Her geçen gün biraz daha olgunlaşıp uslanacaklarına ya kendilerini çok güçlü gördüklerinden, ya da ayaklarının altından yavaş yavaş güvendikleri zeminin kaydığını fark ettiklerinden gittikçe daha fazla saçmalamaya başladılar. Bu gidiş iyi bir gidiş değil!

Örneğin; AKP’li bir yetkili çıkıyor, dinimizin direği peygamberimize kimlik kartı çıkarıyor. Ama bu kart AKP kimlik kartı! İnsaf yahu; neresini düzeltelim? Dinimizin en kutsal değerlerini açık açık siyasi çıkar için kullanılmasına mı, yoksa bir yetkilinin bile gıkının çıkmamasına mı kızalım?

Yine bir başka AKP’li yetkili vatandaşlarımıza şanlı bayrağımızı dağıtıyor. İyi, ne güzel; bayrağımıza sahip çıkıyor denmeli değil mi? Ama öyle değil; bayrağın üzerine adını-soyadını ve “AKP Belediye Başkanı” olduğunu iliştiriyor bu zat! Bu da bu tür kafaların milliyetçilikten, bayrak sevgisinden ne anladığını ortaya koyuyor.

Bayrak deyince; İzmir’in kurtuluş gününde göndere bayrağımızı çekmeyi yasakladılar! Ama aynı kafa terörist leşleri geçerken askeri lojmanlardaki Türk bayrağının kaldırılmasını sağlamıştı!

Son marifetleri olan Cumhuriyet Bayramının kutlanmasını engelleme çalışmalarında, ellerinde sadece Türk bayrağı olanlara nasıl davrandıklarını da bazı TV’lerde tüm halkımız gördü!

Bu ülkede bir üniversite rektörü, internetin kıyamet alametleri arasında olan “Dabbet’ül Arz” olabileceğini söyleyebiliyor! Üniversitelerde çağdaş aydın insanlar yetiştirilir sanıyorduk; meğer nelerle uğraşılıyormuş!

Hükümetin bir Bakanı Anayasa’ya aykırı olduğunu bile bile “tekke ve zaviyelerin tekrar açılmasını” isteyebilmektedir!

Yine Hükümet Sözcüsü aynı konuda değiştirilmesi teklif edilemeyeceği anayasal güvencede olan yasaları saçma bularak değiştireceğiz diyebilmektedir. Bizlere de demokrasiden söz ediyorlar! Hangi demokrasi kendinin yok edilmesine izin vermiştir?

Bu ülkenin Başbakanı, yine bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanına ağza alınmayacak kadar kaba ve argo bir söz kullanabilmiştir. Söylediği benzetmenin açıklamasını yapmaya kalkarsak ahlak zabıtasından ceza yiyebiliriz. Ama “talihsiz bedevi” fıkrasının açıklamasını yapmak artık Sayın Başbakana düşmektedir.

Yine bu ülkenin Başbakanı Cumhuriyet tarihinde bir ilk’i halkına yaşatmayı başararak ilk kez 10 Kasım törenlerine katılmamıştır. Katılmaması daha önce söylediği sözlere uygun olarak Anıt Kabir’de sap gibi durmaktan hoşlanmaması sayılabilir. Dünyanın en zengin kişisi olduğu ve ülkesi anayasasında “sultan kusursuzdur” diye yazdıran Brunei Sultanı demek ki Cumhuriyetimizi kuran değerlerden daha da önemli ki “geçerken bir çayınızı içeyim” diyerek gidilebiliyor! Bunu soran gazetecilere verilen yanıt ise kesinlikle unutulmayacak bir savunmadır; “Katılmamak Anayasal suç mu, yoksa yasal bir suç mu?” Tabi ki değil Sayın Başbakan, tabi ki değil! Hani derler ya; “özrü kabahatinden büyük!”

Son olarak yine Sayın Başbakan’ın; sayesinde bu gün bülbül gibi konuşan, devlete ortak olduklarını her daim söyleyebilen bölücü partinin başkanının “Aponun heykelini dikeceğiz” sözüne karşı söylemi var. “Bu ülkede böyle bir şey yapanın gözünü oyarım” dese ellerinden öpeceğim! Ama nereden ilgi kurulabiliyorsa bunun da aynı CHP gibi heykel dikme merakı olduğunu, iki siyasetin de aynı tarafta aynı yolda yürüdüğünü söyleyebiliyor!

İnsaf! Tek kelimeyle insaf! CHP ile PKK+BDP nasıl aynı kefeye konabilir? Bunu hangi vicdan kabul eder? Tamam; AKP’nin en ciddi rakibidir, ama bu derecede hakaret ve saldırı yapılır mı? Bunun arkasında CHP’nin heykel dikme merakı ağızdan kaçıvermiştir. Şimdi adama sorarlar; CHP kimin heykelini dikti diye? Atatürk’ün değil mi? Hangi vicdan Atatürk ile katil Apo’yu aynı kefeye koyabilir? Bunu söyleyeni bu halk unutmayacaktır!

Görünen o ki her geçen gün kafalardaki beklentileri ile dünya gerçekleri arasında farklar artmaktadır. Bu da bazılarını hayal ettikleri yerlere gelememe korkusu ile hırçın ve saldırgan yapmaktadır. Bu ülkede sadece kendine biat edebilecek birileri dışında yapılanları asla onaylamayacak en az kendileri kadar başka bir kesim daha vardır. Farkında olamadıkları budur. Bunu gördükleri an sinir sistemleri bozulmakta, ne insani, ne ahlaki, ne de vicdani olarak kabul edilemeyecek söz ve hareketlerde bulunmaktadırlar. Bu durum sadece kendilerine değil, sonuçta tüm halkımıza zarar verebilir.

Herkesi biraz daha serinkanlı, aklı başında, mevcut yasalara bağlı, daha ahlaklı ve daha sakin davranmaya çağırıyorum.

Yorum sizin; bu sözün bittiği yerdir.