Geçtiğimiz günlerde yolumuz Yahya Kemal’in doğup büyüdüğü şehir, Üsküp’e düştü. Üsküp çok değil yüzyıl öncesine kadar bir Türk şehriydi. Hem de o kadar bir Türk şehriydi ki; o gün birileri Üsküp’ün Makedonların eline geçeceğini ve Türklerin gitmek zorunda kalacağını söylese başta Üsküplüler olmak üzere herkes gülüp geçerdi.
Ancak bu gülüp geçilecek hadise vuku buldu ve bugün Üsküp, otuzbin Türk’ün var olma mücadelesi verdiği başkalarının şehri oldu.
Bana göre Üsküp; camileri, tekkeleri, hanları, hamamları, çeşmeleri ile İstanbul’un Balkanlardaki eşdeğeri olan bir şehir! Hem deTürk eserlerinin bilerek yok edilmesine rağmen. Zaten Osmanlı’da Üsküp’ü, Balkanlar elden gitmesin diye başşehir yapmayı düşünmüş.
Yahya Kemal; bir Türk devletinin yıkılışını, yeni bir devletin doğuşunu vede Türk Milletinin dirilişini bana göre en iyi anlatmış bir Türk aydınıdır. Onun fikirlerinin beslendiği ana kaynaklardan biride Üsküp ve orada yaşadığı hayattır.
İşte böyle bir şehire gittik ve Yahya Kemal’in yazdığı “Süleymaniye’de Bayram Namazı” şiirine nazire yaparcasına bende “Üsküp’te Bir Cuma Namazı” başlıklı yazımı yazmaya karar verdim. Öyle ya Yahya Kemal gelip İstanbul’da böyle bir şiir yazarda ben niye Üsküp’e gidip bu başlıkta bir yazı yazmayayım. Şaka, şaka! Haddim değil benim böyle bir şey yapmak ama böyle bir yazı yazmak zorunda kaldım.
Ne diyor Yahya Kemal “Süleymaniye’de Bayram Namazı” adlı şiirinin sonunda
“…Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.”
Bende Üsküp’e iner inmez Cuma vakti yaklaştığı için bavulumu otele koydum, namazı kılmak için Üsküp’te vaaz ve hutbenin Türkçe okunduğu tek cami olan Murat Paşa Camii’ne geçtim.
İnsanlar namaz için sokaklara taşmıştı. Kendimi Yahya Kemal’in Süleymaniye Camisinde hissettiği duygular içinde hissettim... Üsküp camilerinin birinde ezan bitiyor diğerinde başlıyordu. Allah’ın Kuran’da belirttiği; dinini kıyamete kadar yaşatacağı hükmüne Üsküp’te okunan ezanlarla ve camiye koşanlarla bir kez daha şahit oluyordum. Çünkü Müslümanların üzerinden silindir gibi geçen soykırımlar, sürgünler, göçler ve akla hayale gelmedik zulümler; insanları Allah’a, Kuran’a ve Hz.Muhammed’e inanmaktan ve iman etmekten vazgeçirememişti. Bunun ne demek olduğunu, yaşamayan bilemez.
Neyse cemaatin arasına karıştık ve vaazı dinlemeye başladık. Vaiz bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama işi nihayetinde getirip siyasete bağlıyordu. Sonunda müezzin vaizin ismini söyledi: bizim meşhur Milli Görüşçü siyasetçi Şevki Yılmazmış! Bütün büyü o an bozuldu. Akşamada en lüks otellerden birinde konferansı varmış. Cami cemaatinide oraya davet ettiler. Türkiye yetmedi her yerde Türkleri milliyetten uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Türkiye’yi günümüz Üsküp’üne döndürmeye çalışan iktidar ve onların yetiştiği ocak; her halde Türk Milletine Türkiye’de yaptıkları yetmemiş olacak ki; mazlum ve mağdur Üsküplü Türklere de milliyetsizlik aşılamak üzere oralara ulaşmışlar.
Bütün Türk Milletine ve özellikle Üsküplü Türklere tavsiyem Yahya Kemal’i okumalarıdır. Sırtını Türk Milletine dönmüş olan imam ve vaizleri dinleyeceklerine böyle yapsınlar bin kere daha iyi olacaktır.
Bu vesile ile tavsiyem, siz Üsküp’ün halinden ve oradaki Türklerin durumundan ibret alın, onlarda bu tip adamlara rağmen bu güne kadar büyük fedakarlıklarla muhafaza ettikleri Türklüklerini muhafaza etsin ki; ediyorlar. Unutmayın! Allah, Yahya Kemal’in aşağıda dediği gibi Türk Milletini sonsuza kadar var edecektir. Yeter ki; duruşumuzu bu sütü bozuklara kanıp bozmayalım.
“Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i
Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin!
Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu”