14 Mart Tıp Bayramı’nda Taksim’de Atatürk Anıtı’na çelenk bırakmak isteyen tabipler, polis engeli ile karşılaştı. Arbedeye sahne olan Tıp Bayramı’nda polis yetkilileri tabiplere yönelik; ‘çelenk bırak ama konuşma, bildiri okumanız yasak’ söyleminde bulundu. Tabiplerin ise “1919 işgal günlerinde bile Tıp Bayramı’nı kutladık. Bugün Ata’mızın anıtına çelenk bırakmamız engellendi. Utanın…” söylemi güne damga vurdu. Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİMSEN), Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Genel Sekreter Yiğithan Okar tarafından; “Gitmiyoruz, buradayız. Haklarımızı alacağız’’ diyerek basın açıklaması yaptı ve 36 maddelik manifesto yayınladı. SAHİMSEN Genel Başkanı Özlem Akarken, 36 maddelik manifesto ile tüm sağlık çalışanlarının hak ettikleri çalışma ve yaşam koşullarına kavuşmasını amaçladıklarını söyledi.
Tıp Bayramı’nda istenmeyen görüntüler yaşandı. Taksim’de Atatürk Anıtı’na çelenk bırakmak isteyen hekimler 14 Mart Tıp Bayramı’nda polis barikatını aşamadı. İstanbul Tabip Odası ve bir grup hekim bugün Taksim’de 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlamak ve anıta çelenk bırakmak üzere bir araya geldi. Polisin hekimlere yönelik olarak; ‘Sadece 1 kişi anıta çelenk bırakabilir’, ‘Çelenk bırakabilirsiniz ama konuşmanız, bildiri okumanız yasak’ söylemi hekimlerin protestosuna neden oldu.
89 YAŞINDAKİ OP. DR. KÖKSAL: DEDELERİNİZ YAŞINDAYIZ, YAPTIĞINIZ AYIP…!
Anıta çelenk bırakmak isteyen hekimlerle polis arasında arbede yaşandı. Arbede 89 yaşındaki Op. Dr. Erdinç Köksal, “Utanın…! Babalarınız hatta dedeleriniz yaşındayız. Toplasanız burada 20 kişiyiz. Çelengimizi bırakıp gideceğiz. Yaptığınız saygısızlık” söylemi ise aslında her şeyi özetliyordu. Arbedede Köksal, “Ben sizin annenizi, babanızı tedavi ettim” şeklinde haykırdı.
İSTANBUL TABİP ODASI GENEL SEKRETERİ KÜÇÜKOSMANOĞLU: İŞGAL ALTINDA 1919’DA BİLE KUTLANDI
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu da, “Tıp Bayramı, 1919 yılında işgal altında bile kutlandı. Utanmak lazım. Açın yolu. Bu ne rezilliktir. Utan, utan Erdoğan. 10 gün önce dilekçemizi verdik. İşgüzar kaymakamlık cevap vermedi. Şimdi suçlu biz mi oluyoruz? Görevini yapmayan bir kaymakam var… Bize neden bilgi verilmiyor” dedi.
İSTANBUL TABİP ODASI BAŞKANI SAİP: ÇELENGİ ‘BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİN’ DİYEN ATAMIZA VERECEĞİZ
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, kendilerine gözdağı vermenin Taksim'deki polisin sadece işi olduğunu ifade ederek, “Çelengi, 'Bizi Türk hekimlerine emanet edin' diyen Ata’mıza vereceğiz” dedi. Cumhuriyet tarihinde Ata’ya çelenk koymaya izin verilmediğini ifade eden Saip bu durumu kınadığını vurguladı.
‘ÇELENK BIRAKMANIZDA BİR SAKINCA YOK ANCAK KONUŞAMAZSINIZ’
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Küçükosmanoğlu, çelengi anıta bırakıp 14 Mart Bildirisi'nin okunmasına izin verilmemesini protesto amacıyla çelengi polis bariyerlerinin önüne bırakarak, 1919'da işgal altındayken tıbbiyeli öğrencilerin işgal kuvvetlerine direniş örgütlemek için başlattığı Tıp Bayramı'nın 102'nci yıldönümünde olduklarını ve her yıl yaptıkları gibi taleplerini içeren, 14 Mart'ın anlamını bildiren bir açıklama yapmak ve çelenk koymak için, 3-5 kişilik bir heyetle Taksim anıtına geldiklerini söyledi. 'Çelenk koymanızda bir sakınca yok, ancak konuşamazsınız' dendiğini ifade eden Küçükosmanoğlu, konuşamayacakları bir yerde çelengi ancak ve ancak barikatın önüne koyabileceklerini vurguladı. Küçükosmanoğlu, “Daha özgür günlerde, daha güzel günlerde, daha adil günlerde, daha güzel 14 Martlarda daha kalabalıkla, neşeyle, coşkuyla bayram havasında kutlayacağımız 14 Martlarda buluşmak üzere…" dedi.
SAHİMSEN’DEN 36 MADDELİK MANİFESTO
14 Mart Tıp Bayramı’nda Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİMSEN), Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim Araştırma Hastanesi’nde yaptığı basın açıklamasında Genel Sekreter Yiğithan Okar, “O çok övünülen, 5 dakikada bir hasta bakılan, hasta -tetkik garantili devasa şehir hastaneleri biz hekimler olmadan sadece koca beton yığınlardan ibarettir. Tüm bu sistemsel sorunların içerisinde haksız performans sistemi yüzünden ekonomik olarak çok güç kaybettik, kaybediyoruz. Sağlık çalışanlarına zam diye müjdelenen düzenlemeler konusunda ise hala bir gelişme yoktur. Sağlıkta geldiğimiz bu nokta itibariyle bu düzen böyle sürdürülemez.” diyerek 36 maddelik manifesto yayınladı. SAHİMSEN Genel Başkanı Özlem Akarken, 36 maddelik manifestoyu şu başlıklar halinde özetledi: “Önce liyakat istiyoruz. Hak edenin hak ettiği yere gelmesini istiyoruz. Aile hekimliği sözleşme ve ödeme yönetmeliğinin ivedilikle iptal edilmesini istiyoruz. Asistan hekimlere 24 saati aşan mesai uygulamalarına son verilmesini istiyoruz. Ağız diş sağlığı merkezlerinin problemli çalışma koşullarının giderilmesini istiyoruz. Hekim ve diş hekimlerinin MHRS üzerinden randevu verilmesini istiyoruz. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının koruma kalkanına alınmasını istiyoruz.
Hastane, ASM, ADSM’lerde güvenliğin gerçek anlamda sağlanması için güvenlik görevlileri ve gerekli araç, cihaz gibi donanım yeterli sayıda bulunmalı ve kurumlara kontrollü giriş sağlanmalıdır. Sağlık kurum çalışanları izinli oldukları dönemlerde döner sermaye hak kaybına uğramamalı. Bilimsel gelişim ve hizmet içi eğitim için 10 gün idari izin verilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Uzman unvanı alan hemşireler de uzman kadrosuna ait ödenekten faydalandırılmalıdır. Sağlık Bilimleri Üniversitesi ve diğer üniversiteler ile bağlantılı olan hastanelerin yönetim yapısı, hekimlerde olduğu gibi akademik kadrolar tarafından yürütülmelidir. Bayram ikramiyesi bütün kamu çalışanlarına verilmelidir. 3600 ek gösterge seçim vaadiydi, çalışmaların başlatıldığı kamuoyuna duyuruldu. Gerekli düzenlemelerin acilen yapılmasını talep ediyoruz. Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının, bir an önce çözülmesi sağlanmalı.
Maaş artış oranlarının, enflasyon farkı olarak değil, enflasyon oranında maaş artışı olarak yapılmalıdır. 4/B kapsamındaki sözleşmeli personel kadroya geçirilmelidir. Kamu çalışanları, maaşlarındaki gelir vergisi kesintisinden muaf tutulmalıdır. Malpraktis davalarına karşı hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanları koruma kalkanına alınması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Halen YHS kadrosunda görev yapanların istekleri doğrultusunda ve eğitim öğretimlerine göre bir defaya mahsus GİH ve THS sınıfına geçirilmesi sağlanmalı, en kısa sürede YHS bütün kamu personelinde kaldırılmalıdır. 669 sayılı KHK ile sağlık bakanlığına devrolan subay, astsubay ve sivil memurların mağduriyetlerinin bir an önce giderilmelidir. Özellik arz eden birimler; insan hayatını, iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden birimler olarak dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.
Yemek verme hizmeti yerine, yemek ücreti bedeli karşılığının ödenmesinin sağlanmalıdır. Her kuruma kreş zorunluluğu getirilmelidir. Sağlıkta şiddet olaylarına verilen cezalar caydırıcı olmalı, sağlıkta şiddet CMK’ya eklenmeli ve TCK’da katalog suçlara dahil edilmelidir. Sağlık çalışanlarına muayene öncelik hakkı verilmelidir. Nöbet ücretleri, güncel nöbet ücretlerinin en az 4 katı olarak ödenmeli ve özellikli birim farkı buna uygun olarak düzenlenmeli, 8 saatin üzerindeki nöbetler ve icap nöbetleri %50 artırımlı olarak ödenmesi, gece mesaileri gündüz mesailerinin %50 fazlası ile ücretlendirilmesi yasal düzenlemeyle sağlanmalıdır. Sağlık çalışanlarının geçici görevlendirilmelerindeki, barınma ve iaşesi konusunda gerekli düzenlemeler yapılmalı. Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının kurum dışında görevlendirilmelerinde; öncelikle gönüllülüğün esas alınması, çözüm üretilemiyorsa rotasyona bağlı eşit ve adaletli olarak uygulamanın yapılması sağlanmalıdır.
Sağlık çalışanlarına pandemide ücretsiz ulaşım sağlanmıştır. Sağlık ve sosyal hizmet kolundaki tüm sendikalardan görüş alınarak, toplum sağlığı teknisyenlerinin görev tanımları yapılmalıdır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılacak düzenleme ile; memurun gece çalışma saatleri, mola süreleri tanımlanmalıdır. 6. Dönem Toplu Sözleşmede madde olarak belirtildiği halde halen artırımlı nöbet ücreti alamayan laboratuvar ve röntgen çalışanları için gerekli düzenleme yapılmalı ve artırımlı nöbet ücretleri ödenmelidir. İş yerinde mobbing ile mücadeleyi etkin bir biçimde sürdürebilmek amacıyla, mobbing konusunda farkındalık çalışmalarının yapılması, kurum içinde etkin şikayet mekanizmasının kurulması, mobbing ile mücadele yasasının hazırlanması ve bu sürece sendikaların dahil olması 2019 tarihli, 190 no'lu ILO Şiddet ve Taciz Sözleşmesi'nin Türkiye tarafından onaylanması sağlanmalıdır. İnsan sağlığının önemi dikkate alınarak sağlık kurum çalışanlarına gereken değer verilmeli ve itibarları geri kazandırılmalıdır.”