Hasan DEMİRBAŞ/ANTALYA, (DHA)- ANTALYA Büyükşehir Belediyesi'nin 2017 yılında proje başlattığı ve projenin ilk etasının 2019 yılının Ocak ayında hayata geçirildiği Boğaçayı'nda, son dönem meydana gelen yosunlaşma, görüntü kirliliği yarattı. Proje kapsamında yıllık 34 santimetre rüsubat (tortu-çökelti) öngörülürken, 6 ayda deredeki rüsubat birikintisi 150 santimetreyi aşınca taşkın riskinin yanı sıra Konyaaltı Sahili'nin bir bölümünün çekilme (kıyı erozyonu) sonucu yok olma riski ortaya çıktı. Büyükşehir Belediyesi, iki farklı çayın suyunu denizle buluşturan Bogaçayı'nda, 2017 yılında proje başlattı. Kent gündeminden düşmeyen projenin ilk etabı Ocak 2019'da hayata geçirildi. Işıklandırma ve peyzaj düzenlemesindeki güzelliğiyle dikkati çeken Boğaçayı'nda yaz mevsimiyle suda yosunlaşma başladı. Yosunlaşma sonrası Boğaçayı'nda tartışmalar yeniden alevlendi. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Boğaçayı'nı saran sucul bitkilere karşı taraklama makinesiyle temizlik çalışması başlattı. Makine ile suyun 1,5 metre altına kadar inilerek yosunlar kesiliyor. 60 YILDA 5 BÜYÜK TAŞKIN Büyükşehir Belediyesi Başkan Başdanışmanı ve Teknik İşler Sözcücü Dr. Cem Oğuz, Boğaçayı'nın Antalya'nın önemli bir su kaynağı olduğunu söyledi. Geçmişte çaydan inşaatta kullanılmak amacıyla kum ve çakıl alındığını hatırlatan Dr. Oğuz, "Kaçak kum ve çakıl alımları nedeniyle çayın eni ve derinliği bozulmuş. Bu nedenle 1960, 1994, 2003, 2009, 2015'te taşkınlar yaşandı. Bu yüzen dikkatli olunması gereken bir çaydır. Suyun denizle buluşması gerekiyor. Buraya müdahale edildiği zaman taşkın riski artıyor" dedi. ÇAY, YAZIN GÖLETE DÖNÜŞTÜ Boğaçayı için 2014 ve 2015 yılında 2 ayrı proje tasarlandığını, ancak mühendislik açısından mümkün olmadığından iki projenin de iptal edildiğini kaydeden Cem Oğuz, 2017 yılında üçüncü projenin hayata geçirilmesinin hedeflendiğini söyledi. Denizin 750 metre içeri alınmasının planlandığını dile getiren Oğuz, "Bunun için üç kademeli 12 metre derinliğe giden kazıklar çakıldı. İki tarafında 3 kademeli kanal yaratıldı. Ancak denizin içeriye alınmasından son anda vazgeçildi. Doğru bir karardı. Deniz de içeriye alınmayınca burada bir gölet oluşturuldu. İlk yapıldığında herkesin takdirini aldı. Ama mühendislik açısından bakıldığında taşkın, kıyı erozyonu ve suların tuzlanması konusunda bir çözüm getirilemedi" diye konuştu. 34 SANTİM BEKLENİRKEN 170 SANTİM RÜSUBAT OLUŞTU Yılın 4 ayının kurak geçtiğini, bu sürede Boğaçayı'nda oluşturulan göletin beslenemeyeceğine vurgu yapan Cem Oğuz, "Gölet beslenemeyeceği için durgun bir su haline dönüştü. Sonuçta lagünleşme gerçekleşti. Bu beklenen bir şeydi ve sucul bitkiler oluşmaya başladı. Bu bitkiler suyun oksijen dengesini de bozdu. Bitkiler bir müddet sonra çürüyecek, dibe çökecek ve çamur oluşacak. Başta koku olmak üzere sinekleşme artacak. Burası 2,5 metre kazıldı. Yukarıdan gelen rüsubat da bu boşluğu dolduracak. Projede göletin rüsubat dolumu yılda 34 santimetre öngörülmüş. Ancak 6 aylık dönemde 170 santimetreye varan rüsubat birikimi oluşmuş. Bu öngörülmeyen bir durum" dedi. SAHİLİ KAYBETME RİSKİ Cem Oğuz, taşkın açısından risk oluştuğunu, rüsubat denizle buluşamadığı için dalgaların kıyıyı aşındırarak kıyı gerilemesine neden olduğunu ve kumsalı kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Bu riski ortadan kaldırmak için bilim kurulu oluşturduklarını belirten Cem Oğuz, kısa, orta ve uzun vadede öneriler ortaya çıktığını söyledi. Kısa vadede bu sucul bitkileri kesmeye başladıklarını anlatan Oğuz, şöyle devam etti: "Bitkiyi dipten aldığımız zaman çamur deryası ortayı çıkıyor. Bu işlemi şimdi yaparsak sezonda denizi kirletmiş olacağız. Bu nedenle köklemek yerine belli bir mesafede kesmeyi tercih ettik. Bitkilerin oluşmaması için biyolojik ya da kimyasal bir mücadele gerekiyor. Kimyasal çözüm insanların denize girdiği bir yerde doğru değil. Biyolojik mücadele yapılması gerekiyor. Bu canlıları yok eden bakterileri suya bırakmak gerekiyor ama bu da ciddi bir maliyet. Suyun içindeki oksijeni dengelemek için bir fıskiye sistemi oluşturmak gerekiyor, bu da ayrı bir maliyet. Kıyıyı kaybetmemek adına biriken rüsubatı kamyonlarla buradan taşıyarak kıyıya boşaltmamız gerekiyor. Bu da çok ciddi bir maliyet." MAHMUZLU ÇÖZÜM ÖNERİSİ Bu sorun sürekli ortaya çıkacağını belirten Cem Oğuz, "Konyaaltı Sahili'ni korumamız gerekiyor, sahildeki kıyıyı korumak adına rüsubatı getirip boşaltmamız da yetmiyor. Bir takım önlemler almamız gerekiyor. Karadeniz kıyılarında yapılmış deniz üzerine mahmuzlar yerleştirmemiz gerekiyor. Bu mahmuzlar çirkin görüntü oluşturacak ama kıyıyı korumak adına da yapmak zorundayız. Doğal yapıyı bozacağımız için turizm zarar görecek. Dolayısıyla her taraftan baktığınızda olumsuzluklar dolu bir proje" dedi. 'YA BU GÖLET KORUNACAK YA DA KONYAALTI SAHİLİ KORUNACAK' "Ya bu gölet korunacak ya da Konyaaltı Sahili korunacak" diye sözlerini sürdüren Cem Oğuz, konuşmasını şöyle tamamladı: "Bu ikisinden birine karar vermemiz gerekiyor. Eğer göleti koruyacaksak kıyı erozyonu nedeniyle sahili kaybetme riski var, ama hiçbir Antalyalı bunu istemez. Eğer sahili koruyacaksak denize mahmuzlar yapmamız gerekiyor. Bu da çok çirkin bir görüntü. Bu doğal güzelliği bozmak hiçbir Antalyalının kabulleneceği bir şey değil. Boğaçayı'nın mevcut bu halini korumak için de belediyenin her yıl milyonlarca para harcaması gerekiyor. Proje için 131 milyon TL harcanmış. Bisiklet yolları, yürüyüş alanları yapılabilirdi ama yatak ile hiç oynanmamalıydı. Yatağı eski haline dönüştürmek mantıklı görünüyor, bilim insanları da bunu savunuyor."