Yapay kader,kader değildir


Çektirdiği en önemli fotoğraf ise Fener Rum Kilisesi’nin Başpapazı Bartholomeos ileydi. Papa, başpapazı alnından ve yanağından öptü ve kiliseler arası bin yıllık husumeti sona erdirdiklerini söyledi.
Türkiyeli medyanın satılmış kalemşörleride bu geziyi göklere çıkarttılar ve şunları söylediler; İstanbul’a bu gezinin etkisi ile 500 binin üzerinde turist gelecekmiş (!), biraz daha dinler arası diyaloğa önem verşeymişiz (!), benim başpapaz dediğim aslında hazret (!) imiş, şu Ruhban Okulu meselesini de hala halledememişiz (!), bir de hristiyan dünya ile Türklerin ilişkisini kuvvetlendirmek için Ermenistan sınırını açmalıymışız (!) gibi...
Müslüman Türk Milleti, özünden uzaklaştırılan din, Atatürkçülük, sosyal, demokrasi, liberalizm gibi kavramlarla aldatıldı. Bunun örneklerinden biri aslında anlaşmalara göre başpapaz ünvanı taşıması gereken bir şahsın, sözde Türk gibi gözüken şahıslar tarafından tüm dünyada etkili din adamı vasfını ifade eden ekümenik yetmedi hazret olarak kabulüdür. Buda bizim için bir yapay kader oluşturulmasına dair önemli bir örnektir.
Türkiye’de vatan toprağı için şehadet şerbetini içmiş olanların kemiklerini sızlatan bir çözülme süreci yaşanmaktadır.
Bu sürecin mimarları RTE, Davutoğlu, MİT, AKP, Öcalan, HDP ve hatta CHP’dir.
Gidin bakın Diyarbakır’da sokakları Pkk’nın afişleri süslemekte ve bu afişlerde “Şimdi değilse ne zaman? Sen değilsen kim? Haydi gerillaya katıl...YDG – H / YDGK” denilmektedir. Yani türkçesi ile pkk asker toplamaktadır. Peki kime karşı gerilla yani asker olacak bu adamlar? Tabii ki; Müslüman Türk Milletine karşı!
Bu bir kader mi? Hayır kader falan değil. Bu olsa olsa bir stratejiye uydurulan ve biz Türkler tarafından kaçınılması mümkün olmadığına inandırılan bir “yapay kader”dir!
Elbette biz kadere inanır ve iman ederiz. Ama yapay kaderin, kaderimiz olduğunada iman edecek kadar aptal ve salak değiliz...
Türkiye’nin yapay kaderinin oluşmasında en büyük pay Milli İstihbarat Teşkilatı’(MİT)na aittir.
Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner 2007 yılında gözümüzün içine baka baka bize yani Türk Milletine “ulus devlet” döneminin dünyada sona erdiği yalanını söylemiştir.
Halbuki daha bir kaç gün önce İsrail Başbakanı Netenyahu, İsrail’in bir ulus devlet olduğuna dair yasayı İsrail meclisine sundu. Ya Emre Taner’in bunları açıkladığı tarihlerde AB’ye giren kırk yamalı bohça gibi olan Bulgaristan’ın ulus devlet oluşuna ne diyelim? Herhalde bunu ve diğer örnekleri, Türk Milletine karşı “yapay kader” inşasına niyetlenmiş olan MİT Müsteşarı bilmiyordu!
Hayır biliyordu ama milli üniter devlet sürecinin bittiğini söyleyerek Türk milleti aleyhine olan bir dönemi bilerek (!) başlatıyordu.
Elimde bir kitap var. Dr. Mehmet Altan imzalı ve adı “Uzun Adam’ın En Uzun Günü: 17 Aralık” diye... Bunun 90. Sayfasında “Çocukluktan alınmış Vanlı proje adam kim?” başlığı ile yazmış.
Orada “Özel Seçilmişler”den bahsediliyor. Acaba bunlar mı “yapay kader”in inşacıları?
Türk Silahlı Kuvvetleri’de bu konuda çıkıp konuşmalıdır. Çünkü eğer biri özel seçilmiş ise ve İran’la ilgisi varsa, nasıl olupta TSK’ya girebilmiş ve bu kitapta anlatılan gelişmeleri sağlayabilmiştir?
Görüyoruz ki; Müslüman Türk milletine karşı “yapay kader” inşası, Fidan dönemi MİT’ninde dahil olduğu şekilde, büyük bir hızla sürmektedir.
Papa, başpapaz, cemaat, tarikat, siyaset, stk, medya, çakma akil adamlar ve kanaat önderleride büyük bir işbirliği ile başımıza gelenlerin kader olduğu konusunda bizi iknaya çalışıyor.
Justin McCarthy diye ABD’li bir akademisyen var; bize “Batı, Balkanları elinizden alırken size yalan söylemişti” demişti. Batı, halen içimizdeki işbirlikçiler eli ile Türklere yalan söylemeye devam ediyor.
“Yapay kader” inşacılarına şunu söyleyeyim, biz Türkler herşeyin farkındayız ve inanıyorum ki; bir gün bu nedenle hesaplaşacağız, işte o gün başımıza gelecek olana kaderimiz deyip razı olacağız. Ancak bugün sizin yaptıklarınızın hepsinin farkındayız. Uyuyan Türkleri aldatabilirsiniz ama uyanık Türklerinde sayısının hiçde az olmadığını biliniz...