Türkiye’de de, Gaziosmanpaşa’da da, hatta Facebook’ta bile “Sol” farkında olarak veya hiç fark edilmeden tartışılıyor…
Sosyal demokrat parti olduğunu söyleyen, Sosyalist Enternasyonal üyesi olan CHP, Ergenekon sanıklarına sahip çıkıyor.
Yine aynı CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kendisini kaçıranlardan “arkadaşlar” diye bahsetmesini doğru bir şekilde “insanca bir yaklaşım” olarak değerlendirirken, Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün “ölen PKK’lı gençler için de üzülüyoruz” demesini eleştiriyor.
Doğu Perinçek ve İşçi Partisi, yanı sıra Ulusal Parti, “sol” gibi algılanıyor ama söylemleri MHP’ye bile nal toplatacak denli “milliyetçi”!
12 Eylül 1980 öncesi sol yelpazede yer alanlardan bazıları, milliyetçiliğin Türkçe karşılığı olan “Ulusalcılık” terimini kendilerine şemsiye yapmış, altında toplanıyor…
Sahte Türkiye Komünist Partisi, çok gerilerde kalmış söylemlerine ufaktan ufağa “Ulusalcılığı” ekleme derdinde…
Ne oldu sola böyle?
Elbette değişim kaçınılmaz… Sol yelpazede yer alanlar, sosyal demokratlar, sosyalistler ve dahi komünistler, 1870’lerde olduğu gibi bakamazlar 21. yüzyıla ve bakmamalıdırlar da…
Ama sol olmanın asgari ölçütleri vardır: Öncelikle ulusal soruna, Kürt meselesine “ulusalcı” bir pencereden bakamazsınız. Bugüne dek darbeler yapıp, insan haklarını insafsızca yer ile yeksan eylemiş bir kuruma, yeni darbe planları yapmalarına, sadece dava siyasi bir zemine oturtulduğu ve adil olmaktan çıktığı için sahip çıkamazsınız… Yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkı ayrı bir mücadeledir ve “ana dilde savunma hakkı” da dahil, bunun savaşımı ayrıca verilmelidir. Tüm söylemlerinizi “Kemalizm, laiklik ve gericiliğe karşı mücadele” üçlemesi içine sıkıştıramazsınız… Reel gerçeklere ve gelişmelere karşı sizin söyleyeceğiniz “farklı” şeyler olabilmeli ve Başbakanın belirlediği gündemin peşine takılıp kalma çaresizliğinden uzaklaşabilmelisiniz…
Kendinize solcu diyorsanız, sadece “düşünen, farklılıkları gören, ilerici olarak değerlendirilen” kesimle Facebook’larda, rakı sofralarında, dost muhabbetlerinde düşüncelerinizi paylaşıp, varoşlarda yaşayan, dini eğilimleri güçlü, köyünü kente taşımış insanları yok sayıp, hatta oy vermemeleri gerektiğini bile düşünüp onlardan mümkün olduğunca uzak durmayı aklınızdan bile geçiremezsiniz… Onları da ikna edecek, onları da “Sol”un kurtarıcı olduğuna inandıracak politikalar üretmek zorundasınız. Dar bir çerçeveye hapsedilmiş olmanın aslında en büyük muhafazakarlık olduğunu artık görmek zorundasınız…
Hangi sol soruma açıklık getirecek bir başka konu da ODTÜ olayları… ODTÜ olaylarında Başbakan protesto edildi, öğrenciler polisle çatıştı, polisin şiddetine maruz kaldı diye ODTÜ’lü öğrencileri destekleyenlere hatırlatayım, ODTÜ öğrencileri homojen bir yapıya sahip değil… 1978’de üniversitenin açılış töreninde İstiklal Marşı’nı protesto eden ODTÜ öğrencilerinin şimdi “ulusalcılar” tarafından sahiplenilmesine sanırım bugünkü ODTÜ’lülerin büyük kısmı tepki duyuyorlardır ve onlar genç, dinamik, farklı düşünme yetisine sahip beyinleriyle, “Bizim üzerimizden muhalefet yapmaktan vazgeçin. Sizler eğer gerçekten solcuysanız, sol adına politikalar üretin” diyorlardır.