Türkiye son zamanlarda önemli yıkımlar yaşadı. Bir taraftan terörist saldırılar ve ardından gelen Van depremi… Van depremini 1 ve 2 diye ayırdık. Birinci depremde 700’e yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Doğal afet dedik geçtik… Aynı 17 Ağustos 1999 Marmara depremi gibi…
Marmara depreminden sonrada çok konuştuk. Uzun uzun depremi tartıştık. Bilende bilmeyende konuştu. Depremle yatıp depremle kalkar olmuştuk.
O günün hükümeti fazla dayanamadı takvim 2002’yi gösterdiğinde erken seçimle gitti. Hükümet gitti gitmesine de o günün İstanbul Büyükşehir Belediye kadrosu Türkiye’nin idaresini teslim aldı.
O günlerde hatırlarsınız, İstanbul ve diğer illerde binaların deprem analizleri yapılacaktı. Yetkili ağızlar bunu söylediler. Yine o günlerde hummalı bir çalışma yapılmaya başlanmıştı veya öyle gösterilmişti kamuoyuna…
O günden bu güne, Van depremine kadar, arada bir televizyon ekranlarına çıkıp konuşan profesörler dışında kimse bu konuyu gündeme almadı. Yapılan bir şey vardı ki, O günün koalisyon hükümeti zamanında alınan kararla yapı denetim şirketleri devreye sokuldu ve en azından yeni binaların daha sağlıklı yapılması sağlandı…
Oysa o günlerde bina analizlerinin yapıldığı, hangi ilçede ne kadar binanın depreme dayanıklı olup olmadığının envanteri çıkartılmıştı.
Aradan geçen yıllarda bu binaların çatlakları kapatılıp yeniymiş gibi sunulmasının ötesinde kimse bir şey yapmadı.
Nasıl ki Van’daki yıkım meydana geldi, gündemimiz yine deprem oldu. Birinci depremi kadercilikle atlattık.
700’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Tüm Türkiye Van için seferber oldu. Tam terör saldırılarının ardından Türkiye’nin birlik ve beraberliği için önemli bir gelişme olarak gömdük o kadar insanı toprağa…
Daha cenazeler kaldırılmadan, insanların acısıyla birlikte deprem projelerini sıraladık ardı ardına…
Ve Van’da 5.6 büyüklüğünde ikinci deprem… Yıkılan iki otel var. Can kayıpları da özellikle bu iki otelde…
Turizm Bakanlığı açıklama yaptı…
-Bu otellerin bizde kaydı yok…
Vatandaş isyan etti;
-Vali bize evlerinize girebilirsiniz…
Bunlar nasıl sözler, nasıl açıklamalar…
İşte tam sözün bittiği yer diye buna derler…
Kaç kişinin canına mal olan Bayram Otel… Otelde çatlaklar var, çöktüm çökeceğim diyor… 10 yıldan fazla hizmet veriyor, Bizim Turizm Bakanlığı çıkıp “bize kayıtlı böyle bir otel yok” diyor.
Şimdi yetkililerine falan sormuyorum. Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın ta kendisine soruyorum;
Sayın Bakan siz ne iş yaparsınız. Sizin bürokratlarınız ne iş yapar. Bu kadar eski bir otel sizin kayıtlarınızda yoksa hangi ülkenin kayıtlarında…
Otel size başvurmamışsa, sizin bürokratlarınız bu oteli hiç mi görmedi? Hiç mi denetlemedi. Yoksa Bayram Otel daha önce bölgesel özerklik ilan eden KCK kayıtlarında mı?
Sayın Vali, size ve bakanlara isyan eden vatandaşları nasıl coplattınız. Herkesi memnun edemezsiniz, bu bilinen bir gerçek. Ama sesini yükselten herkese de terörist muamelesi yapmayın.
Başbakan ikinci deprem için “sorumlulardan hesap sorulacak” dedi.
Bu otellerle ilgili birinci derece sorumlu Turizm Bakanlığı ve başında bulunan Turizm Bakanıdır.
Başbakan kimden hesap soracak bilmem ama; depremle ilgili tedbirlerin bir an önce alınması ve fiiliyata geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Popülist politikalar yerine; Türkiye’nin deprem riski taşıyan her bölgesinde bina envanterlerinin çıkartılıp bir an önce yenilenmesi için yasal düzenlemeyse yasal düzenleme, yıkımsa yıkım ne gerekiyorsa bir an önce yapılması gerekir.
Başbakan Tayyip Erdoğan çok iyi biliyor ki, İstanbul’da yaşanacak bir depremde ne enkaza ulaşılabilir, ne ambulans yol bulur, ne kurtarma ekipleri yeterli çalışmayı yapabilir… Çünkü İstanbul’un yüzde 80’lik çarpık yapılaşmasının doğuracağı enkaz yığınları her yeri kilitlemeye yetecektir.
Ne diyelim, düşünmek bile korkunç.
Allah gecinden versin!