Avukat Özcan Pehlivanoğlu'nun önderliğindeki 'Sözümüz Var " Hareketi siyasi parti kuruluşu yaparken, İyi Parti  Milletvekili Ümit Özdağ ile gerçekleştirdikleri bir görüşme haberlere konu oldu. Özdağ'ın 'Sözümüz Var Hareketi'nin parti çalışmaları sorasında Özcan Pehlivanoğlu ile ilgili söylediği sözler dikkat çekti. İşte Özdağ ile yapılan görüşmenin ayrıntıları:
 

"Gündem dışı bir açıklama..."

Gökkubbe altında hiçbir şey gizli kalmazmış. Susarsanız; boşluğu 'fısıltı gazetesi' dolduruyor. Açık olmaya, kamuoyunu doğru bilgilendirmeye de SÖZÜMÜZ VAR.

Anlatacaklarım "canın/ız cehenneme"nin sanal gündemden dolayı gecikmiş özetidir:

Biliyorsunuz; iki yıl kadar önce "Türkiye'nin yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var" diyerek yola çıktık. Bu uğurda kafa yorduk; çalıştaylar yapıp ciddi değerler ürettik.

Son aşamada "şu şu insanlarla da beraber olun" denince, hiç kapris yapmadan "gelin, beraber yürüyelim" diye çağrı yaptık.

Bu süreçte son 5 ayın özeti:

Sayın İsmail Koncuk ile 5 toplantı yaptık. Ne hikmetse resim yayınlamamızı istemedi; yayınlamadık. İstifasında yanında durmamızı da istemedi. Olabilir.

Artık bağımsızdı. Randevulaştık; Meclis'te ziyaretine gidiyorduk ki, Meclis dışında görüşelim dedi, kapıdan döndük yine bizim ofiste görüştük. Ama bu süreçte gerek Sn.Koncuk, gerek Sn.Özdağ, ısmarlama parti kuracak bir arkadaşla gün aşırı fotoğraf veriyorlardı. Neyse..

Ümit Hoca ekranlara çıkıp mahkeme kararıyla partisine döneceğini söylüyordu ve nihayet döndü.

Bu arada Sözümüz Var Hareketi de parti kuruluşu için tarih verdi.

Tam bir gün sonra Sn.Özdağ önce Watsapp grubundan ayrıldı, 12 saat sonra da partisinden istifa edip "parti kuracağını" açıkladı ve İstanbul'dan temaslara başladı. Tek tek yanına çağırdığı arkadaşlarımız "Böyle yakışık almaz, biz bir platformuz" diye itiraz edince, malum davet gerçekleşti ve Hareketin Sözcüsü olarak 16 mart salı günü Enstitüde Hocayla görüşmeye gittim.

Gayet sıcak karşılandık. Hararetli bir görüşmemiz oldu: Ümit Hoca "Geçmişi bırak, bugüne gel" diye, ben de "Misyonunuz adam ayartmak, bizi engellemek mi?" diye sesimizi yükselttiğimiz anlar oldu. Ben sayı pazarlığına değil prensipte anlaşıp fotoğraf çekinmeye geldim dedim. Durumu arkadaşlarıma iletip onların da rızasıyla, iade-i ziyaretinizde çekilecek toplu fotoğraf ve ortak bir metinle kamuoyuna açıklarız diye anlaştık. Bizi bina dışına kadar bizzat kendisi yolcu etti.

Aynı gün durumu "Siyasette hep sizin dediğiniz olmaz. Paylaşmanız gerekir, uzlaşmanız gerekir, bazı kriterlerinizden fedakârlık etmeniz gerekir" diyerek arkadaşlarımıza aktardım ve Ankara'ya gelmek için bizden haber bekleyin dedim.

Bundan sonraki 5 günde bakın neler yaşanmış:

18 Mart 2021 perşembe

(Randevu yeri, tarihi, saati kesinleşti-Arkadaşlara bildirdim)

19 Mart 2021 cuma

(Yapılacak açıklama metninde Hoca ile mutabık kaldık)

20 Mart 2021 cumartesi saat 17.33

(Seyit Bey aradı ve 4 dakika konuştuk)

21 Mart 2021 pazar

Erdoğan: Temiz su kaynaklarına erişim bir beka meselesidir Erdoğan: Temiz su kaynaklarına erişim bir beka meselesidir

(Söz verdiğim gibi, Ümit Hoca'ya ofisin konumunu attım)

22 Mart 2021 pazartesi Saat 15.00 (Toplanmışız; gelen-giden yok. Randevu iptali de yok)

Saat 15.30'da bir arkadaş İsmail beyi, bir arkadaş da Ümit beyi aradı: "Geldik, toplandık; Sizi bekliyoruz; hayırdır, niye gelemediniz" diye sordular. Cevap; "gelin, tek tek görüşelim.."

"Bey" olmaya talip olan naz da çekecek, kahır da çekecek, gönül almasını da bilecek/ti.

Şuraya, üzerinde mutabık kalınan ve buluşma gerçekleşseydi kamuoyuna açıklanacak ortak metinden sadece iki pasajı alıp takdirlerinize sunuyorum:

"......Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sıkıntılı ve tarihî günler yaşadığı bir zaman diliminde kurulmuş olan Sözümüz Var Hareketi Platformu, millet ve devlet varlığını önceleyen bir karara daha imza atmış bulunuyor."

".....Nihayetinde Sn.Özdağ da Sözümüz Var Hareketi merkez ofisini ziyaret ve Sn.Pehlivanoğlu ile el sıkışarak "birlik fotoğrafı" verilmekle "hayırlı olsun" denildi."

Peki ne oldu da bu bildiri yayınlanamadı, onu da anlatayım:

Seyit Bey 4 dakikalık konuşmadan bir gün önce de beni aradı ve metnin başlığında "BERABER ÇALIŞMAYA KARAR VERDİLER" yerine "Ümit Özdağ'a katıldılar" deseniz dedi. Ya sabır dedim, yutkundum. Hallederim, tamam dedim. Başlığı "BERABER YÜRÜMEYE KARAR VERDİLER" diye değiştirip yine Ümit Bey'e yolladım. Ümit Bey de o saatte Watsapp'tan beni arayıp "Geldiğimizde başka neler yapacağız" diye sorular sordu, bilgi aldı. İsmail Bey adresi biliyor dedim. O ayrı yönden gelecek, mutlaka konum at dedi.

Bunlar gayet normal, olması gereken şeyler..

Geriye ne kaldı: 4 dakikalık konuşmanın içeriği:

-Reis müsait yerde misin, yanında kimse yoksa bir durumu ileteceğim:

-Buyur Seyit Kardeşim, boş odaya geçtim, söyleyebilirsin.

-Diğerlerine itiraz yok da Özcan fotoğrafta istenmiyor.

-Kim istemiyor?

-Herkes.

Kan beynime sıçradı. Bunun nasıl bir saçmalama olduğunu somut sebeplerle kısa bir süre anlatmaya çalıştım ve ekledim:

-Bu senin görüşünse "canın cehenneme"

-Yok, ben sadece elçiyim diyorsan "canınız cehenneme".

Telefonu kim önce kapattı bilmiyorum.

Bana göre "Yolunuz yol değil, Siz üzüm yemek istemiyorsunuz, ne haliniz varsa görün" diye uzun uzun anlatmak yerine, kısaca o iki kelimeyi söylemiştim.

Bunu, gelmedikleri toplantıda, arkadaşlarıma aynen aktardım. Az bile demişsin dediler.

Durum bundan ibarettir.

Hani denir ya "Gelecek seçimler için değil, gelecek nesiller için siyaset". Biz tam da bu niyetle yola çıkmıştık. O yolda devam ediyoruz.

Kim var diye soranlarla değil "ben varım" diyebilenlerle yürümeyi sürdüreceğiz. Herkese de çıktıkları yolda üstün başarılar dileriz.

Editör: TE Bilişim