Her zaman dile getirildi, yazıldı, çizildi. Türkiye de ne zaman iyi şeyler olsa, ne zaman denklemin önemli unsuru olmaya çalışsak birileri hemen düğmeye basıyor.
İstanbul Taksim meydanında Çevik Kuvvet polis araçlarının bulunduğu noktada ki patlama ilk etap da PKK’yı akla getirse de, şimdiye kadar olayı üstlenen olmadı. Ancak tüm kamuoyu bu saldırıyı PKK üzerinde yoğunlaştırdı ki bu hiçte garipsenecek bir durum değildi. Çünkü hem 31 Ekim tarihinin eylemsizlik sürecinin son günü olması hem de PKK içindeki bazı grupların başıboş hareket etmeleri bu tezi güçlendiriyordu.
Farklı bir durumda KCK nın PKK ismini tamamen tasfiye edip bütün kontrolü kendi eline alması haberidir. Haberde örgütün 2011 tarihini milat olarak kabul ettiğinin de altı çiziliyor. Yani PKK’yı tamamen bitirip KCK adıyla yeni bir başlangıç kararı alındığı belirtiliyor. Zaten üç buçuk yıldır PKK imzasını taşıyan birçok eylem, saldırı veya gösteri aslında KCK tarafından organize edildiği belirtiliyor.
Söyler misiniz Allah aşkına eğer bu hain saldırıyı KCK veya PKK yaptıysa Kürt halkına ne kazandırdı? O kadar insanın yaralanmasıyla Kürt halkının hangi talepleri yerine getirildi? Kürt vatandaşlarımızda biliyor ki bu tür saldırılar çözümü engelleyen ve geciktiren yöntemlerdir.
Diğer bir hususta teröristin patlatamadığı bombaların üzerinden ele geçirilen 2 fünye devrimci karargâhı işaret ediyor olması. Örgüte yönelik daha önceki operasyonlarda ele geçirilen fünyeler ile Taksimdeki canlı bombanın kullandığı 2 fünyenin aynı cins olduğu tespit edildi.
Taksimdeki kanlı saldırının örgüt bağlantısı araştırılıyor. Tüm oklar PKK üzerinde iken İstanbul polisinin DHKP-C ye yönelik operasyonu, Devrimci Karargâh izleri ve Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ün olay yerinde sıcağı sıcağına incelemede bulunması altı çizilecek unsurlardır.
Bu kanlı bombanın patlamasının nedeni ne Kürt halkı ne hak talebi nede sağ sol kavgasıdır. Bu bombanın hedefi sadece huzur ve istikrardır. Çünkü Türkiye de istikrarın sağlanması; bölgedeki enerji kaynakları, İsrail'le yaşanan gerilim ve uluslararası isteklere verilen olumsuz cevaplarla doğru orantılıdır.
Türkiye, Global Ergenekon'un aktivistlerine kafa tuttukça, piyon olmayı reddettikçe bu provokatif eylemler devam edecektir. Şunu hiç bir zaman unutmamak gerekir ki Mavi Marmara katliamı ve eş zamanlı İskenderun baskını tesadüf değildir. Kısaca bu provakatif eylemlerin kimler tarafından yapıldığı artık biliniyor. PKK veya diğerleri hiç fark etmez ki Kürtler de, Türkler de, sağcısı da, solcusu da kimlerin gizli el, kimlerin taşeron olduğunu çok iyi biliyorlar.
Halkımız hiç bir zaman geleceğine umutsuz bakmasın. Terör konusunda, AB konusunda, Kürt sorununda, İsrail Türkiye ilişkileri konusunda geçmişten farklı olarak uzlaşma kuleleri hayli yüksekte duruyor. Çünkü dünyadaki bir çok ülkelerin Türkiye'ye olan ihtiyacı, uzlaşmayı zorunlu kılıyor ki bu provakatif eylemlerle Türkiye'yi aza razı etmenin hesapları yapılıyor.
Bu saldırıyı hangi örgüt, hangi gizle el, hangi hain yaparsa yapsın Türkiye'yi yürüdüğü doğru yoldan geri döndürmeyecektir.