YALANCILARA KİMLER İNANIR?
Onlar; milletimiz diye söz başlarlar. Dinimiz diye devam ederler. Adalet derler, istikrar derler. Söyledikleri böyledir ancak yaptıklarının, ne milletle ne dinle ne imanla uzaktan yakından alakası yoktur. En büyük adaletsizlik bunlar tarafından yapılır. Dostları, kardeşleri; hırsızlardır, kalpazanlardır, teröristlerdir, vahşi sömürgeci kapitalistlerdir.
Etkili ve yetkili tiplere dikkat edin. Fasık oldukları, kin, nefret, öfke dolu oldukları için, korktukları herkesi dinlemekten, takip etmekten, ucube bir yaratık haline gelmişlerdir. TV ekranları, gazete sayfaları Kriminolojik açıdan suçlu tiplerle dolu. Yüzlerine dikkat edin. Sırıtıyorlar. Sesleri değişik, gülümseyişleri değişik, tipleri değişik.
Kitleler; çoğu kez, yaşanılan toplumsal, siyasal sürecin arka planını anlamakta zorlanır. Yaşanılanlar, tarih olduktan sonraysa yapılacak bir şey kalmaz.
Geçmişi belleğine kazıyan insanoğlu; yaşananların nedenlerini ve olası sonuçlarını algılamakta nedense aynı feraseti gösteremez.
Değişim-Dönüşüm operasyonu nedir? Milli/Ulus devlet niteliğinin çözülmesi, siyasi coğrafyanın küçülmesi, millet bilincinin dağıtılıp etnik ve mezhepsel bölünme, geleceğe yönelik ortak hedeflerden vazgeçilerek, amaçsız sürüye dönüşümün tamamlanması.
Medya ilüzyonuyla topluma şırıngaladığı psikokültürel narkozun etkisinin operasyon tamamlanıncaya kadar geçmemesini istemektedir. Ortadoğu halkları verilen narkozun etkisinden kurtulup kurtulamayacağını zaman gösterecektir.
Bulunduğu coğrafyada hiçbir iddiası kalmamış, kaderini ve geleceğini belirleme iradesini kaybetmiş, emperyal sistemin verdiği rolü itirazsız benimseme psikolojisinin yönetimden başlayarak tüm halkı etkisi altına alması için adeta toplu hipnoz seansı yapılmış gibidir.
Tarih bize devletlerin güç katsayısının sahip bulundukları ekonomileri olduğunu göstermektedir. Ekonomik olarak üstün olanın siyasal, askeri gücü de yüksektir.
Sorulması gereken soru şudur; ekonomisi milli olmaktan çıkarılmış, büyük sermayesi uluslar arası sermayeye eklemlenmiş bir Türkiye, milli devlet olarak yaşayacak mıdır?
Oyun; son derece açık oynandığı halde anlaşılamaması şaşırtıcıdır: Kopan gürültü, yaşanan postmodern kargaşa ve karmaşa, ekonomik olarak teslim alınan bir ülkenin milli kalmakta direnen bürokrasisinin, ordusunun tasfiyesidir.
Tasfiye programının ulus ötesi karar mercileri ulus devletin, ulusal ekonominin infazını milli dirençle karşılaşmadan sonuçlandıracak psikokültürel sihirli reçete arayışındadırlar. Halkın derin bilinçaltında yaşattığı kolektif duyarlılığını köreltip, milli kimliğe, kültüre dönüşüp ulus bilinciyle harmanlanan din algısının yok edilmesini bu nedenle zorunlu görmektedirler.
Halkın milli kimliğe dönüştürüp içselleştirdiği din algısı, emperyalizm güdümündeki tarikat-cemaatlerin, kitleleri köleleştiren kayıtsız şartsız itaat-biat reçeteleriyle değiştirilmektedir.
Milli/Ulus devletin tasfiyesiyle, ekonominin, siyasetin, devletin denge kurumlarının, yani sistemin baştan aşağı emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi operasyonunu, toplumun stratejik olarak algılayamadığı görülmektedir.
Devletin temel nitelikleri değiştirilmek istenirken, ulus devletten postmodern sömürgeye dönüşümün kurumsal ve fiziki en büyük engelinin ortadan kaldırılması gerçekleştirilmektedir!
Ülkenin siyasi coğrafyasının küçültülmesi için düğmeye basılmıştır.
Operasyonlar; yerel-milli olan her unsura aralıksız sürdürülüyor.
Küresel güçlerin devşirmesi işbirlikçi dönek ajan hainlerin saltanatları da yıkılır. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Sevinçleri de uzun sürmez.
İlahi mesajı çarpıtarak aldatma peşinde olanların hüsranları ise tarihte ibret örnekleridir.
Yalan, talan, dolanı iman esası gibi görenler karşısında; dürüst, namuslu, ahlaklı insanlar bir ve beraber olmak ve gönül birliği içinde hareket etmek zorundadır.
İşbirlikçileri de, korkakları da, hainleri de ajanları da dönekleri de iyi tanıyın, tanıtın.
Günün Sözü: Gerçekleri bildiği halde; bugünü sorgulamayan, yarına ilişkin öngörü ortaya koymayan ya korkaktır, ya haindir, ya işbirlikçidir ya da ajandır.