O, özü insan, sözü şiir, vatan, millet, bayrak sevdalısı bir kanun adamı...Ülke güvenliğine çok önemli katkılarda bulunmuş, spordan, sanata pek çok alanda da ilkleri başarmış bir isim.. Yol haritasını Atatürk'ün fikirleri ve ışığı doğrultusunda belirlemiş emekli emniyet müdürü, şair, yazar, araştırmacı, eğitimci ve işadamı... Okul güvenliği ve okul akreditasyonu denince de akla ilk gelenlerden...
Polis Kolejini de Polis Akademisini de takdirname ve 3.'lükle bitirip Emniyet Teşkilatındaki yerini aldığında, öncelikli hedefi, polis-halk ilişkilerini geliştirmek olmuştu. Bir devleti ayakta tutabilen en önemli güç güvenlikti ve biliyordu ki halkın desteğini almadan sağlanması mümkün değildi. Bu amaç doğrultusunda görev yaptığı yerlerde halk ile polis arasında köprü kuran projeler hazırladı. 'Toplum destekli polis' uygulamasıyla kısa sürede sevgi, saygı ve güven kazandı.
İlk görevi komiser yardımcılığı, ilk görev yeri ise Samsun'un Vezirköprü İlçesiydi. İstanbul-Beyoğlu ve Ankara-Çankaya ilçelerinde İlçe Emniyet Müdürü., Rize, Tunceli ve Kırşehir’de de İl Emniyet Müdürü olarak uzun yıllar görev yaptı. Toplum destekli projeleri ile emniyet teşkilatına yeni bir soluk getirmişti. Rize de "Çay gibi sıcak Rize gibi güvenli" sloganıyla halka polisin sıcak dost elini uzatırken suç ve suçlulara karşı ise kanunların gücünü kullandı. Başarılı çalışmaları, birçok takdirname ve maaş taltifi ile ödüllendirildi.
Mesleki çalışmalarla birlikte sporda da önemli çalışmalara imza attı ;
1998-2000 yıllarında Türkiye Boks Federasyonu kurullarında görev aldı.
İtalya- Sardunya-Cagliari şehrinde, Rusya- Moskova Uluslararası boks turnuvasında Türk Boks Milli Takımı kafile başkanlığı yaptı.
2000 yılında Buz Sporları Federasyonu'na seçilerek yönetim kurulu üyesi oldu.
2006 yılında Buz Hokeyi Federasyonu üyeliğine yeniden seçilerek 2008 yılına kadar Türkiye Buz Hokeyi Federasyonu Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı görevinde bulundu.
2000 Yılında Lüxemburg, 2004 Yılında Bulgaristan- Sofya, 2006 Yılında İzlanda- Reykjavik,
2007 Yılında Romanya - Mierciwk'ta yapılan Dünya Buz Hokeyi Grup Şampiyonalarında Federasyonunu temsilen Türk Buz Hokeyi Milli Takımları kafile başkanlıklarında görev aldı.
2002 Yılında Rizespor Yönetim Kurulu nda Başkan Vekili olarak görev yaptı. Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün de 4915 nolu üyesi...
TERÖRÜN HAİN TUZAĞINDAN 5 SANİYE İLE KURTULDU
2004 yılında, terör olaylarının o günlerde kol gezdiği Tunceli ilimize emniyet müdürü oldu. 'Toplum destekli polis' uygulamaları altında burada da bir çok proje gerçekleştirdi halkın güvenini ve desteğini arkasına alarak. 'Tunç gibi sağlam Tunceli gibi güvenli' yaşam projesini başlattı. Projelerini gerçekleştirirken halkın güvenini ve desteğini hep yanında hissetti. Bu durum elbette kirli ellerin hoşuna gitmemişti. 2007 yılının 25 Mayıs'ında teröristlerin hedefinde bu kez asker değil bir emniyet müdürü vardı. O gün Nazimiye'de denetimdeydi. Dönüş yoluna kurulan hain tuzaktan ise habersizdi. PKK'lı teröristler konvoyunun geçiş güzergahına yerleştirmişlerdi patlayıcıları... Hain emelleri gerçekleşemedi, konvoy geçtikten 5 saniye sonra patladı karayolunda 1 metre derinliğinde, 1.5 metre genişliğinde çukur oluşturan mayınlar ve o saldırıdan 5 saniye ile kurtuldu o da konvoydakiler de...
EMNİYETTEKİ FETÖ YAPILANMASINI İLK FARKEDENLERDEN
Emniyet Teşkilatının içine sızan FETÖ yapılanmasını da ilk fark eden ve bu konuda kapsamlı bir rapor hazırlayıp istihbaratı ilk bilgilendirenlerdendi. 2006 yılında Tunceli Emniyet Müdürü iken ve sonra Kırşehir'e atandığında, buralarda açılan ışık evlerine ve cemaat okullarına ilişkin bütün bilgileri devletin ilgili mekanizmalarına bildirdi. Ne yazık ki o dönemde belli kesimlerin tekelinde olan istihbarat, ilettiği bu bilgileri dikkate bile almadı. Dosyanın üstü kapatıldı. Kendilerine iletilen bilgileri dikkate almayanların bazıları bugün FETÖ'den tutuklu, bazıları da hâlâ aranıyor, o gün sinsice emniyetin içinde üst görevlere yerleşen pek çok isim gibi...
O, Emniyet Teşkilatının içine sinsice yerleşen bu grubun, istihbarat, kaçakçılık terör şubeleri gibi, emniyet teşkilatının önemli birimlerine sızdığının farkındaydı. Kendisi gibi demokratik, laik, hukuk devletine inanan ve anayasada belirtilen yetki ve sorumluluklar ve anlayış doğrultusunda görev yapan kişilerin üzerinde oynanan oyunun da farkındaydı, bu tuzağa düşmemek için emekli oldu istemeye istemeye... Uğruna çocukluğundan, evinden, ailesinden fedakarlık ettiği ve yıllarını verdiği çok sevdiği mesleğinden adeta koparıldı.
'GÜVENLİ OKUL' PROJESİNİN MİMARI
Yine de yılmadan, yorulmadan ülke güvenliğine hizmet etmeye devam etti. Türkiye'nin ilk 'Güvenli Okul' projesini başlatarak, okul çalışanlarının, öğrencilerin ve ailelerin kendilerini güvende hissedecekleri ortamlar hazırlamaya başladı. Çünkü; Güvenli okul, güvenli gelecek demekti.
ABD’de The City University of New York (CUNY) John Jay College of Criminal Justice’da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Yakın Doğu Üniversitesinde ve Türkiye genelinde birçok ilde Valilik koordinesinde, İl Emniyet ve Milli Eğitim Müdürlükleri iş birliği ile daha güvenli bir okul iklimi oluşturmak, öğrenci, öğretmen ve aileleri bilinçlendirmek amacıyla 100’e yakın “Güvenli Okul” sosyal sorumluluk konferansı düzenledi ve çalışmalarına devam ediyor.
HAYATI MISRA MISRA İŞLİYOR
Bu isim, yarım asır boyunca mesleğinde sayısız ilklere ve başarılara imza atan, City Security Group (CSG) Yönetim Kurulu Başkanı Osman Öztürk... Aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi Özel Güvenlik ve Koruma Bölümü Genel Koordinatörü de olan Öztürk, Emniyet alanında olduğu kadar, edebi alandaki başarılarıyla da doruklarda... 2000'li yıllardan sonra yazmaya başladığı şiirleri ile hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük ilgi görüyor. 21-22 Mart 2018 tarihlerinde İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi’nce düzenlenecek 15 yabancı ve 13 Türk şairi buluşturacak olan ‘2018 UNESCO Dünya Şiir Günü İstanbul Festivali’ Düzenleme Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini de üstlenmiş, ''Edebiyat bir kez daha barışa hizmet edecek” diyor.
Şu ana kadar 5'i şiir kitabı olmak üzere değişik konularda yazılmış 16 kitabı ve repertuarlara girmiş 30 bestesi bulunuyor. Kanun adamlığının katı yüzünü, sevgi ve şefkatle yoğurarak dizelere aktaran Osman Öztürk'ün şiir serüveni de oldukça ilginç. Bir akşam yemeğinde iki sevgili için peçeteye yazdığı bir mısra ile başlıyor şiir yazmaya. Herkes o kadar çok beğeniyor ki yazdıklarını, mısraların olduğu peçeteye sahip olmak için aralarında kura bile çekiyorlar. Peçetelere, kağıtlara yazdığı şiir notları zamanla masasına sığmaz oluyor ve 5 şiir kitabına dönüşüyor. Birçok uluslararası blog ve edebiyat sayfalarında yer bulan Öztürk'ün şiirleri birçok ülkede yayınlanmaya devam ediyor.
ATATÜRK SEVGİSİ ŞİİRLERİNE YANSIYOR
Dünyaya kendini hayran bırakan eşsiz lideri büyük bir gurur ve ustalıkla şiirlerine taşıyor, yurt dışındaki yazı ve röportajlarında da daima Atatürk ve Cumhuriyetin önemini vurguluyor. "Benim yazdığım dizeler, Atatürk’ün ülkemize ve yaşamımıza kattıkları yanında sadece bir hiçtir. O, her geçen gün gözümüzde ve gönlümüzde daha da büyüyor. İçindeki Atatürk sevgisi şiirlerine de yansıyor. Atatürk demek “Ne Mutlu Türk'üm” demek!" diyor.
Geçtiğimiz günlerde Vatsala Radhakeesoon'un Şiir ve Yaratıcılık Bloğunda da yer bulan Öztürk, Radhakeesoon'un, "Ülkenizin kültürü sizin yaratıcı çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?" sorusuna da şu anlamlı ve çok özel yanıtı vermiş:
"Biz Türk'ler üç tarafı masmavi denizlerle çevrili harika bir ülkede yaşıyoruz. Öyle bir ülke ki bu iki kıtayı buluşturuyor İstanbul Boğazının kıyısında. Bir imparatorluk tarihinin kültürel zenginliklerine sahip olduğumuz kadar Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çağdaş ve evrensel değerlerle donattığı cumhuriyet değerleriyle de daha güçlü hissediyoruz kendimizi. Güzel ülkem Türkiye üç imparatorluğun kültürel zenginliğini ve çeşitliliğini de taşıyor topraklarında. Farklı kültürlerin bir buluşma ve kaynaşma noktası. Hem Asya kültürünün engin gücünü hem de Avrupa medeniyetinin bilgi ışıltılarını benliğinde taşıyor. O kadar çok savaş yaşanmış ki bu topraklarda, insanlar acı ve gözyaşıyla savrulmuşlar dört bir tarafa. Yaşanan felaketler ve ayrılıklar acı ve hüzün ekmiş bu topraklara. İnsanlar bu coğrafyanın her tarafında yaşadıkları acılarla ülkelerini terk etmişler yüzyıllar boyunca. Her acı gözyaşına, ayrılığa ve hasrete dönüşmüş zamanla. Bu coğrafyada son yüzyılda Balkanlardan Kafkasya'ya kadar duygular değişik kültürlerin duygularıyla karışmış ve kendi görkemli zenginliğini yaratmıştır. Ben de ülkemin kadim kültüründen, gelenek ve göreneklerinden etkilendim. Bu ülke insanının çektiği yaşam zorluklarından, hasretlerden, ayrılıklardan, gurbetlerden, göçlerden ve yaşadığım olayların içimde yarattığı hüzün ve acılardan beslenerek şiirlerimi yazdım. "
Osman Öztürk'ün Vatsala Radhakeesoon'un Şiir ve Yaratıcılık Bloğunda yer bulan röportajının tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.aydinses.com/kultur-sanat/osman-ozturk-siir-yasamin-kendisi-demek-h1145791.html
İşte, emniyetten edebiyata güvenli bir yol hikayesi.. İşte, Atatürk ve Cumhuriyetin değerini bilen, ülkesine sevgiyle hizmet eden, özü insan, sözü şiir bir isim...
Ve işte Osman Öztürk'ün kaleminden 'Atatürk Demek':
Atatürk demek ,ışıl ışıl parlayan
Bir çift mavi göz demek değil.
Cumhuriyet demek.
Halkın kendi kendini özgürce yönetmesi
Göklerin maviliğinde al bayrağın
Al al dalgalanması demek.
Atatürk demek
Bir avuç kıraç toprağı vatan bilmek
Onun için seve seve
Ölümün üstüne yürümek demek.
Atatürk demek
Tozlu topraklı Anadolu yollarında
Ömür geçirmek demek.
Trablusgarp’ta, Mısır’da, Suriye’de
Balkanlardan, Çanakkale’ye mevzilerde
Düşman mermilerine
Aldırmadan dolaşmak
Göğüs göğüse savaşmak demek.
Başı öne eğik kulun
Başını dik tutması
Kendi kaderlerine mahkum
Terkedilmiş kızlarımızın, bacılarımızın
Gün ışığında özgürce yaşaması
Erkeğiyle yan yana yürümesi demek.
Atatürk demek
Konuştuğun dille yazmak, okumak
Atatürk demek, akıl demek, bilim demek.
Aydınlık ve gelecek demek.
Anlamsız hurafelerden uzaklaşmak
Gerçekleri anlamak demek.
Atatürk demek, kuş uçmaz, kervan geçmez
Anadolu bozkırlarında
Göğsünü gere gere gururla yürümek
Yanık türkü söylemek demek.
Atatürk demek
Kar beyazı Anadolu toprağının bir karışının bile
Düşmanın kara çizmesinin altında
Kirlenmemesi demek.
Yaşlı ninenin torununa olanca şefkatiyle
Sarılması demek.
Atatürk demek, masmavi denizlerde
Ay yıldız gölgesinde
Yakamozların ışıltısını seyretmek demek.
Aşk demek, sevgi demek.
İnsanca yaşam demek.
Atatürk demek, güneşi takip etmek
Bilimin ışığında sakin denizlere
Yelken açmak demek.
Atatürk demek, yarınından umutlu
Gençler, çocuklar demek.
Atatürk demek, Türkiye demek.
Üç tarafı mavi denizlerle çevrelenmiş
Asya’dan Avrupa’ya
Başını yaslamış mahzun
Sevdiğini bekleyen, bindallı gelin demek.
Vatanı namus bilmek, namusunu vatan
Vatan için ölmek demek.
Atatürk demek
Anıtkabir ’den gururla ülkesini seyreden
Bir çift mavi göz demek.
Atatürk demek
NE MUTLU TÜRK’ÜM demek.
Osman ÖZTÜRK