DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Konya’da partisinin Meram ve Karatay ilçe kongrelerinde konuştu. Babacan’ın gündeminde RTÜK’e ve TÜİK’e ilişkin yapılan tartışmalar ve dış politika vardı. Babacan şu ifadeleri kullandı:

‘Bütün televizyonlar, gazeteler tek tip çıksın istiyorlar’

“Bir televizyoncu eleştirel içerikli bir haber sundu diye hükûmetin hışmına uğradı. RTÜK, hakkında inceleme başlattı. Ana haberleri adeta muhalefet lideri gibi sunuyormuş. Tarafsız değilmiş! Kendi talimatlarıyla yazıp çizen yüzlerce basın organı yok mu? Bazen bakıyorsunuz, on gazetede manşet aynı. Nerede tarafsızlık? TRT, iktidarın hizmetine sunulmuş durumda. Bunlar yetmiyor. İktidarı eleştiren tek bir kanal, tek bir program, tek bir gazete, tek bir gazeteci dahi bırakmak istemiyorlar. Bütün televizyonlar, bütün gazeteler tek tip çıksın istiyorlar. Bu yönetim otokrat bir yönetimdir.”

‘Basının tarafsızlık yemini yok ama cumhurbaşkanının var’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’de yemin metnini okuduğu görüntüleri izleten Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yemin metnini değiştiremediler, referandumda takılır diye korktular. ‘Namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ dediği yemine ne oldu? Takıyor genel başkan şapkasını, herkese hakaret edebiliyor. Ama aynı ifadeleri bir başka kişi kendiyle ilgili kullandığında ‘Cumhurbaşkanı’yım, bana böyle konuşamazsın’ diyor. Cumhurbaşkanına hakaretten 160 bin kişi hakkında soruşturma açılmış. Basının tarafsızlık yemini yok ama cumhurbaşkanının tarafsızlık yemini var.”

‘TÜİK’i de cumhurbaşkanı yönetiyor’

“Hayal aleminde yaşayan bir kurumumuz var. Rakamları Ayarlama Enstitüsü. Diğer adıyla TÜİK. Enflasyonun yüzde 36 olduğunu iddia eden bu ‘güven abidesi’ kurumumuzun başındaki kişi geçen gün kendisinin mevsimlik işçiye döndüğünü itiraf etmiş. ‘Bu koltukta şimdi ben oturuyorum, yarın başkası oturur. Yani başkanın kim olduğunu boş verin’ demiş. Haklı. Başkanın kim olduğunun ne önemi var? Beştepe’den gelen talimatın gereğini yapıyor. Uydurulmuş gerçeklik dünyası ile çarşıda pazarda gördüğümüz enflasyonun yarısını bile açıklamayan bu kurumu da cumhurbaşkanı yönetiyor.”

‘Dışişleri Bakanlığı iktidar partisi üyelerinin yerleştiği kasabaya döndü’

“Dışişleri Bakanlığı, iktidar partisi üyelerinin işi bırakıp emekli olduğunda yerleştiği bir kasabaya döndü adeta. Dışişlerinde ehliyet, liyakat, nezaket, diplomasi gibi olmazsa olmaz ilkelerin yerini; kayırmacılık, kabadayılık, fevrilik ve hamaset aldı.”

‘Stratejik fırfır dönemine geçmiş durumdalar’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadağ Cumhurbaşkanı Milatoviç'i kabul etti: Balkanlar’da istikrarı destekliyoruz Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadağ Cumhurbaşkanı Milatoviç'i kabul etti: Balkanlar’da istikrarı destekliyoruz

“Koskoca ülkenin dış politikasını zikzak çize çize, U dönüşü yapa yapa ne olduğu bilinmez bir hale getirdiler. Muhatapları bile ciddiye almıyor. ‘Nasılsa bugün bunu der, yarın başka bir şey der’ diyorlar. Bir gün Şanghay Beşlisi’ne hevesleniyor. Bir başka sabah da kalkıp ‘Avrupa Birliği stratejik hedeftir’ diyor. Ne istediğini de ne dediğini de bilmiyor. Bir gazeteci ‘Şanghay Beşlisi’ni anlat’ diye sorsa, anlatamaz. Çünkü ortada bir strateji yok. Langırt oyununda ‘fırfır yapmak’ vardır ya. Rastgele sallıyorsunuz. Dış politikada ‘stratejik fırfır dönemine’ geçmiş durumdalar. Bilinçsizce, hesapsızca, rastgele oyun oynuyorlar. Tutarsa… ‘Ya denk gelirse’…”

‘Normalleşmenin de bir adabı vardır’

“BAE, 15 Temmuz’u desteklediyse, nasıl olur da onlarla anlaşma yapıyorsunuz? Kimse kusura bakmasın, Türkiye satılık bir ülke değil. Bu milletin onuru satılık değil. Merkez Bankası’nda kuruş kuruş biriktirdiğimiz 130 milyar dolarımızı arka kapıdan cayır cayır sattıktan sonra, teröre destekle suçladıkları ülkeden borç para dilendiler. Gelen para da 4,5 milyar dolar. Sadece aralık ayında gizli saklı yaktıkları para 17 milyar dolar. Yazık günah. Elbette dünyada düşmanlarımızın azalmasını, dostlarımızı artmasını isteriz. Ama normalleşmenin de bir adabı vardır. Sadece 4,5 milyar dolar para gelecek diye bunu yaptılarsa yatacak yerleri yok.”

‘İtibarınızı yitirirseniz Amerika’nın yaptırımları ile Rusların baskısı arasında sıkışırsınız’

“Bozuştuğunuz bir ülke ile ilişkilerinizi düzeltmeye çalışırken önemli olan itibarınızdır. İtibarın gücü; çoğu zaman askeri güçten de ekonomik güçten de üstündür. İtibar, iyi bir diplomasi ve iyi bir uluslararası siyasi diyalogla kazanılır. Siz itibarınızı yitirirseniz, Amerika’nın yaptırımları ile Rusların baskısı arasında sıkışırsınız. Çünkü itibarınız yoksa, sürekli taviz vermek zorunda kalırsınız.”

‘İsrail’den de mi para isteyeceksiniz?’

“İsrail’le normalleşmenin de arayışına girdiler. Erdoğan’ın son açıklamaları öyle yumuşak, öyle halim selim ki ‘Ne oldu ‘one minute’e dedik? Olabilir ama merak ediyorum: Masaya ne konulacak? Yoksa onlardan da mı para isteyeceksiniz? Ya da özel şirketlerin takip ettiği bazı projeler var, oralarda çok önemli bir rant var da onun için mi İsrail’e karşı birdenbire yumuşak bir tutum içine girdiniz? Tüm bu U dönüşlerinin amacı nedir? Avrupa’yla, AB’yle, NATO’yla, Batıyla, Mısır’la, Körfez ülkeleriyle, komşularımızla yaptığınız kavgaların bu milletin sırtına yüklediği maliyet ne olacak? El aleme, ‘Beni idare edin’ demeyi bırakın da bu sorularıma cevap verin.”

‘Mısır, demokrasinin iyi işlediği bir ülkeye ‘Gazeteciyi sustur’ diyebilir mi?’

“‘Darbeci Sisi’ dediği Sisi gitti, ‘Dostum Sisi’ geldi. Söylenen her laf yine bir güzel yutuldu. Mısır yönetiminin talebiyle, İstanbul’daki Mısırlı gazetecileri bile susturdular. Muhataplarımız burada otoriter bir yönetim olduğunu görüyor. Mısır böyle bir talebi demokrasinin olduğu bir ülkeye iletebiliyor mu? Demokrasinin iyi işlediği bir ülkeye dönüp ‘Şu gazeteciyi sustur’ diyebiliyor mu? Çünkü Türkiye’de otoriter bir yönetim olduğunu, rahatça haksızlık ve hukuksuzluk yapılabileceğini biliyor. Bunlar da yapıyor. Öyle yanlış bir diplomasi yürüttüler ki Türkiye, ilişkileri düzeltmek için adeta Mısır’a yalvarır hale düşmüş durumda. Mısır adeta ‘Bunlar şimdi elime düştü’ dedi, şart arkasına şart öne sürdü. Tam bir fiyasko.”

‘Parasını ödediğimiz uçakları teslim bile alamadılar’

“Bizim dönemimizde Türkiye, NATO’nun en önemli savunma projelerinin birine, F-35 projesine dört ana ülkeden birisi olarak girdi. Parasını ödediğimiz, tescilini yaptırdığımız bu uçakları teslim bile alamadılar. 1 milyar 400 milyon dolar para verdiler. Parayı da geri alama, parasını ödediğin uçakları da alama. Uçaklar yok, para da yok. Bu mu dış politika? Bu, hesapsızlık değil de nedir?”

Editör: TE Bilişim