Son günlerde yapılan tartışmalarda ''PKK terör örgütü değildir deniliyor''
Evet 2009 yılında devletin PKK' yla masaya oturduğu tarihe kadar PKK terör örgütüdür bu tarihten itibaren Abdullah Öcalan'ın öngördüğü ''Demokratik cumhuriyet'' açılımıyla da terör örgütü değildir.
Çünkü devlet terör örgütüyle masaya oturmuştur ve demokratik cumhuriyet tezi içinde beraber yaşamanın bütün detaylarını görüşmüş ve altı yıl sonrada Dolmabahçe mutabakatıyla final maçında tam işi bitirecekken birileri düdüğü çalmış maç bitmeden sonlandırmıştır.
Benim esas değinmek istediğim konu bu değil.
1984 yılından bu yana batı ülkeleri ve özellikle ''Dostumuz kurban olsun postumuz'' dediğimiz ABD PKK 'yı terör örgütü kabul eder.
Bu süreçte güneydoğu da terörle mücadele adı altında yapılan kanlı ve pis oyunda elli bine yakın yurttaşımız can verdi.
Bu süreçte orada görev yapan bir çok asker general bu konunun detaylarıyla ilgili bir çok kitap yazdı.
Bu tespitlerde PKK' nın kullandığı silahların kırk yıl boyunca batı kaynaklı olduğunu belgeleriyle ortaya koydular.
Hatta ordunun içinde bir grup asker ve generaller ''Batı ittifakının ve NATO'nun dost olamayacağını ve batı ittifakından çıkıp Şangauy beşlisine katılmamız gerektiğini'' yüksek sesle dillendirildiler.
O askerler Ergenekon ve balyoz sürecinde tasfiye edildi ve bu sürecin içinde olanlar ve batı ittifakına muhalif olanlar da tasfiye edildi.
O zamanın başbakanı R.T.Erdoğan, Putin'in yüzüne ve basın önünde ''bizi de Şanghay ittifakına alın'' demişti ama gereğini yapmak konusunda irade koyamamıştı.
Kırk yıl boyunca batılı sözde dostlarımız PKK terör örgütüdür dediler ve bunu bütün başbakanlara söylediler.
Buna rağmen perde arkasında PKK ya her türlü desteği verdiler.
Bunun bilen kırk yılın devlet yöneticileri bu gün de dahil ''Ey emperyalist iki yüzlü Türkiye düşmanları defolun gidin kapımızdan'' diyemediler.
Bunu Ecevit demeye kalktı başına gelmeyen kalmadı.
Bir evvelki yazımda bu konuya değinmiştim.
İşte bu gün devleti yönetenler batının bu iki yüzlü politikalarına karşı çok büyük bir hamlenin içine hesapsız kitapsız ve dengelere bakmadan giriverdiler ve IŞİD denen örgütün doğmasında işaret fişeği oldular.
Her ne kadar MİT tırları ve destekler konusunda şeffaf bilgiler olmasa da IŞİD Türkiye için ortadoğu da batıya ve artık onların açık destek verdiği PKK ve PYD'ye karşı kullanılan gizli ruhsatsız bir silah olmuştur.
Kırk yıldır batılılar PKK için ''Terör örgütü'' dediler ve el altından desteklediler bana göre de Türkiye aynen batının yaptığını yapıyor ve'' IŞİD terör örgütüdür cani bir örgüttür'' diyerek IŞİD'in büyümesinden ve ortadoğu da emperyalistlerin başına bela olmasından rahatsız olduğu kanaatinde değilim.
Son Rus saldırılarında yerlerini kaybeden IŞİD militanlarının Türkiye ve Ürdün'e kaçtığını Rus genel kurmay başkanı söylüyor.
Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve bu gün devleti yönetenlerin yerine kendiniz koyun.
Karşınızda duran ve ''Her gün ben senin dostunum'' diyen ve ''Ben senin müttefikinim'' diyen ve PKK terör örgütüdür dediği halde her türlü desteği veren emperyalist devletlerin kirli pislik yüzünü görseydiniz siz ne yaparsınız? (Ben gördüklerimin tespitini yazıya dökmeye çalışıyorum bu tespitlerim o uygulamaları destekliyorum anlamında değildir.Bu gün maalesef gerçek budur.)
Elbette pislik emperyalist ülkelerin başının belası olan güçler kimse ona destek veririsiniz.
Tamam bu gün bu tam böyle olmasa da batı diyorki, ''Biz PKK'ya destek vermiyoruz''.... tamam biz de ''IŞİD'e destek vermiyoruz, IŞİD bir terör örgütüdür'' diyoruz..
Bu durumda oyun batılı emperyalistlerin oynadığı oyunun kuralları olan iki yüzlü yalan dolan politikalarını ülkemizi yönetenler aynı kuralları kullanıyorsa ve bunda da ülkenin epey bir kesiminin sempatisini kazanıyorsa bunda bu anlayışı destekleyenler açısından yadırganacak bir şey olduğunu görmüyorum.
Tek yadırgadığım batılı emperyalistler bu konuda iki yüz yıllık tecrübeye sahipler bizimkiler ise yedi yıllık tecrübe.(Stratejik derinlik-Ahmet Davutoğlu- ve Ortadoğu da Osmanlı olma hayali)
İsmet İnönü ne dmişti,“Büyük devletlerle ilişkileri ayıyla yatağa girmek” derken, İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in “Devletlerin kalıcı dostları ya da düşmanları yoktur, kalıcı çıkarları vardır.” sözünü değişik biçimde ifade etmişti.
O halde ülkelerin dostları yoktur çıkarları vardır.
Gelelim bu güne bu gün artık kartlar açık oynanmaya başlamıştır.
ABD ''PYD ve PKK terör örgütü değildir özgürlük savaşçısıdır'' diyerek kırk yıldır gizlediği iki yüzlü pislik yüzünü net bir şekilde ortaya koymuştur.
En son Suriye Kürdistan'ına elli ton silah yardımını açık açık yapmıştır.
ABD bu durumla tek başına baş edemeyeceğini anladığı için ve kendi askerlerini kara harekatı içine sokmak istemediği için PYD' yi silahlandırarak yakında IŞİD'in başkenti Rakka'ya ve Jarablus kantonundan sonra altmış kilometrelik IŞİD ve Özgür Suriye Ordusu kontrolündeki bölgeyi geçerek Afrin kantonuna ulaşmak isteyecektir.Böylece kuzey Suriye Kürdistan'ı kurulmuş olacaktır.
Burada bir tarafta IŞİD-Türkiye,diğer tarafta ise ABD-PYD-PKK,kısmen de olsa Rusya vardır.Bu çatışmadan kim kazanır cevabını lütfen sizler verin.
Türkiye Kürtlerle Dolmabahçe de mutabakatı yapsaydı, kuzey Suriye Kürtleriyle dostluk kursaydı yani Kürtler'i tam olarak kucaklasaydı bu gün ABD bizim yanımızda yer alacaktı.
Türkiye bütün bunların sonucunda hiç istemese de aynen ABD 'nin yıllardır yaptığı gibi yalan ikili oynamıştır ve mecburen IŞİD'în müttefiki olmak zorundadır.
Bu Türkiye'nin elinde değildir.
Şu anda ABD ve Ruslara karşı direnebilecek tek güç IŞİD olarak ortada durmaktadır.
Türkiye PYD' yi ve PKK' yı terör örgütü olarak kabul ediyosa şu an öyle; bu durumda PKK ve PYD'yi destekleyende düşmandır.
Türkiye artık mecburen ve istemeyerek ve IŞİD terör örgütüdür diyerek IŞİD'i desteklemek zorundadır.
Bu bir tercih meselesi de değildir.
Çünkü eli kanlı batılı emperyalistler size ölümü göstermiş siz de sıtmayı kabul etmek zorundasınız.
Yakın bir tarihte yani 1 kasım seçimlerinden sonra AKP tek başına iktidar olursa nasılki ABD kırk yıldır desteğini gizlediği PKK ya bu gün açık silah desteği veriyorsa, AKP tek başına iktidarında açıkça IŞİD'e destek verdiğini açıklayacak ve PYD ve PKK 'ya karşı güç birliğini IŞİD' le yapacaktır.
Bu gün bu iktidar modelinin ortadoğu da ittifak yapacağı ikinci bir güç kalmadığı için buna mecbur kalacaktır.
Bu da Türkiye'nin kan gölüne döndüğü yaşanmanın, nefes almanın zor olduğu bir ülke demektirki Allah bizi bir kasım da böyle bir sonucun çıkmasından korusun.
10 eylül Ankara saldırısı bu başlangıcın reklamlar bölümüdür.
(Ben ortadoğu uzmanı değilim, okuyan yazan bu konulardaki yerli yabancı yazılarları uzmanları takip etmeye çalışan bir yurttaşım.Duyarlı yurtsever bir vatandaş olarak gördüklerimi yazmaya çalıştım.Burada yazdıklarım benim görüşlerim değildir tespitlerimdir.Saygılarımla.)