Son yıllarda ülkemizde iş kazaları, trafik kazaları, saçma sapan akıl dışı mantık dışı ölümler artarak devam ediyor.

Buna terör örgütlerinin yaptığı eylemlerden kaynaklanan ölümleri de dahil edebilirsiniz.

Peki son yıllarda ne oldu da bu kadar kaza-bela ve silahlı saldırılar, kadın ölümleri, çocuk tecavüzleri, ensest arttı?

Bunun neden böyle olduğunu bir kaç örnek vererek açıklamaya çalışalım.

Adamın otomobili var.

Aracın yaptığı yol altmış bin kilometre.

Serviste usta diyorki;

''Beyim lastikler ömrünü doldurmuş bu lastiklerle her an kaza yapabilirsiniz.

Lastiklerinizin dişleri sıfırlanmış acil olarak lastikleri değiştirmeniz gerekir'' dediğinde;

''Evelallah bana bir şey olmaz, her şey Allah'tan, kaderim bu arabada ölümü emrediyorsa ölürüm, alnıma ne yazılmışsa o, boş ver usta bu lastiklerle ben daha çok yol alırım'' der ve ayrılır.

Araç sahibi kişi bilmez ki kabak lastikle fren mesafesi yüz metre ise, dişli lastikle onbeş metredir.

Bilmez ki; Allah ona ''kabak lastikle seyahat et, ne olursa olsun ben seni korurum'' demiyor.

Bilmez ki bir süre sonra kaza yapıp ölecektir.

Trafik kazalarının artış nedeni bu geri bu yoz kafalardır.

Bu tür örnekleri başka iş alanlarına da uyarlamak mümkündür.

İnşaat sektöründe çalışan usta iskeleye çıkar ve sıva yapmaya başlar.

''Usta bu şekilde olmaz,emniyet kemerini ve baretini tak'' dediğinizde aldığımız cevap;

''Mühendis bey ben buraya abdestimle çıktım, kaza olmasın diye dualarımı okudum, Allah'ın izniyle bana bir şey olmaz'' der.

İskeleye çıkar, bilime akla kulak vermez, biraz sonra düşer ölür.

Adam inşaat yapar demirleri çalar, betonu eksik kullanır.

Kendisini ikaz edersin ''yapma etme burası birinci derece deprem bölgesi bu bina deprem olursa ayakta kalmaz.''dersin.

Verdiği cevap;

''Mühendis bey ben yıllardır bu işi yapıyorum. Allahın izniyle bir şey olmaz deprem olursa da Allah bizi korur, biz elhamdüllilah Müslümanız, imanımızla ve itikatımızla bu işin üstesinden geliriz'' olur.

Aradan zaman geçer, deprem olur o müteahhit de dahil binlerce insan depremde ölür.

Aynı deprem, dini imanı herhangi bir hak kitaba inancı olmayan Japonları sallar durur, binalar ayakta kalır onlar ''dinsiz imansız itikatsız'' haliyle ayakta kalır ve insanlar yüz yaşına kadar yaşar.

Bizde ise her işini Allah'a havale eden inşaat sektörünün cahil cuhela takımı yüzünden binlerce insan ölür gider.

Yani Allah dinsiz, imansız, itikatsız Japonun binalarını dim dik ayakta tutarken bizimkileri yerle bir eder.

Yani Allah dinsiz itikatsiz insanları korurken, inançlıyım diyenleri betonarmenin ağır yükü altında pestil gibi ezer.

Müslümanım diyen ve aklını kullanmayan, her işini Allah'a havale eden, olaylardan ve pratik yaşamdan ders almayan cahiller ise pisi pisine ölmeye devam eder.

Askeri mühimat deposu patlar, yirmibeş asker ölür gider.

Burada hükümet yetkilileri ''kaza oldu'' derken, muhalefet ''sabotaj'' der.

Hangisi olursa olsun, ''burada da mutlak ihmalkarlık, her işi Allah'a havale etme kolaylığı ve işini savsaklama sonucunda bu durum olmuştur'' diyen yok.

Bir de tam o sırada okunan yatsı namazında namaz için oradan ayrılan ve canını kurtaran gencin sağ kalmasını ulvi değerlerle ifade eden dar kafalılara ne demeli?

Yani ne olmuşsa olmuş, sonuç olarak gencecik insanların ölümüne sebebiyet veren dar bir kafa ve anlayış orada da da işin başındadır.

Hukuken bu bir cinayettir,bu genç insanların aileleri çocuklarının ölümüne sebebiyet veren bütün kurumlar üstten aşağı mahkemeye vermelidir.

İç hukuk yolları kapalı ise Avrupa İnsan hakları mahkemesine gitmelidir.

Pis bir kaza veya sabotaj sonucu ölen bu fakir fukara insanları ulvi değerlerle kandırmaya hiç kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum.

Sonuç olarak, bu ülkede her geçen gün bilimden, akıldan, müspet ve somut değerlerden uzaklaşarak her işin inançla ve duayla, her işin Allah'a havale edilerek çözüleceğine inanan bir anlayış egemen olmaya başlamıştır.

Bu anlayış işçisinde, memurunda, askerinde ve sosyal yaşamın her alanında kısacası hareketli yaşamın her yerinde yerleşmiş görünüyor.

Yapılan işlerde ve sosyal yaşamda kazaların ve abuk sabuk ölümlerin nedeni budur.

Bu anlayış her geçen gün toplumu sarıp sarmaladığı için kazalar ve ölümler artarak devam edecektir.

Bundan dolayı gazeteler ''böyle ölüm ancak bizde olur'' manşetleriyle çıkmaktadır.

Bundan kurtulmanın yolu; yeniden eğitim sisteminde mantık, felsefe, matematik ve akılla yapılan eğitimin öne çıkarılmasıdır.

Bu olmadığı taktirde, bu anlayışla yirmi yıl sonra bu ülke Afganistan, Pakistan düzeyinde sosyal yaşamın egemen olduğu bin yıl öncesinin gericiliğine teslim olacaktır.

(Bu arada tam yazıyı yazarken, Pakistan'da bir fabrika yangının da tam sayı belli olmamakla birlikte 400'e yakın işçinin yanarak öldüğü haberi geldi.
Orman ve su bakanı Veysel Eroğlu aklıma geldi. Sanki içine doğmuş.)

Bu durumu anlamak istemeyenler, elli yıl önceki Mısır'a, İran'a, Pakistan'a, Afganistan'a bakabilirler.

O gün neredeydiler bu gün neredeler?