Yol kenarı lokantalarını iyi bilen eski şoförler elbette Bozüyük’ün kokoreççilerini de bilirler. Çevre yolu yapılmadan evvel şehir içinden geçen kamyoncular, gece saat kaç olursa olsun şehrin ikinci ışıklarına yakın bir yere park ederler ve yanyana dizilmiş kokoreç teknelerinden birine yanaşıp tabureye çökerlerdi: “Bir yarım! Acılı olsun.”
Bozüyük’ün geçmişi Kanuni Sultan Süleyman zamanına kadar dayanıyor. Hatta şehrin göbeğindeki Kasımpaşa Camii ve Külliyesi Bağdat seferini yapan Kanuni komutanı Kasım Paşa’dan yadigardır. Sefere giderken ordu Bozüyük üzerinden geçerken konaklayacağı için önceden haber gönderilir. Tabi o zamanlar ilçe merkezi yerine dört parça küçük köy vardır. Herkes erzak hazırlığını yapar, ordu en güzel şekilde ağırlanır. Bu durumdan memnun olan Kasım Paşa, “Eğer seferden muzaffer çıkarsam dönüşte bu dört köyün ortasına bir cami yaptıracağım.” der ve Kasımpaşa Camii ve Külliyesini yaptırır.
Daha sonraki zamanlarda bu dört köyün birleşip Bozüyük’ü bucak yapabilmek için dillere destan bir mücadele verdikleri rivayet edilir. Rivayete göre köylerin ileri gelenleri önce bucak müdürünün makamını ve evini ayarlarlar sonra bir gece komşu bucak İnönü’ye baskına giderler. Apar topar İnönü’nün bucak müdürünü kaçırıp Bozüyük’e getirmeleri vilayette geniş yankı uyandırır. Vilayeti önce şaşırtan bu hareket sonra hoşlarına gider ve Bozüyük’ün bucak merkezi olmasına müsaade edip İnönü’ye başka müdür gönderirler.
Şehrin soğuğu değme Erzurum soğuklarına taş çıkartır. “Ayaz” denilen soğuğun ileri teknolojik hali ayakta dikilenin iliğini kurutur cinstendir. Yazları sıcak olsa da yaz akşamları dışarı çıkarken üstünüze hırka, ceket gibi bir şey almazsanız mutlaka üşürsünüz. Yorgan zaten dört mevsim eksik olmaz. Bilmeyen için gündüzüne aldanıp gecesinde hasta olmak işten bile değildir.
İlçenin “isim yazılışı” sorunu çektiği doğrudur. Birçok kaynakta “Bozöyük” şeklinde yanlış yazılan ismin aslı “Boz-höyük”tür. Höyükün tepe manasına geldiğini düşünürsek boz renkli tepenin yanıbaşındaki bu sıcak şehrin adının nereden geldiğini rahatlıkla farkedebiliriz. Bozhüyük daha sonra söylenişte harf değiştirerek “Bozüyük” olmuşur.
Bir Bozüyüklü olarak hayatım boyunca önce “Bursa’nın ilçesi değil mi?” sorusunu cevaplamanın bütün zorluklarını çektim, daha sonra “Hımm, evet, Bilecik’indi. İlinde daha büyükmüş bu ilçe galiba.” cümlelerinin haklı gururunu yaşadım. Şehir merkezlerinin stratejik konumlarının iki merkez arasındaki on bin kişilik farkı ortaya çıkardığı aşikardır. Zira Bozüyük’ün konumu için tıpkı liselerde öğrendiğimiz “Türkiye Asya ile Avrupayı birbirine bağlayan köprüdür.” klişesine benzer bir şekilde “iki gelişmiş il olan Bursa ile Eskişehir’i birbirine bağlayan köprüdür.” denilebilir.