Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. 2010’da yazdığım bir makalede, Türkiye için 2013 yılına dikkat çekmiş, 2013 yılında ülke ile ilgili bir takım manipilasyonların olacağını yazmıştım. Yine aynı yıl, bir başka yazımda ‘Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler savaşı’ başlığını kullanarak bu günlere dikkat çekmiştim.
O yazıda, Ak Parti Hükümeti’nin Askere ve yargıya yaptığı operasyona dikkat çekmiş, bunları yaparken de tüm tarikat ve cemaatlerle iş birliği yaptığını vurgulamıştım. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusunu ve bağımsız yargısını kendine göre dizayn etme çabasını vurgulamıştım. O gün Ak Parti’nin bunu yaparken, tüm cemaat ve tarikatlarla işbirliği yaptığı vurgusunda bulunmuştum. Yine O yazı da Türk Ordusu’nun pasifize edilmesi için tüm tarikat ve cemaatlerin iş birliği içinde olduğunu tespitini yapmıştım. İşte o günkü yazıdan bir bölüm: (http://www.aydinses.com/tarikatlar-ve-cemaatler-savasi-makale,44.html - Bu linkten yazının tamamına ulaşabilirsiniz)
-“Çünkü artık cemaatler ve tarikatların desteği ile filizlenen siyasi yapıların elde ettiği rantlardan tarikatlar ve cemaatlerde nemalanmak isteyeceklerdir.
Bu nemalanma, devlet kadrolarına yerleştirilme olabileceği gibi ihalaler, yönetim koltukları olmak üzere her alanda görülebilir. Onun için ki tarikatlar ve cemaatler bundan sonra birbirlerinin yolunu kesmek için böyle kavfalara tutuşacaklardır. Nasıl ki, Cübbeli Ahmet Hoca her fırsatta, Fettullah Gülen Hoca Efendi’ye sataşıyor ve onun okyanus ötesinden ülkeyi yönettiğini söylüyor, onun bir ajan olduğunu ima ediyor.
Bundan sonra böylesi kavgaları çok göreceğiz.
İnşallah bu kavgalar ülkeye zarar vermez, silahlı kavgalara dönüşmez… Cemaat ve tarikat evlerinden cesetler toplanmaz..” (23 Ekim 2010)
Ve Türkiye, o günden bugüne o yazılarımdaki tahminlerimde söz konusu ettiğim bir süreci yaşıyor. Ak Parti Hükümeti’nin yanına aldığı tarikat ve cemaatlerle savaşı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın KCK davasından ifadeye çağrılmasıyla başladı. Öyle ya, Ak Parti’yi iktidara taşımak ve arkasında durup Türk Silahlı Kuvvetleri’ne operasyonlar düzenlenmesine katkı sağlayan cemaatler, o gün de belirttiğim gibi, artık devletin ganimetlerinden fayrdalanmak isteyecekti. 17 Aralık sürecinde ortaya çıkan ‘Para havuzu’, ‘İhalelerden pay alındı’ iddiaları bu ganimetten yararlanmaktan başka bir düşünce değil.
Ganimet demişken kendi başımdan geçen bir olayı da anlatmak istiyorum. Bunu insanların bilmesi ve buna göre değerlendirme yapması gerektiğine inanıyorum.
Ak Parti kurulduğunda ilk yerel seçimler (2004) gazetemizin o günlerdeki yazarı Dr. Erhan Erol’un adaylık sürecinde birlikteydik. Sonra Erhan Bey, Belediye’de basın danışmanı olarak görevlendirdi şahsımı. Bu çalışmamız ancak 3 yıl sürdü. Yaptığımız gazeteden dolayı detaylara girmek istemiyorum bir takım sıkıntılar yaşadık ve sonunda “Ben bugüne kadar ekmeğimi mesleğimden kazandım” dedim ve ayrıldım. Erhan bey sevdiğim bir arkadaşım ve dostum. Onunla ilgili bu anlamda hiç bir sıkıntım yok. Benim mesleki duruşumu da en iyi bilen insanlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bu hatırlatmanın ardından esas paylaşmak istediğim konuya geliyorum. Ak Parti kurulmadan önce de tanıdığım, vaktiyle Büyükşehir Belediyesi’nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da hukuk müşavirliğini yapan Avukat bir arkadaşla sohbet ediyoruz. Belediyeden neden ayrıldığımı sordu. Bende mesleki çalışmalarımla siyasi bir kadro içinde uyuşamadığımı söyledim. Arkadaş şunu söyledi:
-“Sen Erhan Bey ile bir savaşa girdin ve bu savaştan zaferle çıktınız. Benim bildiğim O savaşın 3-5 komutanından biriydin. Sen belediye de olmasan da Erhan bey sana her ay en az 5.000 TL gibi bir destek sağlamalı. Çünkü dinimizde savaşların ganimetinden yararlanmak o savaşı kazananların hakkıdır. Sen de kazanılan bu savaşta bir komutan olduğuna göre bu helaldir” ,
-“Böyle birşey bizim kitabımızda yazmaz. Ben alın terim olmayan emek vermediğim bir konuda verilecek böyle bir parayı kabul edemem. Aç kalırım ama bu bana uymaz” dedim.
Şimdi yine gelinen noktada, 17 Aralık süreciyle ortaya çıkan kutu kutu paralar, bakanların varlıkları, Başbakan’ın oğlunun vakfına sağlanan imtiyazlar.... Bunlar demek ki savaşın ganimetleri...
Yoksa “Ben müslümanım” diyen “gerçek Müslüman olan bir insan kendini dinen koruyan bazı noktalara sığındırmasa böyle havuzlar kurabilir mi... Bunlar yolsuzluk hırsızlık değil ganimet hakkı(!)