Ergenekon Savcısı hükümete karşı... Ak Parti iktidarı , öteden beri irticai faaliyetleri gerekçe göstererek, Milli Görüş çizigisi üzerinde kurulan partileri kapatma isteği gerekçesi gösterdiği iddiasıyla askerlerle bir mücadele başlattı.
Bunun sonucunda sanıklarının çoğunluğunu üst düzey askerlerin oluşutrduğu Ergenekon operasyonu başlatıldı. Bu operasyonun kilit savcılarından Zekeriya Öz, bugün 3 Bakan’ın oğullarının da aralarında bulunduğu bir operasyona imza attı.
Türkiye’de yine yer yerinden oynadı.
Ama bugünkü, suçlama ve iddialar çok farklı.
Bugün, siyasi bir suçlama değil yapılanlar. Direkt yolsuzluk ve rüşvet operasyonu...
Yolsuzluk ve rüşvetin tarafı olmaz. Kim yaparsa yapsın, cezasını çekmeli.
Kim savunabilir yolsuzluk ve rüşvet olaylarını...
Şimdi bakıyorum, televizyon kanallarında bir takım kendini gazeteci diye bu millete yutturan, milletin beynini yıkayıp, her şeye bir kılıf uyduran bazı simalar işi Cemaat-AKP kavgasına dönüştürdü.
Ne alakası var rüşvetle Cemaat-AKP kavgasının...
Yani, hırsız AKP’li ise buna kimse dokunmayacak.
Buna dokunanlar, hemen başka suçlamalarla karşı karşıya kalacak, devletin görevlileri ise görevden alınacak.
Başbakan Tayyip Erdoğan bu operasyondan sonra keşke şunu söyleseydi:
-Bağımsız yargı görevini yapıyor. Kim yolsuzluk yapmış ve rüşvet almışsa biz iktidar olarak bunların hesabını sormaya hazırız. Bu insanlar bizim iktidarımız içerisinde de olabilir. Benim bakanlarımdan da bunlara bulaşan varsa ben Başbakan olarak bunun hesabını sorarım. Yargıya müdahale etmeyiz.
Eğer Başbakan Erdoğan, bunları deseydi inanın en az 5 puan kazanırdı insanların gözünde. Aynı zamanda kurduğunu iddia ettiği demokratik sistemin ve hukuk devletinin de temellerinin oturduğunu bağıra bağıra söylerdi. O zaman herkes Başbakan Erdoğan’a hak verirdi. Yargının bağımsızlığına inanırdı. Bu süreçte hükümet önemli bir yol kat ederdi...
Çocukları alınan bakanları hemen görevden alıp, yargının rahat çalışmasını temin ediyorum dese, yine alkışlanırdı.
Soruşturmayı yapan savcı ve operasyonu yapan polisleri görevden almak iktidara birşey kazandırmaz, güç kaybettirir.
Böyle hareketler, başbakan ile ilgili ‘diktatör’ söylemlerini güçlendirir.
Ama Erdoğan hemen tehditlerden, kendisine karşı yapılan oyunlardan bahsetmeye başladı. Bu bir panik ve korku hissidir. Yoksa Başbakan kendisiyle ilgili de belge ve bilgilerin, kasetlerin varlığından mı çekiniyor da bu kadar panik içinde bir açıklama yaptı? Sorusu geliyor akla.
Başbakan, seçimler öncesi başlattığı dershane savaşıyla kendi ayağına sıktığı kurşuna, yargı müdahalesiyle devam etti.