liyakattir. Liyakatli kişiler isteriz. Birikimli kişiler isteriz. Devlet yönetiminde liyakat olursa, Devletin saygınlığı artar. Şunu söylediğim zaman, bazen kızıyorlar bana.  Değerli arkadaşlar; Devleti yönetmek aslında dürüst siyasetçi açısından dünyanın en kolay işidir. Neden? Çünkü devlette görev alanların, herkesin görev tanımı yasalarla tanımlanmış durumda. Dolayısıyla devleti yöneten kişi, bürokrasi ve liyakat yasaların ön gördüğü şekliyle görevini yaparsa hiçbir sorun yok. Siz sadece bürokrasiye talimat verirsiniz.  Dolayısıyla bizim, hayatın her alanında liyakati egemen kılmamız lazım.”   “ŞİMDİ BÜYÜMENİN, KALKINMANIN YENİ TANIMI VAR”   Kalkınma tanımının günümüzde değiştiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Önemli bir şey daha var. Kalkınmak nedir? Eskiden kalkınma tanımları şöyleydi, kişi başına düşen milli gelir. 70 bin dolar Kuzey ülkelerinde, 65 bin dolar Almanya’da, bir başka ülkede şu kadar… Acaba bunlar kalkınmış ülke mi? Sonra kaldırdılar bunu, dediler ki; Kişi başına gelirden vazgeçelim, kişiler ne kadar gazete okuyor ona bakalım. Şimdi büyümenin, kalkınmanın yeni tanımı var. Küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülkeler gelişmiş ülkelerdir diye. Eskiden doktor, derdik. Şimdi doktor deyince 'ne doktoru' diye soruyoruz. Ve dolayısıyla eğitim ne kadar çok değişik alanlara yayılırsa, o değişik alanları, yeni insanlar, yeni eğitim alanları ile birlikte toplumun hizmetine sokulmasına imkan sağlıyor. Bizim eğitimi de bu şekilde ele alıp değerlendirmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.   “ARA ELEMAN İÇİN TEKNOLOJİ LİSELERİ ÖNEMLİ”   Organize Sanayi Bölgelerinde yatılı teknoloji liselerinin olması gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Bizim bir düşüncemiz vardı, teknoloji liseleri. Bütün Organize Sanayi Bölgelerinde yatılı Teknoloji Liseleri.  Neden teknoloji liseleri? Teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki, ara eleman bulmakta sorun yaşıyor sanayiciler. Soruyorsunuz, bilgisayar mühendisi çok, endüstri mühendisi çok. Ara eleman yok. Teknoloji liseleri tek başına Milli Eğitim Bakanlığı’nın değil, Organize Sanayi Bölgesinin yönetimi ile birlikte, teknoloji liselerinin geliştirilmesi lazım” dedi.   “DENETİM CEZA VERMEK DEĞİLDİR”   Denetimlerin aslında ceza kesmek için değil, güveni pekiştirmek için gerekli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:   “Denetim dediğimiz olay, aslında güveni pekiştirmek için yapılır. Varsa bir yerde aksama, aksamayı gidermek için yapılır. Denetim, siyasal iktidarların öngördüğü gibi, ceza vermek değildir. Eski bir denetim elemanı olarak söylüyorum. Denetim aynı zamanda insanların yanlış yapmalarının yollarını, kanallarını açmamaktır. Siyasetçinin karar alırken bütün aktörler ile konuşması lazım. Çünkü sadece 'ben bilirim' veya sadece 'biz biliriz' diye yola çıkarsanız, büyük hatalar yapmış olursunuz. Günümüzde Sivil Toplum Kuruluşları (STK) var. Bunlardan birisi de şimdi burada hep birlikte izlediğimiz STK. STK’lar siyasal partilerden daha güçlü olmak zorundadır. Zaten dünyanın geleceği de bu noktaya doğru gidiyor. STK’ların özelliği şu, herkes gönüllü katılıyor. Cebinden kendisi parayı veriyor. Daha iyi bir yapıyı oluşturmak, sorunlara daha sağlıklı çözümler üretmek istiyor. Peki siyaset kurumu ne yapacak? siyaset kurumu sadece onların görüşlerini dikkate alacak.”