104 Amiral gece yarısı bir bildiri yayınlıyor. Bildiride; Montrö Boğazlar Sözleşmesi Anlaşması anlatılıyor. Anlaşmanın iptal edilmesi durumunda Türkiye’nin yaşayacağı sıkıntılara dikkat çekiliyor.
Normal bir yazı. Bu bildiri içinde darbe çağrıştıran hiç bir kelime yok. Sadece, İstanbul Sözleşmesinden çıkan Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden de çıkabileceği tartışmalarına dikkat çekiliyor. Siyasetçiler iktidarı muhalefeti gündem değiştirmek için algı operasyonu yapıyor. Bu ülkenin askeri yapısı içerisinde görev yapıp en üst rütbelerden emekli olmuş 104 Amiralin imzasını taşıyan bu yazıyı bir darbe ile bağdaştırmaya hiç bir anlam veremedim.
Askerler gece böyle bir bildiri yayınlıyor. İktidar sanki bunu bekliyomuş gibi sabahın erken saatlerinde hemen işi ‘Darbe’ vurgusuyla sosyal medyada patlatıyor.
Cumhurbaşkanı danışmanlarından, bakanlara kadar hemen hemen hükümet mensubu herkes ‘Darbe Algısı’ ile yazı yazıyor.
Sosyal medyadan görüldüğü üzere trollerde işin içine giriyor ve Twitter’de kısa sürede trend topik oluyor.
İşte Türkiye’de gündem olan bildiri:
“Yüce Türk Milletine,
Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.
Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.
Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.
4 Nisan 2021
Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz.”
Vatanını, Milletini seven hangi vatandaşlar bu bildiriye hayır diyebilir. Bu bildiride iktidara karşı bir güç kullanma ifadesi de yer almıyor.
Bunları görünce; Türkiye’de neler oluyor demekten başka birşey bulamıyor ve siyasi senaryolar geliyor insanın aklına.
Bugün Türkiye’de aşı sorunu devam ediyor.
Ekonomi sıkıntılı durumda.
Yapılan anketlere göre AKP ve Cumhur İttifakı oyları düşüyor.
Bu durumda iktidarı kurtarmak için bir aksiyon gerekiyor.
Bu nasıl olabilir... Türkiye’de darbe algıları vatandaşın zihninden hiç silinmiyor...
Bu dönem silinmiş gibi görülse de yine gündeme getirildi.
Emekli subaylar, nasıl bir darbe yapabilir. Bugün Türkiye’de yapılabilecek askeri bir darbe organizasyonunu kim yapabilir...
Ha burada, askeri yapıyı emeklisiyle, geçmişiyle, geleceği ile bilen, kontrolü elinde tutan kişiler yapabilir.
Askeri darbe Türkiye’de çok uzaktır. Ama halk ayaklanması her zaman tetiklenebilir.
Bugün 104 emekli Amiralin ortaya koyduğu durum ortada...
Türkiye’de Ergenekon, Balyoz operasyonları yapıldı...
O günlere kadar Türkiye’de ciddi bir askeri yapı vardı, ve gerektiğinde siyasi iktidarları uyarıp muhtıralar çekerdi. 28 Şubat gibi...
O yapılar, AKP İktidarı döneminde, FETÖ’nün devlet içine sızmasından öte, atama yöntemiyle önemli koltukları elde etmesiyle büyük darbe yedi.
Askeri yapının devlet içindeki gücü zayıflayınca Cemaat ve Tarikatların devlet yapısı içindeki kavgası ülkeyi 17/25 Aralık ve 15 Temmuz kalkışmasına sürükledi.
O yapılar hala devlet içinde gücünü sürdürüyor gibi duruyor.
Bu bildiride hiç bir darbe ifadesi bulunmazken, iktidarın Emekli askerlere bu şekilde saldırması dikkate şayandır.
Muhalefette Emekli askerleri savunamadı. Çünkü savunmaya geçseler, iktidara koz verecekler.
İktidar elindeki medya gücüyle, ‘Bakın darbecileri savunuyorlar’ algısı yapacaktır.
Milli Savunma Bakanlığı ise emekli Amiraller için soruşturma başlattı. Soruşturma talebi ilk olarak MHP Lideri Devlet Bahçeli’den geldi. Bahçeli, “Rütbeleri sökülmeli, emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yaptığı açıklama ise emekli Amirallerin açıklamasının Kanal İstanbul senaryosunun bir aksiyonu olduğunu açıkça ortaya koyar gibiydi.
Kurum’un dediği gibi, bu bildirilerle ortaya konulan aksiyonlar, “Aynı tezgâhtan geçirilmiş, aynı merkezden sufle edilmiş, aynı fabrikadan çıkmış, yıllar yılı millet iradesine kasteden vesayetçi son kalıntılardır ve son sözleridir”
Ne diyor Bakan Kurum, “Kanal İstanbul’u yapacağız, Şimdi Her Zamankinden daha çok inanıyoruz”...
Bu aksiyonlar olmaz ise yapamayacaksınız, öyle mi sayın Bakan?
Kısacası konuyla ilgili vatandaşların iyi düşünmesi gerekir. Bir gecede gündem değiştirmek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanını gece yarısı görevden alması ve sabah insanların resmi gazeteden okuyarak haberdar olması gibi...
Bir film izler gibi düşünün, neler olabileceğini bu bildirinin neden yazıldığını daha iyi algılayabilirsiniz.