Ekmek konusu insanlığın avcı toplayıcı toplumdan, tarım toplumuna ve yerleşik düzene geçişi kadar eskidir.
İnsanlığın ekmek kavgası yerleşik düzene geçtikten sonra önce kralların çıkmasına, sonrada peygamberlerin öncülük ettiği dini akımların çıkmasına sebep olmuştur.
Ekmek kavgası yeni değildir ve insanlığın tarihi kadar eskidir.
Çünkü avcı toplayıcı toplum ekmeği bilmiyordu.
Ekmek konusu, Mezopotamya da ve daha sonra da Göbeklitepe'nin keşfiyle birlikte ondört bin yıllık bir serüveni içermektedir.
Bundan dolayı ekmek insanlığın çok eski beslenme kaynağıdır, ondört bin yıl sonra da hala özellikle geri kalmış ülkelerin temel gıda maddelerinden biridir.
Bugün geldiğimiz noktada insanlığın gelişmesi, ilerlemesine rağmen, ekmeğe bağımlılık azalmamıştır.
Bugün tarımın en temel ekim kaynağı ekin ve ekmek üretimine dayalı olan buğdaydır.
Ekmeğin ilk ortaya çıkışının Mezopotamya olduğunu biliyoruz ama mayalanmasının icadının da Mısır da tesadüfen bulunduğu söylenir.
Mısır da ekmek yapan bir fırıncı yoğurduğu hamuru güneşte unutur ve bir süre sonra unuttuğu hamuru ekmek yapar.
Hamur bekleyerek mayalandığı için pişirdiği ekmeğin kabardığını, daha lezzetli olduğunu farkeder.
Bu yöntem bugün Anadolu'daki köylerde gelenek olarak devam eder.
İlk ekmek hamurunu yapan ve mayalanan hamurdan bir parça hamur alınır ve yeni yapılan hamura katılır mayalanma böylece sağlanmış olur.
Antik Mısır da çalışan işçilerin günlük yevmüyeleri ekmekle ödenirdi.
Maya ekmeğin tarihi kadar eski olmasına rağmen ilk bulan ''İşte bu mayadır'' diye tespit eden ise Fransız bilim adamı Louis Pasteur (Luiz Pastör) olmuştur.(1859 yılı)
Mayanın canlı bir organizma olduğunu tespit etmiştir.
Bugün maya çok çeşitli gıdalardan ev hanımları tarafından evlerde bile yapılmaktadır.
M.Ö 4000 yılında Babil’liler özel fırınlarda ekmek pişirmeyi biliyorlardı.
Bugün yer yüzünde en çok ekmek tüketen toplumların en başında Türkler gelmektedir.
Buğday ve un Osmanlı döneminde devlet tekelindeydi, unlar devletin depolarında saklanırdı.
Satış fiyatını devlet tespit ederdi.
Bu günkü İst-Unkapanı unun merkezi ve depolarının olduğu yerdi.
İsmi de oradan gelir.
Unkapanı’na Osmanlı'nın çeşitli bölgelerinden buğday ve un gelir burada depolanırdı.
Osmanlı'nın en büyük buğday ve un kaynağı ise Mısır ve Nil vadisiydi.
Fırınlardaki ustaların tamamı Ermenilerden oluşuyordu.
Evliya Çelebi 999 dükkan ve on bin neferin çalıştığımdan bahseder.
Ekmek fırınlarının Galata, Tophane ve Saraçhane de olduğunu yazar.
Ekmek almaya gücü yetmeyen fakir halka arpadan yapılan ekmekler ihtiyaçlarına göre dağıtılırdı.
Ekmek hemen hemen bütün dinlerde yer alır ve kutsaldır.
Hristiyanlıkta ekmek H.z İsa'nın eti, şarap kanı olarak kabul edilir.
İslam’da ekmek üzerine yemin edilir.
Tevrat’ta ekmek kutsaldır ve korunması için çabalardan bahseder.
İbraniler döneminde yirmi tane ekmekle bir ev satın alınabilirdi.
Ekmek para yerine kullanılır maaşlar verilirdi.
Bu gün dünya nüfusunun %40'ı ekmekle beslenir.
Bu kadar derleme bilgiden sonra gelelim bizim ekmeğe.
Biliyorsunuz İBB’ de ekmek kavgası var.
Ekmek belki de Türkiye siyasal yaşamın da ilk defa siyasete alet ediliyor.
Bizler dinin, caminin, okulun, kışlanın, askerin ve her türlü kutsal değerin siyasete alet edildiğini görmüştük ama ekmeğin siyasete alet edildiğine ilk defa şahit olduk.
Malumunuz İBB(İstanbul Büyük Şehir Belediyesi) halk ekmeği bir liraya satıyor ve son dönemde fakirlik, yokluk, yoksulluk arttığı için, insanlar mevcut ekmek büfelerinin önünde kuyruklar oluşturuyor.
Bundan dolayı İmamoğlu 140 tane daha ekmek büfesi açalım diye İBB meclisine konuyu getirdi
AKP-MHP ittifakı bu talebe ‘’Hayır olmaz’’ dedi.
Yani ‘’Yeni büfe açamazsın, halka ucuz ekmek dağıtamazsın’’ anlamında bir kararı kabul etti.
Daha sonra İBB kuyrukları azaltmak için seyyar minibüslerle ekmek satışına geçildi.
Bu duruma halk çok büyük tepki gösterince, bir sonraki İBB meclisinde büfe açılması talebi AKP-MHP tarafından kabul edildi.
Bundan sonra da minibüslerle ekmek satışı devam ettiği için, bugün bir karar verildi, arabada ekmek satışı bakanlıkça yasaklandı.
Yani ekmek kavgası devam ediyor.
Oysa Anadolu da ve bütün dünyada halkın en büyük tepkisi ve isyanı ekmekten çıkmıştır.
Halk derki ''Ekmeğimle ve namusumla oynayanı affetmem.''
Yani ekmek kutsaldır ve halk ekmeğiyle oynayanı affetmez.
Bizim halkımız hangi kesimden olursa olsun, ekmeğin üstüne hiç bir şey koymaz koydurtmaz, ekmeğin bir parçasını sokakta görse alır alnına götürür, onun kutsallığı onaylanır ve yüksek bir yere koyar.
Ekmek o kadar kutsaldır ki ''Ekmek çarpsın'' diye yeminler edilir.
Ekmek ağızda bitmeden tuvalete girmez.
Tarih boyunca insanlar arasındaki kavgalar ekmek yüzünden çıkmıştır.
Bugün halkın açlığını giderdiği en büyük besin kaynağı ekmek olduğuna göre, bu ekmeği İBB’ nin veya İmamoğlu'nun satmasından kime ne zararı var?
Ben bunu anlamış değilim!
Eğer şöyle düşünülüyorsa; ‘’İmamoğlu ekmeği halka ulaştırarak prim elde ediyor, halkın sevgisini kazanıyor, bundan dolayı ekmeğin satışına engeller getiriyoruz’’ diye düşünülüyorsa o zaman şunu herkesin bilmesi gerekiyor.
Her kim ki halkın ekmeğiyle oynuyorsa, halk onu çarpar.
Bu işin sonu yok, ekmek büfesinde, arabada satış yapılamıyorsa o ekmeğin halka ulaşmasının bir yolu bulunur.
Çünkü bugün hem ekonomik kriz, hem de pandemi nedeniyle oluşan yokluk, yoksulluk ekmeğe olan talebi iki katına çıkarmıştır.
Siyaseten ekmeği engelleyenler şunu unutmasın ki, halkın açlığı ve yokluğu sizin siyasal hedeflerinizden ve siyaseten kazandıklarınızdan çok daha önemlidir.
Mevlana demiş ki, ''Açlık insana inancını bile yedirir.''
Yani ekmek inancın önündedir.
Dünyada inançlar, peygamberler, dinler yokken ekmek vardı ve bugün hala dünya ekmeğin üstünde dönmektedir.
Bundan dolayı lütfen halkın ekmeğiyle oynamayın, ekmeğin satışının önündeki engelleri kaldırın, şayet engelleri kaldırmazsanız halk ne yapar eder o ekmeğe ulaşır.