Gecenin karanlığında, aydınlığın ayışığının tutuştuğu zifirin içinden , sesleniyorum…

Bütün ezilmiş kaldırım taşlarının adına, denizin göbeğine salınmış çöplere inat, denizin ortasından densizliğe ve dengesizliğe sesleniyorum…

Kirletiyoruz, kirleniyoruz, kozmetik maddelerinin, temizliğin debdebeli modernizasyonunda deterjanlarla determine edilmişliğimizin entegresinde çöp yığınları daha da büyüyor..kirlenmişliğimiz…

Menfaat ve sefahat içindeliğimizi bozmamak adına , Doğa’nın ve tabiatın dengesine dengesizce davranıp, her gün biraz daha yok ediyoruz.. Yeşilimizi, mavimizi, ve al yanaklı güzelliklerimizi..

Kara çalıyoruz şehrimizin göbeğine, betonların içinde ve milyonların, atıkları içinde her köşemiz daha da çok kirleniyor…

Tophanenin , sur dibinin dibinde tarihin yattığı yerlerde boylu boyunca uzanmış bira şişeleri ve çekirdek leşleri ile dolu..!

Tarihe saygımız tarife sığmıyor, mazinin güzelliğini atiye taşıma mücadelesi vermek yerine, musallaya taşıyoruz…

Ve istanbulu hergün biraz daha zehirliyoruz…

Bugün sokaklarını dolaştım, sevdalısı olduğum bu şehri… Beyaz ve narin gelinliğinden geriye kalan kirlenmiş gri bir tona bulanmıştı elbisesi..

Betonlarla detone edilmiş, ve sancılara gömülmüştü..

İstanbul çileli ve zor bir şehirdir bu çok doğru, ama artık istanbul sadece çileli değil ve lekeli bir şehirdir, hergün bir ölümün, hergün bir kazanın, her gün bir gaspın ve hergün binbir türlü belanın işlendiği nakış olmuştur İstanbul..

Sokaklarda , köprü altlarında , köşe başlarında, tinerci, ve asalak insanların varlığı zuhur etmiş, ve bunlar günbegün artmaktadır…

Sokaklara önem vermezsek meydanlar kirlenir, meydanlara önem vermezsek şehirler..

Kökünden bir mikrobun sardığı gül misali İstanbul kurumaya yüz tutmuşken bir hareketin başlaması gerekmektedir..

Ekmeğinin ve emeğinin toprağına insanlar sahip çıkmalı ve istanbulu eski güzelliğine kavuşturmalıdırlar.

Yoksa bu yozlaşma ve kirlenme bir gün bizim ve sizinde paçanızdan yakalayabilir… Sokaktaki bu darboğaz birgün bizimde boğazımıza sarılıp, tinerci bir çocuğun pilot halinde bizim üzerimizde kamikaze denemesi yapma olma ihtimali birgün bizimde başımıza gelebilir…

Önce bu başı boş insanlara sahip çıkmalı, sonra başına gelen insanların İstanbul'a sahip çıkması gerektiğini düşünüyor ve üzülüyorum…

Ve diyorum ki…

“ Sen ey miski amber…
Ey fetihden gelen haber…
Ey maviliğinde aşkı taşıyan dilber…
Olmamalı sende bu lekeler..”


Ruhumun aynasında, ayrılığa aykırı haykırışlarla, zamanın celladının elindeki kılıcın başıma inmesini beklerken bir şafak vakti…
Yürüyorum sehpalara ve adımlarımda bir sancı..!

Dünya bir değirmendir, insan öğütür..! Öğütlerden faydalanmayan faydasızlara nasihat kar etmez..

Bırakın aksın gözlerimde ki yaşlar ve içimdeki sancılar devrimleri hareketlendirsin yüreklerde…