Yılların acısını çıkarır gibiydi kış. Yağdı da yağdı. Rekor üstüne rekor kırdı.

Yazın çok nemli ve bunaltıcı olduğunu iddia ile kışın yolunu gözleyenler, bu sefer de kışın uzun sürdüğünden yakındılar.

Kimisi “kişioğluna hiçbir şey yaramaz, yazın yazdan kışın kıştan memnun olmaz” diye iç geçirdi. Kimisi bütün faturayı “küresel ısınma” ya kesti.

Bir umut düşüşüne bel bağladığımız cemreler* de kendilerini hissettirmemekte sözleşmişler gibi, ne gürültü ne patırtı, çok sessiz düştüler bu sene.


Eğer uzun soğuklardan sonra havanın ısınması bir hak ediş ise bu sene, önceki senelerden daha fazla hak ettik ilkbaharı, yazı, sıcak havayı.

Perdenin ucundan yahut pencerenin kenarından atılan bakışta sis varsa, dudaklar kıpırdar ağırdan: “bugün hava güzel olacak.” Evet herkes bilir ki gün ışıdığında etraf sisliyse elbet güneş açacak, bizleri ısıtacaktır. Sis, cemrelerden sonra baharın en büyük müjdecisidir. Sisli günlerde işe gidenler küçük bir palto krizi yaşarlar içlerinde. Bir alır bir geri asarlar askıya. Paltolu çıkan, sabah üşümekten kurtulurken, öğle sonu işten gelirken yorgunlukla daha da ağırlaşan paltoyu taşımaktan kurtulamaz. Paltosuz çıkanı ise iş dönüşü elini kolunu sallaya sallaya gelme hayali sabahın soğuğunu ısıtmaya yetmez. Neticede alan da pişman olur paltoyu, eve bırakan da. Ama ikisinin de o vakitte yataklarında uyuyanların içlerinde bir yerlerde kıpırdanma gibi sevinç vardır: güneş açacak, hava ısınacak.

Cemrelerin düşmesiyle iyileşmeye yüz tutmuş hasta gibi canlanan tabiat, sıcakların artmasıyla insanlara yaşama sevincini aşılayan bir sebep halini aldı. Canı çok sıkkın olan birisi bile bu manzara karşısında kendisini pekala iyi hissedebilir.

Güneşin sissiz pussuz, rahatlıkla doğduğu, çiçeklerin gözlerimize seyirlik sunduğu bu günlerde artık uzun kolluları, pantolon ve gömlek altı yün içlikleri, el örmesi boğazlı kazakları, kalın paltoları yüklüğe kaldırıp rengarenk, incecik, firil firil yazlıkları indirme vakti gelmiştir.

Bahar gelmiştir artık.

*cemre maddesine dört mana yazmış Şemsettin Sami Kamus-ı Türki isimli sözlüğüne. Bizim kullandığımız ikinci mana. “şubatta tedrîcen hasıl olan hararet. Üç türlü olduğu zannedilerek, güya birincisinde cemre havaya, ikincisinde suya, üçüncüsünde toprağa düşer.” Birinci anlamı ise “yanmış kömür parçası, kor” Kor halindeki kömür parçaları havaya, suya ve toprağa düştükçe sıcaklığı arttırır gibi bir hayal bu bizim kullandığımız anlamın validesi olabilir pekala.

İHTİRAMAT