“-Yasalara aykırı olarak telefon dinlemeleri, özel yaşama ait gizliliklerin izlenmesi, bunları kayıt altına alarak şantaj ya da kanıt diye kullanmalar…
-Bunlar suç olduğuna göre bunu yasa dışı bir örgütlenme yapabilir; F Tipi Örgütler ve Erdoğan Özel Timi. Arkalarında devlet vardır!
-Bazı medya patronları ile işadamlarına bu yolla şantaj yapılması; Recep Tayyip Erdoğan (RTE)-Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe görüşmesi bu örgütler sayesinde. -RTE, Ergenekon soruşturması konusunda “yargı ile yakın işbirliği içerisindeyiz, bunlar iktidara gelmeden yaptığımız tespitlerdir” diyor! Yani iktidardan önce bu örgütlerle işbirliği var!
-11 Temmuz 2003; Yavuz Donat Sabah Gazetesinde Erdoğan’ın Özel Timi’ni anlatıyor. Örgütün doğrudan Başbakana bağlı olduğunu, İçişleri ve Adalet Bakanlarının bilgisinde, çalışmaların gizli, karargâhı Meclise yürüme mesafesinde, iki ayrı düğmeye aynı anda basılabilecek, bazı kişiler doğrudan yargıya gönderilecek diyor!
-F Tipi Örgüt ve RTE’nin “Özel Timi”nin ülkeyi “Korku İmparatorluğu” haline getirebilmesi için “kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez” hükmü ile, CMK’na göre “arama, gözaltına alma, tutuklama, ifade alma, bilgisayarlardan kopya alma, el koyma, telefon dinleme, teknik araçlarla izleme…” gibi TCK’na aykırı olarak tüm bu işlemleri yapabilecek, yani suç işleyerek görev yapabilecek Hâkim ve Savcılara ihtiyaç vardır!
-DGM’nin kapatılmasından sonra 4 Aralık 2004’te CMK’nun 250. ve 251. Maddelerince ÖYM kuruldu ve bu mahkemelere atanan Hâkim ve Savcıların tam istenilen niteliklerde olduğu görülmüştür!
-Bu tür Hâkim-Savcılar da korunma bekler. Bunu da suçlarına karşı koruyacak Adalet Bakanı sağlayacaktır! -Adalet Bakanı’nın tek başına bu tür Hâkim-Savcıları korumaya gücü yetmeyebilirdi. Dik duran, yasaları uygulayan bir HSYK varsa engel olabilirdi. Bunu da bir yasa ile HSYK’nun yapısını değiştirerek yeni atamalarla çözdüler!
-Yine de en üstte bir Anayasa Yüksek Mahkemesi vardı. Her şeye yasalar çerçevesinde engel olabilirdi. Ama çıkarılan yasalarla o da halledildi. AKP’nin kapatılma davasında “AKP laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmiştir; ancak biraz para ödesin, kapatılmasın” gibi akla mantığa aykırı bir karar verince onun da durumu anlaşılmıştır!
-Tüm bunlar Korku İmparatorluğu için sıralı olarak ayarlanıp yürürlüğe konmuş, en son 12 Eylül 2010 referandumunda araya sıkıştırılan yasaların ne işe yaradığı daha anlaşılır hale gelmiştir.
-Artık son anayasa değişiklikleri ile yaratılan Korku İmparatorluğunun kalıcı hale getirilmesine çalışılmaktadır.”
Buraya kadar olan yazı benim değildir. Tamamına satırı satırına katıldığım bu yazı, Em. Yargıtay C. Başsavcısı Vural Savaş’ın “Kim Bu Hainler?” adlı kitabının 212-215. sayfalarındaki “Korku İmparatorluğu Böyle Gerçekleştirildi” bölümünden alınmıştır. Kitap Eylül-2010 baskısı olduğundan son 3 yıldır olanlar yoktur. Onu da ben özetleyeyim:
--Ülkemizin her yanında Apo posterleri, PKK bayrakları çoğalıyor, artık meşrulaştı! “Apo’yu serbest bırakın, yeniden yargılansın, Özerklik, 4 ülkede ortak Kürdistan” söylemleri gittikçe artıyor. PKK kendi polisini-zabıtasını kuruyor. İran-Irak yetmemişti; Suriye sınırında artık PKK ile komşu olduk!
--Başkanlık heveslisi RTE’nin boşuna BOP eşbaşkanı yapılmadığı belli; PKK ile anlaşıp Apo bırakılıp Kürdistan kurulacak! İstenen bu; işte Açılım!
--İşte bu nedenle “Ergenekon” icat edildi. Başta TSK olmak üzere ülkemizde direnme gücü gösterebilecek tüm aydınları uyduruk belge, geçersiz kanıtlar ve “gizli ve çok özel” tanıklarla hukuku katlederek hapislere tıktılar.
--İşte bu nedenlerle 90 Kuşağının son umutlarını darmadağın eden sessiz ve zekâ dolu vatansever çıkışları çok ağır bir şekilde bastırılmaya çalışıldı. Suçlu-suçsuz, eyleme katıldığı saptanan sanatçılar dâhil herkesi uydurma gerekçelerle gözaltına alıp gözdağı verdiler, veriyorlar. Hiçbir zaman kanıtlanmamış ve kanıtlanamayacak “Ergenekon Terör Örgütü” benzeri yeni bir örgüt yaratma peşindeler; büyük olasılıkla adına “Gezinenler Terör Örgütü” diyecekler!
--“Hükümeti beğenmemek” suçunu işleyen herkesi bu örgüte üye olmak, çete kurmak, nerede ve kimler olduğunu sadece kendilerinin bildiği “faiz lobisi” ile işbirliği yapmak gibi son derecede “demokratik” suçlamalarla suçlayacaklar.
--4 canın ölmesine, ondan fazla kişinin gözünü kaybetmesine ve yüzlerce, hatta binlerce kişinin “RTE’nin maaşla ödüllendirdiği polisinin” kullandığı megaorantısız gücü ile yaralanmasına neden oldular, daha da olacaklar.
--İşte bu nedenle kendilerine biat ve itaat etmeyen sermaye sahiplerini devlet gücünü yanlı kullanarak “denetim ve vergi silahlarıyla” susturdular, yok ettiler, gözdağı vermekteler!
--İşte bu nedenle Ergenekon’u yarattılar. Hukuk katliamı olarak tepeden tırnağa usulsüzlüklerle dolu olarak, hukuku katlede katlede yıllar öncesinden alınmış “müebbed” kararlarını okudular!
--Bu verdikleri kararlar demokrasiye inanan, ülkemizin geçtiği aşamaları izleyebilen hiçbir yurtseveri şaşırtmadı. Bu bir senaryoydu, oyuncuları rollerini oynadılar!
--Hakkında onlarca kitap yazılan bu davalar sadece ülkemizin değil, dünya hukuk tarihinin en yüz karası davası olarak yerini aldı.
--Ülkenin Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir generaline “PKK’lı bir yöneticinin gizli tanık yapılması” tek başına bu davanın özetidir! Merak edenler o yazılan kitapları okusunlar.
--Evet; işte bu nedenle altındaki koltuk hızla kaymakta olan iktidar her geçen gün daha da saldırgan hale gelmektedir ve gelecektir.
--Başka yapabilecekleri bir şey kalmamıştır. Kendilerine oy veren yaklaşık % 15-20 kemik seçmenleri ne derlerse inanmaktadır, onlarda sorun yoktur.
--Ama kalan %15-20 seçmen artık bazı gerçekleri az da olsa görmeye başlamış ve bunlar için en tehlikelisi olan “sorgulamaya” geçmiştir.
--Ergenekon’da verilen cezalar ve davanın içeriği, Gezi olaylarında kullanılan orantısız güç ve düşmanlık, RTE’nin halkı bölme çabaları, aylardır süren klasik yalanları bu ikinci kitleyi düşündürmektedir. İşte sıkıntı buradadır.
--Zira Diktatörler en çok düşünen insanlardan korkarlar!
--Hele son zamanlarda artık saklanamaz hale gelen Apo-PKK-BDP-AKP işbirliği ve bunun yansımaları en yandaş taraftarlarını bile rahatsız etmektedir.
--Birlikte yapılacak anayasa, Apo için istenilen “yeniden yargılanmadan ev hapsine, özerklikten ülkenin eyaletlere bölünmesine, PKK’lıların elini-kolunu sallayarak ortalıkta cirit atmasına” ve en son bazı vekillerin açık açık “ya gereğini yap, ya da anlaşmaları açıklarız, sana 15 Ekime kadar süre” gibi yılışık tehditleri mide bulandırmaktadır.
--BOP projesi artık sonuç istemektedir!
--Dış politikada zaten iflas etmiş, bir tane dost komşu kalmamıştır.
--Ekonomide sıcak para ile ayakta duran, Bakanın kendi itirafı ile “satacak bir şey bırakmayan” hükümet artık iflas etmekte, dış açık rekor kırmaktadır!
--Gemi batmaktadır. Can havliyle önüne gelene saldırmanın açıklaması budur! Evet; “Korku İmparatorluğu” artık işlevini tamamlamak üzeredir.
--Ya en demokratik haklarını bile kullanmak isteyenleri faşizan bir tavırla “örgüt-çete “diye suçlayacak- dövecek-sakatlayacak-tutuklayacaklardır.
--Veya sonunda 90 Kuşağı başta olmak üzere tüm yurtseverler her geçen gün “bir fazla sokağa çıkıp” demokratik haklarını kullanacak, bunların yaptıklarını yüzlerine vuracak ve Korku İmparatorluğu’nu bir daha geri gelmeyecek şekilde sandığa gömecektir!
Bir yanda ülkenin bağımsızlığı ve bütünlüğü, Diğer yanda adım adım gidilen Korku İmparatorluğu; seçim sizin!