Yerel seçimler öncesi Türkiye'de yaşanan siyasi ihtiraslar ülkenin geleceği açısından endişe yaratıyor.
Türkiye'de Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana hep bir Cumhurbaşkanı olmuş ve bu Cumhurbaşkanı'nın da kendine göre bir siyasi tabanı, siyasi bir düşüncesi vardı. Ama Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı olarak bir duruşu vardı.

Hangi siyasi düşünceden gelirse gelsin, halkın her kesimine yönelik bir duruşu vardı.
Ama bu yeni sistemle Cumhubaşkanı olan Partili Recep Tayyip Erdoğan'ın duruşu ise tartışma yaratıyor, sadece Cumhur İttifakı destekçilerine...

SİYASI PARTİLER TAMAM DA CUMHURBAŞKANI'NA YAKIŞMIYOR

Bu yanlış bir durum.

Şimdi AKP Başkanı , Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çıkıp, Cumhur İttifakı dışında kalan tüm vatandaşları terörist olmakla, illet zillet diye suçluyor. Bu sözler Cumhurbaşkanlığı makamında oturan bir şahsiyete hiç yakışmıyor.

Biz Türk Milleti, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık, bürokrat hangi görevde olursa olsun fikirmize uysa da uymasa da makama saygı gösteririz. Bu geçmişte böyleydi, bu günde böyledir.

1983 yılında Gazetecilik mesleğine başladım. O Günlerde 1980 askeri hareketini yapan (derbeciler) yönetiyordu Türkiye'yi.
O günlerde bile bu kadar insanları birbirinden öteleyen bir pozisyon yoktu Türkiye'de. 1980'de darbe vatandaşlar tarafından alkışlanmıştı.
O derbeci Kenan Evren yüzde 78 oy alarak seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmuştu.

17 YILDIR BU ÜLKEYİ AKP YÖNETİYOR

Bugün yerel seçimlere giderken yaşanan siyasi söylemler ülkede büyük bir zaafiyet yaratıyor.

Bu seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sokağa çıkmaması gerekirdi. Bugün sokağa çıkıp bir muhalefet lideri gibi konuşmak Cumhurbaşkanlığı makamında oturan bir şahsiyete hiç yakışmıyor. Bu ülke halkı Cumhuriyet tarihinde Ak Parti'ye verdiği desteği hiçbir siyasi partiye vermemiştir.

Süleyman Demirel hep gelmiş gitmiştir ama hiç bir zaman böyle güçlü bir iktidar sahibi olmamıştır.

Bir ülkede terörist, hırsız, arsız, yolsuz ne kadar vatandaş var ise bunların hepsinden devleti yönetenler sorumludur.
Bu devletin içinde bu kadar terörist var ise bunun sorumluları arasında 17 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'ni Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak yöneten Recep Tayyip Erdoğan'ın da büyük sorumluluğu vardır.

Bugün FETÖ terör örgütünün bu ülkenin kılcal damarlarına kadar nasıl girdiği, hangi iktidar tarafından devletin arazilerinin ve imkanlarının bunlara peşkeş çekildiği ortada.

Tabi ki FETÖ, bunların döneminde kurulmadı, ama bu kadar nasıl büyüdüğü ortada. Hala siyasi ayakları ortaya çıkarılmadı. Nedense bununla ilgili Meclis'te bir çalışma yapılmıyor. Bu da oldukça düşündürücü değil mi?

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, şu anda devletin tüm imkanlarını kullanarak seçim mitingleri yapıp, devletin tüm noktalarını, özellikle Ak Parti'nin zayıf olduğu noktaları dolaşıp propoganda yapıp, karşı tarafı adeta terörist ilan edip "31 Mart'ta bunlara gereken dersi vermeliyiz" diyor.

Peki 31 Mart'tan sonra Ak Partili olmayan Beledeyi Başkanları'nın Cumhurbaşkanı kim olacak. Artık, Başbakanlık'ta yok. Devletin herşeyi Cumhurbaşkanı'nın elinde. Ak Partili olmayan Belediye Başkanları ne yapacak.

BU SEÇİM GÜVEN OYLAMASINA DÖNÜŞÜR

Bir başkan konu... Cumhurbaşkanı, sanki Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sokakakta. Milletten oy istiyor. Yerel propoganda yerine terör üzerinden politika yapıp bir genel seçim havası estiriyor.

Bu durumda AKP oyları yüzde 50'nin altına düşmesi durumunda yine kendisini sıkıntıya sokacaktır. Yerel seçimde kendisini böyle ortaya koyan Cumhurbaşkanı oyların düşmesi durumunda güven oyuna ihtiyaç duyacaktır. Düşünün yerel seçimlerde Ak Parti yüzde 45'e bırakın 45'i 48'e bile düşse Cumuhrbaşkanlığı seçimi için gerekli yüzde 50.01'in altına düşmüş olacaktı. 
Bu durumda ne olur... MHP Lideri Bahçeli 2002'de olduğu gibi ittifaktan ayrılıp, güven oyu için erken seçim isteyebilir. Herşeyi zaman gösterecek. Erken seçim yeni kurulacak bir parti örgütlenmeden yapılmalı denilecek. Örneğin Ali Babacan'ın kuracağı konuşulan parti AKP'den ciddi kopmalar ortaya koyacağı konuşuluyor...

NEDEN HAPSE ATILMIYOR

Yine bir başka söylem.. Belediye Başkan adaylığı ve Meclis üyeliği adaylığı için Yüksek Seçim Kurulu'na başvuru yapabilmek için istenilen evraklar vardır.

Haklarında iddia edilen, gündem yapılan Belediye Başkan adayları, meclis üyesi adaylarını neden yakalayıp hapse atmıyorsunuz.

Öyle ise bu bahsedilen 350'den fazla belediye Meclis Üyesi adayına Devletin en tepe noktasındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı "terörist" diyorsa, Cumhuriyet Savcıları neden bunlarla ilgili soruşturma açıp yakalamıyor.

Bu teröristlerin partisi HDP neden kapatılmıyor. Cumhurbaşkanı'nın "Kadilin temsilcisi" dediği bu milletvekilleri bu milletin parasını neden maaş olarak alıyor.

Bu ülkede devletin tepesinden gelen bu ihbar Cumhuriyet Savcıları tarafından neden değerlendirilmiyor?

Bu işler lafla yürümez. İcraat ister.

Türk Milletini bölüp parçalama mesajları yerine, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Ermenisi, Rumu dili, dini ne olursa olsun, hangi soydan gelirse gelsin kimliğinde T.C. yazan tüm vatandaşlarımızın huzur ve barış içinde yaşaması için gerekenin yapılmalıdır. Devleti yönetenlerin de tüm vatandaşlara devletine aidiyet duygusunu geliştirecek mesajları ve icraatları yapması gerekir.

Bugün yıllardır içiçe yaşadığımız bir kürt vatandaşımız, 'Kürt devleti' diyenlere karşı 'Benim devletim Türkiye Cumhuriyeti' diyerek mücadele edecek bir aidiyete eriştirilmelidir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözü herşeyi özetliyor: Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.