Evet sayın seyirciler! Yeni bir “Halkın Arasında” programına daha hoş geldiniz.
Ekranlarınızın başında heyecanlı bekleyişinizi görür gibiyim. Geçen programda sokağa çıkıp “Cemil Meriç kimdir?” diye sormuş, türlü cevaplar almamıza rağmen doğru cevabı duyamamış ve eğer bilen varsa bize e-posta yoluyla ulaşsın, biz de onu konuk edelim demiştik.
O gün programı kapatır kapatmaz bilgisayarlarımız kilitlendi, internetimiz çöktü. Öyle bir e-posta yağmuruna tuttunuz ki neredeyse programın bütün reklam gelirlerini bilgisayarcıya veriyorduk. Allah’tan komşumuzun kızı “Bilgisayar Programcılığı” okumuştu da onu çağırdık, bir format ile hem sistemimizi düzeltti, hem bizi masraftan kurtardı. Para teklif etmedik sanmayın, sağ olsun ısrarlarımızı “olur mu ağabey öyle şey?” cümlesiyle reddetti.
Şimdi bize doğru cevabı ilk gönderen izleyicimizi stüdyoya davet ediyorum: Harun bey geliyor efendim. Hoş geldiniz Harun Bey. Cevabı biliyor muydunuz yoksa o anda el çabukluğuyla internetten mi buluverdiniz?
-Yok efendim, ne demek. Bunu hakaret kabul ederim, üzülürüm. Ben yıllarımı Cemil Meriç’e vermiş bir adamım. Onu çok iyi tanırım ve çevremdekilere tanıtmayı bir borç bilirim. Üniversitede yetiştirdiğim çok arkadaş vardır geçen programınızdaki gibi cevap veren. Ama şimdi hepsi birer Cemil Meriç sevdalısı. Hatta stüdyoya da Karacaahmet’ten geliyorum. Malum bugün 13 Haziran, merhumun vefatının yirmi altıncı senesi. Her sene olduğu gibi kabri başında duamızı ettik, geldik. Allah rahmet eylesin.
- Beklediğimizden daha çetin bir ceviz çıktınız Harun Bey. Devrimizde böyle sorumlu arkadaşlar görmek bizleri memnun ediyor. Peki canlı yayında bir kez daha sormak istiyorum: Cemil Meriç kimdir?
- Efendim zaten kendisi ifade etmişler zamanında: “Münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi.” Bilinmeyen kelimeler için izleyicilerin sözlüğe bakma gibi bir alışkanlıkları olmadığını bildiğimden ben açıklayayım. Münzevi: inzivaya çekilmiş olan, kendi halinde demektir. Mütecessis ise tecessüsten yani meraktan gelir ki meraklı kimse demektir. Fikir işçisini de açıklamayayım artık. Onu da anlasınlar. Bakın, ne kadar da mütevazi, fikrin patronu olduğu halde kendisini işçi görüyor.
-Peki, meziyetli bir adam olmasına rağmen, Cemil Meriç neden tanınmıyor?
- Bence bunun üç nedeni var. Birincisi Cemil Meriç’i ilk okuyanlar normal olarak anlayamıyorlar. Çünkü gerçekten zordur yazdıklarını anlamak. Öyle bir altyapısı mevcuttur ki hepsine hakim olamadığınız için size anlaşılmaz gelir. İkincisi anlamayanlar anlaşılmazlığından şikayet ede ede kötü bir imaj oluşturmuşlardır. “Çok ağır, sıkıldım bıraktım, oku oku bitmiyor.” cümlelerini elbette duymuşsunuzdur. Bu uğultu kendi eksikliğini bastırmaya çalışanların mazeretleridir. Üçüncüsü reklamı yoktur. Okuya okuya gözlerini kaybetmesine rağmen okumayı bırakmayıp, kitapları kızına okutmaya devam etmiş, bazı yazılarını ise yine kızına söyleyerek yazdırmıştır. Böyle bir efsanenin bilinmediğini düşünürsek reklam yapmaktan hoşlanmadığını anlamak hiç de zor değildir.
-Harun Bey, rejiden kulağıma fısıldıyorlar, süremizi bir hayli aşmışız, son sözlerinizi alalım.
-Cemil Meriç’in konuşulduğu bir yerde son sözü benim söylemem ayıp olur. Ben yanımda getirdiğim defterden daha önce kaydettiğim cümlelerinden bazılarını okumak istiyorum.
“Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi. Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede düşünce adamı nasıl çıkar?
Kitaba harcadığımız parayı atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene kitap delisi diyoruz, kimseye at delisi dediğimiz yok.
Kamus bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız İhtilali tek mukaddese saygı göstermiştir: kamusa.”
Ve son olarak: “ Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslam, karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın!”
Harun Bey’e katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Evet sayın seyirciler, ilklerin programı olmaya devam ediyoruz. En düşük bütçeli program ödülünü alan programımız bu sefer de röportaj yaptığı izleyicisini konuk alan ilk program olarak tarihteki yerini aldı. Gelecek haftalarda başka sorular ve konuklarla yayınlarımıza devam edeceğiz, şimdilik Allah’a ısmarladık. Sağlıcakla kalınız efendim.