Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasının ardından Türkiye'de bir kontrolsüzlük aldı başını gidiyor. Başkanlık sistemi henüz yasal olarak yürürlükte olmasa da Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından fiilen uygulanıyor.

Cumhurbaşkanı siyasi olsun olmasın ülke gündemindeki her konuda mutlaka açıklama yapıyor. Açıklamalarıyla de (Söylediği gibi) gündem yaratıyor.

Türkiye 12 Eylül sonrası ilk defa denilecek bir olay yaşadı İzmir Ege Üniversitesi'nde. Üniversitede Ülkü Ocakları Temsilcisi genç bir fidan PKK yandaşlarının bıçaklı saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Fırat Çakıroğlu'nun öldürülmesi Türkiye'de karanlık bir senaryonun sahneye konulması için atılan adımlardan biridir.

Aslanlar gibi olan bu gencimiz, Türkiye'nin birliği bütünlüğü için mücadele ettiğini sosyal medyadaki mesajları ve katıldığı toplantılardan görmeniz mümkün. Okulunda sevilen ve çalışkan bir öğrenci. Bu gencimiz haince bir cinayete kurban gitti. Günlerdir tehdit edilmesine rağmen, okulda günlerdir süren gerginliğe rağmen önlem alınmaması, bu gencin yaralanmasından sonra sağlık personelinin gecikmesi ve polisin hastaneye götürmemesi akla bir çok soru işaretini getiriyor...

Türkiye Özgecan cinayeti ile ayaklanmış, yurdun dört bir yanında 'Kadına şiddete karşı yürüyüşler' gündeme oturduğu sırada, Fırat Çakıroğlu saldırıya uğruyor.  Bu sefer değişik kesimlerin de desteği ve Ülkü Ocakları'nın Türkiye çapında yürüyüş ve protesto gösterileri Türkiye gündemine otururken Süleyman Şah Türbesi'ne operasyon yapılıyor. Bu olaylar bu kadar tesadüfi olabilir mi bilemiyorum.

Süleyman Şah Türbesi'nin IŞİD'in kontrolünde bulunduğu aylardır konuşuluyor ve dile getiriliyor. Twitter fenomeni  Fuatavni bunu yaklaşık 6 ay önce dile getirmişti. Ancak ne olduysa bu operasyon bir türlü yapılamamıştı. Türkiye gündemini sarsan 2 cinayetin ardından 'Şah Fırat' operasyonu yapılıyor.  

IŞİD'i eOperasyon öyle bir sunuluyor ki vatandaşa... Türk Silahlı Kuvvetleri gitti, etkisiz hale getirdi ve Süleyman Şah Türbesi içersindeki emanetleri  ve Süleyman Şah'ın naaşını alıp getiriyor.  Oysa ilk bakışta yapılan operasyon sonucu yurt dışında bulunan tek toprağımızın güvenliğinin sağlandığı imajı çıkıyordu açıklamalardan.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel açıklama yaparken övünüyorlardı. Oysa her şey YPG'nin açıklamasıyla altüst oldu.  YPG tarafından gelen fotoğraflar ise şoke edecek cinstendi.  Süleyman Şah'ın emanetleri getirilip PKK'nın kontrolündeki bir alana gömülüyor ve Türk Bayrağı PKK'nın bez parçası ve Apo posterlerinin gölgesinde dalgalanıyor. Yani Türkiye Suriye topraklarında   yaptığı operasyonla aynı zamanda uluslararası hukuk karşısında da kendini zor durumda bırakacak bir eylem gerçekleştiriyor...

Bu nasıl plan, kimin planı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendisinin onayı ile yapıldığını açıkladı.

Zamanlama ve plan çok manidar.  Türkiye seçimlere giderken "iktidar, savaşta olsa kendini önde tutmak için senaryolar yazıyor" denilse yeridir.

Suriye ile savaşa girmek için yapılan bir girişim denilse de yanılmış olmayız. Çünkü, Suriye iç savaşın içinde olmasa, bizim bu hareketimiz karşısında direkt savaş ilan eder ve saldırırdı.

Yoksa, yıllardır yıkılamayan, iktidardan indirilemeyen  Esad'ı devirmek için Türkiye'yi savaşa sokma senaryosu mu bu..?

Yoksa üst üste hükümete zarar verecek şekilde gelen gündemleri değiştirmek için yapılan bir operasyon mudur?

Zaman her şeyin ilacıdır. Bekleyip görelim...