17 ağustos1999 tarihinde deprem oldu, 22 yıl geçti.

O gün bugündür şehirlerin depreme dayanıksız binaların dönüştürülmesi konusunda bir çok yasa çıkarıldı.

Bu konuda belediyeler,TOKİ,bir çok kurum kendi çapında çalışmalar yaptılar, münferit uygulamalar içine girdiler.

Oysa kentlerin dönüşümü tek bir kurumun altından kalkabileceği bir iş değil.

Bugün ülkenin büyük bölümü deprem riski altında bulunmaktadır.

1999 yılından sonra on tane yıkıcı deprem yaşadık.

Bu gün ülkemizin en büyük ve en yıkıcı düşmanı deprem olduğu henüz kabullenilmiş değiliz.

Bundan dolayı hala kurumlar arsasında bir dayanışma ve tek elden ülke çapında yapılacak bir uygulama söz konus değil.

Tıpı cepheye savaş için giden ordunun savaş stratejisini bir çok kişinin ayrı ayrı yönlendirmesi gibi.

Böyle bir ordunun savaş kazanması mümkün değildir.

6306 sayılı yasa dönüşümler konusunda bir çok kolaylık getirmesine rağmen işin can alıcı noktası olan planlama,paylaşım ve finansman konusunda çözüm önermedi.

Bu gün yirmi daireli bir bina için ”Riskli yapı” kararı alındıktan sonra iki ay içinde suyunu, elektriğini,doğalgazını kes yık demesi kolay fakat mevcut binanın nasıl yapılacağı konusunda finansman ve plan önerisi açık kaldı.

Böyle bir binayı aynı şartlarda yapılması konusunda bir takım plan engelleri vardı,hala var, bazı belediyeler bunu plan notlarıyla aşmaya çalıştılar.

Bugün için meri imar planında beş kat imar durumu varken,riskli bina yedi kat yapılmış.

Böyle bir bina yıkılmış olsa yedi kat yerine beş kat yapmak zorunda, iki kat kaybı ve bağımsız bölüm kaybı oluyor.

Bu sorunu bazı belediyeler aştı, eğer bina riskli ise binanın mülk sahipleri yıkıp yapmak isterse gene yedi kat yapmaya izin verecek olan plan notlarını uygulamaya koydu.

Oysa bu tür kararlar deprem sonrasında hemen alınmalıydı.

Bu tür binaların mülk sahipleri kendi olanaklarıyla yapabilmekte, kira yardımı alabilmekte fakat finansman konusunda hala kamunun katkısı söz konusu değil.

Bir de müteahhit eliyle yapılması söz konusu olan parseller var, bu konuda yedi katlı binayı yıkıp müteahhite yaptırmak çok kolay değil.

Çünkü yedi kat yerine, dokuz kat yap denilemiyor ve mevcut yasalar buna bir çözüm bulamıyor.

Hiçbir şehir plancısının yedi kat yerine dokuz kat verelim demesi söz konusu değil.

Çünkü özellikle İstanbul çok yoğun bir şehir, böyle çözümler üretmek şu an mümkün değil.

Bazı belediyelerde ada bazlı planlarda mevcut planda artışlar yaparak beş katlı mahalleyi on iki katlı bloklara çevirenler oldu.

Bu tür projelerde müteahhite verilen %30 civarında ilave yapı artışıyla yeni finansman yaratılmış oldu.

Bu ilk anda mantıklı bir çözüm gibi görünse de gene İstanbul şehrinde o ada da, bin kişi yerine bin üç yüz kişinin yaşadığı alanları yaratmış oldu.

Bu da bilimsel ve insan yaşamının standartları açısından doğru çözümler olarak görünmüyor.

Bunun tek yolu var, devletin bu tür yapılara finansman sağlaması ve bütün mahalleleri aynı anda dönüşüme sokması.

Örneğin bir mahallede yüz tane bina yıkılacak ve yapılacaksa o yüz bina yıkılmalı, vatandaşın sağa sola gitmesini engellemek için yıkılan bu parselin yarısına prefabrik tekrar kulanılabilen katlı konutlar yapılmalı.

Orada oturan vatandaş kalan yüzde elli kısım bittikçe yeni binalara taşınması sağlanmalıdır.

Bu durum için devletin bütün kurumları bir araya getirip ortak çalışma şartları oluşturulmalıdır.

Bugün şunu gördükki, 22 yıldır kurumların tek tek gayretleri yeterli çözümü üretemiyor.

Ayrıca son çıkan imar affında çok büyük eksiklikler vardı, en büyük eksiklikte riskli yapıların affa sokulması oldu.

Ayrıca dönüşüm için çıkarılan yasaların Türkiye genelinde farklı sorunlar ürettiğini gördük.

Örneğin İstanbul da yaşanan sorunlarla, Diyarbakır da yaşanan imar sorunlarını çıkarılan yasalar tam kucaklayamadı.

Bu konuda tek çözüm ülke genelinde bütün belediye başkanlarının ve merkezi hükümetin bütünlük içinde çıkaracağı ve beraberce hareket edilmesi ve kamu eliyle yapılması olmalıdır.

Çünkü bugüne kadar yapılan dönüşümlerin bir çoğu müteahhit ve özel sektör eliyle yapıldığı için şehirlerin plan bütünlüğü yok edildi.

Bunu anlamak için, İstanbul’un yirmi yıl önceki yapı stokuyla, bu günkü yapı stoğuna ve şehir silüetine bakmak yeterli.

”6 haziran 2018 tarih ve 30443 saylı Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar” veya halkın dilinde oluşan ”İmar barışı” hiç bir zaman kentsel dönüşüm için katkı sunan yasalardan ziyade para toplama düşüncesi için çıkarılan yasalardı.

Bu yasanın bazı maddeleri aynen şöyle.

—————————————————————————————–

Yasa maddesi:

”(2) Yapı Kayıt Belgesi düzenlenemeyecek yapılar için bu belgenin düzenlendiğinin tespit edilmesi durumunda, Yapı Kayıt Belgesi iptal edilir, bu belgenin sağlamış olduğu haklar geri alınır, Yapı Kayıt Belgesi bedeli olarak yatırılmış olan bedel iade edilmez ve belge düzenlenmesi safhasında yalan ve yanlış beyanda bulunulan müracaat sahibi hakkında 10 uncu maddenin ikinci fıkrası uyarınca suç duyurusunda bulunulur.”

————————————————————————————————

Bu maddeye göre halkın özgür iradesine bırakılan beyan işinde ”Aman ha yanlış beyanda bulunma, bulunursan yasanın 10.madesine göre 26.9.2004 tarih ve 5237 sayılı TCK’nın resmi belgede yalan beyan balşlkılı 206 . maddesine göre işlem yaparım ”diyor.

Biliyorsunuz, bizim halkımız hiç yalan beyanda bulunmaz, hiç devletinin malına, mülküne tenezzül etmez ! Buradan iddia ediyorum bu maddeyi imar barışındaki beyanlardaki yanlış beyandan dolayı devlet işletsin evrakta sahtecilik ve yalan beyandan dolayı en az %60’ı hapse gire. Daha sonra yapılan incelenmelerde yanlış beyan edenlerin tespiti yapıldı yatırdığı para yasa gereği yandı, imar affı talebi iptal edildi fakat TCK’nın ilgili maddesi uygulanmadı.

Yasa maddesi:

MADDE 9 – (1) Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır.

———————————————————————————–

İşte bu madde de depreme dayanıklı olan binaları sen beyan edersen, ben paranı alırım devlet olarak sorumluluğu sana bırakıyorum diyor.

Yapı sahiplerinin sorumluluğuna bırakılan bu konu bence devletin sorumluluğunda olmalıydı ve riskli binalar imar barışından muaf tutulmalıydı fakat yapılmadı.

Bu yasa, 2018 yılının haziran ayında çıktı beyan süresi iki defa uzatıldı süre 2018 yılında bitmesi gerekirken, 2019 yılı sonunda bitti.

Şu anda imar barışından faydalanmış, kat mülkiyetine dönüşmüş,tapuları verilmiş binlerce riskli bina devlet eliyle yıkılması gerekirken, resmi hale getirilmiştir.

Oysa bütün bu yasaların yerine yani imar barışı veya 6306 saylı ”Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun”u çıkarmak yerine bütün Türkiye’nin yerel yönetimleriyle ve devlet kurumlarıyla yapılacak ve günlerce sürecek bir çalışma yapılması, risklli binaların dönüştürülmesi hakkındaki kanun konusunda tek bir kanun çıkarılır şehirlerin nasıl dönüşeceği tarif edilir, kurumların sorumluluğu tarif edilir, finansman konusu yasayla çözüm bulunur ve belli bir süre konularak öncelikle Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde bulunan şehirler dönüştürülmelidir.

İmar barışı olsun, kentsel dönüşüm yasası olsun ilk çıktığı 2012 den bu güne bir kaç kez değişti ve uygulamalarda görülen aksaklıklar giderilmeye çalışıldı.

Bir saat sonra, yarın deprem olacakmış heyecanıyla bu iş yapılmalıdır.

Bu konuda Mexiko City, San Andreas fay hattının üzerinde,1999 yılından itibaren yıkıcı depremler yaşadı ve bugün o şehir dönüştü, büyük oranda deprem riski altından kurtuldu.

Meksiko City Aztek uygarlığının başkenti olan göl şehir üzerine kurulmuş olan, zemini çok kötü ve altı bataklıktır. Her yıl otuz santim binalar battığı halde şehir dönüşmüştür.

Onlar böyle kötü şartlarda dönüşümü başarmışsa, biz de başarırız yeter ki yerel yönetimler ve devlet bir merkezi yönetim bütünlük içinde yeni bilimsel bir kentsel dönüşüm yasası çıkarsın.

Bu makaleyle ilgili çok değerli görüşlerinizi yazabilirseniz bir sonraki yazacağım yazıya ışık tutacaktır. Değerli görüşlerinizi bekliyorum saygılarımla.