FETÖ olayı bize gösterdi ki, her namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, sakal bırakan ve ”Ben Müslümanım” diyen herkes masum değildir.
Bir zamanlar, özellikle siyasal İslamcıların kullandığı kalıp bir söz vardı.
”Namaz kılan, Müslümanım diyen bir kişiden hiç kimseye zarar gelmez, Müslümanım diyen kötü olmaz.”
Bu anlayış şu anda tamamen bitmiş, yok olmuş durumda.
Bu durum, toplum için böyle olsa da hala bu işin böyle olmadığını anlamak istemeyen siyasal yapılar hayatımıza yön vermeye devam ediyorlar.
Yalnız bu işin içinden nasıl çıkılacağını hiç kimse bilmiyor.
Bir zamanlar FETÖ’cüler kendilerini gizlemek için evlerinin kapısına bira şişesi koyuyorlar ve Atatürk resimleri olan kravat takıp, yakasına seküler ve Atatürkçü kesime şirin görünmek için rozetler takıyorlardı.
Okullarında Atatürk köşeleri yapıyorlardı.
Sayın Ecevit bile onların bu takkiyesine inanmış sempatiyle bakmıştı.
Benim İstanbul il başkanı olduğum dönemde o cemaatle ilgili olumlu bir cümle kurduğunda, İstanbul il başkanlığının telefonları ve faksları kilitlenmişti. (Sayın Hüsamettin Özkan’ın kulakları çınlasın)
Ben buna şahidim.
Her neyse konuya dönecek olursak bu gün FETÖ’cülerin kendilerini nasıl sakladıkları konusunda yöntemleri nedir bilmiyoruz.
Çünkü beş vakit namaz kılması ve samimi dindarlar gibi yaşaması onların gizlenmesine yeterli gibi görünüyor.
Bu gün devlet yapılanmasının tamamı dinsel motiflere büründüğü için kapıya bira şişesi koymak ve Atatürk rozeti takmak gizlenmelerine yeterli değil.
Çünkü bu gün bira içen veya Atatürk rozeti takan hiç bir kamu görevlisinin görevinde kalması hele hele yükselmesi düşünülemez bile.
Bu durumda tek yol kalıyor, Akpartiye üye olmak, mütediyyen dindar görünmek, asosyal olmak ve Akparti dışında hiç bir kuruma ilgi duymadığını göstermek.
Diğer partilerde de onların duyarlı olduğu konuların üzerinde görünmesini sağlamak.
Ayrıca Akparti içinde olup üst görev alındığında da kraldan çok kralcı olmak.
Akparti grup başkan vekili bir milletvekilinin davranışları buna en güzel örnek.
Çünkü onun kraldan çok kralcı olması gerekiyor, geçmişinde FETÖ’yü desteklemesi tepesinde Demokles’in kılıcı gibi at kılında asılı sallanıp duruyor.
Bu tür insanların geçmişlerinden kurtulmaları mümkün de değil.
İdeolojilerde ayrışmalar çoktur.
Bu güne gelecek olursak, Atatürkçüler homojen bir yapıdır.
En fazla Kemalist ve Atatürkçü ayrımı yapılır ama beraber yol yürümelerine engel değildir.
Siyasal İslamın kendi içinde o kadar çok ayrışması var ki, tarikatlar, mezhepçilik, bölgesel dinsel yorumdan kaynaklanan ayrımcılıklar, yüzlerce binlerce şekle kılığa girmiş yapılar içinde FETÖ’cüyü ayırmak mümkün değil.
Düşünün kırk yıl eğitimden geçmiş, ABD emperyalizminin beslemesi olmuş, İslamla motive edilmiş, katı bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olmuş, öyle ki Atatürk düşmanlığı yaparken bile bir yandan da,
”Uzun uzun kavaklar,
dökülüyor yapraklar,
ben atam doymadım
doysun kara topraklar”
diyecek kadar kendilerini gizlemişler.
Bir gün gelecek gizlendikleri yerden ve tarikatlar içinden tıpkı mantarlar gibi çıkacaklardır.
Çünkü emperyalizm, kurtuluş savaşından bu yana din üzerinden kurdukları tarikat örgütlenmeleriyle yüz binlerce insanı motive etti.
Bundan dolayı tarikatların ve AKP içindeki yeminli Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri düşmanlarını ayıklamak o kadar kolay değil.
Bunlar zaman zaman baş gösterip laikliğe ve Atatürk devrimlerine saldırılar yapıyorlar partiyi yönetenler bu çıkışları şimdilik sempatiyle karşılıyorlar.
Bilmiyorlar ki, onların emperyalist kaynaklı ve motivasyonlu Cumhuriyet düşmanlığı nasılki 15 temmuzda onları vurduysa, gün gelecek gene vuracak.
Bu durumu, bu gün kısa dönemli siyasi çıkaralar için görmemekse izah edilecek mantıklı bir durum olarak görünmüyor.
Artık bu durum tıpkı bir kasa domatese bakıp hepsinin kıpkırmızı ”Beni ye” kıvamında görünmeleri gibi, bu gün siyasal İslamcılar ve Cumhuriyet düşmanı FETÖ’cüler bir kasada aynı renk görünen domatesler gibi.
Ne zamanki mutfakta domatesi kesip içine baktığında içinin çürüdüğünü ve domatesin yenilemeyecek durumda olduğunu anlıyorsunuz.(Mutfak 15 temmuz)
Bu gün de FETÖ’ cüler de Cumhuriyet düşmanı siyasal İslamcılar tıpkı o çürük domatesler gibi partilerin ve tarikatların içinde gizlenmiş durumdadır.
Bu gün AKP’ nin tamamını Atatürk-Cumhuriyet düşmanı diye görmek partiye de, ona destek olan milyonlarca insana da haksızlık olur.
Çünkü AKP’ ye oy veren yurttaşların %90’ının Cumhuriyetle ve Atatürk’le sorunu yoktur, sorun işte içeri sızmış emperyalist motivasyonlu FETÖ’cüler ve siyasal İslamcılardır.
Bu gün AKP’yi yöneten bin kişilik kadronun içinde bunlar sızmış olabilir mi, işte bunu bilmiyoruz.
Eğer sızmışlarsa ve istedikleri gibi partiyi yönetme iradesi elde etmişlerse ülke için ve de AKP için en büyük tehlike budur.
AKP’yi yönetenler tabanımız daraldı, liberalleri, dönek solcuları, Atatürkçüleri, Kemalistleri, seküler insanları kaybettik bundan dolayı her türlü dindar, dinci, ihvancı ve de ben Müslümanım, beş vakit namaz kılıyorum diyeni küstürmeyeyim diyerek bu yapıların tamamını kucaklamak eğilimi içine girmesi, ülkenin bu gün yaşadığı en büyük çıkmazdır.
İşte FETÖ türü emperyalist motivasyonlu Cumhuriyet- Atatürk düşmanlarının en sevdiği iklim de bu iklimdir.
AKP’ nin en çok dikkat etmesi gereken günlerden geçiyoruz.
Çünkü partiler içine sızması ve barınması en kolay parti Akparti olarak görünüyor.
Çünkü sosyolojileri gereği diğer partilerde barınmaları çok kolay değil.
Bundan dolayı Akpartililerin bundan sonra kadrolarına daha çok dikkat etmesi gerekiyor.
Her namazında, orucunda olan mütediyyen dindar görüneni ”Müslümandan zarar gelmez” diyerek kucaklamaları dönemi kapanmış olduğunu anlamaları gerekiyor.
Bu gün bütün Müslüman ülkelerde bu ayrım çok net biçimde yapılırken bizim ”Her Müslüman iyidir ve zarar gelmez” mantığını bir kenara koymanın zamanı geldi de geçiyor herkesin bilmesi gerekiyor.
Çünkü emperyalizmin en kolay sızdığı ve en kolay kullandığı yapılar Siyasal İslamcılar olduğunu anlamak için Müslüman ülkelerdeki dinci yapıları ve onların destekçilerini görmeleri yeterlidir.
İŞID dinci örgütlenmesini bilmek, sosyolojisini incelemek bile bu cümleyi kurmaya yeterli bir çok bilgiyi barındırıyor.
Ülkemizi yönetenlerin biran önce bu ayrımı yapacak liyakatlı kadrolara sarılıp o kırmızı domatesleri ayıklamaları, ülkenin geleceği açısından vazgeçilmez bir gereksinim olarak orta yerde durmaktadır.