İnsan nerede,hangi şartlarda olursa olsun doğduğu çocukluğunun geçtiği toprakları özlüyor.
Bu duygularla Tokat -Almus- Değeryer köyüne yani doğduğum ilkokulu okuduğum köyüme gittim.
Hani diyorlar ya ''bülbülü altın kafese koymuşlar memleketim memleketim'' demiş.
İstanbul'dan bakınca köy farklı köyden bakınca köy farklı.
Köylerin değişmeyen bir tek yanı var topografyası, gelişen ormanlar, çoğalan yeşillikler ve insanının samimi sıcak yaklaşımı.
Köy insanının sıcaklığını samimiyetini şehirde bulmanız mümkün değildir.
Köyde kırk elli yıl öncesiyle kıyaslanamayacak ilerlemeler var fakat değişmeyen tek şey yoksulluk ve gelişmeyen tarım hayvancılık.
Tarım bitti diyoruz ya.
Köyün tarıma açık topraklarının %70' i ekilmiyor otu biçilmiyor.
Hayvan sadece iki kişinin yiyeceği ürünler kadar yapılır olmuş.
Köylünün geçimi emekli maaşı,dul yetim aylığı,sakat ve engelli yardımları ve altmış beş yaş aylığı olmuş.
İki kişiden birisi altmış beş aylığı yaklaşık 400 lira aldığında ''Durumum çok iyi'' diyebiliyor.
Bin lira emekli maaşı alanlar ise köyde kral.
Çünkü yaşam standardı belli.
Kitap,sinema, eğitim masrafı, tatil,kira,su parası, ısınma gideri yok.
Sadece tertemiz hava, temiz çevre ve bol bol düşünmeye fırsa t veren zaman.
Köyde herkes kapısının önünde ağaç kütüklerden oluşan ve sandalye görevi gören yerlerde oturuyorlar ve hiç konuşmadan saatlerce toprağa bakıp düşünebiliyorlar.
Dedim ya düşünmek isteyenler kafayı beyni dinlendirmek isteyenler köye gidebilirler.
Bir de köyün gençleri varki bahsetmeden olmaz.
Onlar şehirli olmuşlar köy kültürünü unutmamışlar.
Ana babalarının yanına gelmişler köyün atmosferine kapılmışlar köy yaşamının içinde dim dik ayakta durmaya çalışıyorlar.
Yaşlı anne babanın gücünün yetmediği tarım ve hayvancılık işlerini yapıyorlarki, anne baba kışı rahat geçirebilsin diye.
Tozanlı ırmağında elle balık tutmayı öğrenmişler.
Ayı domuz geldiğinde yüreklice onları kovalamayı görev edinmişler.
Köyde toplanacak bir köy odası, bir kahve olmadığı için gecenin geç saatlerine kadar köy sokaklarında kurdukları açık kahvelerde sohbet toplantıları yapmayı becerebilmişler.
Gençlerin hemen hemen hepsi köy dışında yaşam kurmuşlar.
Köyün okula giden çocuğu olmadığı için ilk okul kapanmış.
Köyde yıllardır öğretmen olmadığı için bilgilenme, fikir sorma, bilimsel aklın müracaat edeceği hiç bir kurum kalmamış.
Akıl danışabilecek tek kurum köyün imamı.
Okul ve lojman var öğretmen ve öğrenci yok.
Tozanlı ırmağının birleştiği Almus barajına kadar olan alanda iki tane HES projesi hayata geçmiş o güzelim tozanlı vadisinin doğası paramparça edilmiş.
Vadide insan kalmadığı için HES' lere karşı ses çıkmamış,tepki verilmemiş onlarda istedikleri gibi doğayı tahrip etmeye devam ediyorlar.
Değeryer köyünün önüne HES için ölçüm cihazı konulmuş bunun ne olduğunu ne köylü ne de muhtar bilmiyor.
Yani köyün mezarlığının yanına köyün dibine ölçüm cihazı konulmuş köylünün haberi yok.
HES' in ne olduğunu köye ve etrafına ne gibi zararlar getirebileceği konusunda köylü bilinçli değil.
Bu konuları konuşmaktan çekinir olmuşlar.
Tıpkı güzelim dağları seyrettikleri gibi HES' leri de seyrediyorlar.
Doğa ve tozanlı vadisi bir kaç kişiye peşkeş çekilmiş ses yok tepki yok.
Köy yaşamının en güzel yanı köyde parasız da yaşanabileceği.
Çünkü çay şeker ve elektrik parası dışında paraya ihtiyaç yok.
Bunun içinde aylık 100 liran varsa köyde yaşamak mümkün.
On yıl yirmi yıl öncesine göre üniversite okuyan öğrenci sayısı artmış görünüyor.
Yani köylü ve çocukları eğitimin önemli olduğunun bilincine varmış görünüyor.
Almus tozanlı vadisinin en büyük sorunu ise yol.
Yolların bir kısmı asfalt bir kısmı ise hala stabilize bile değil, engebeli çukurlarla dolu toprak yoldan köylere ulaşılıyor.
Yani 2015 yılında hala yol sorunu devam ediyor.
Doğa da insan azalmış domuz ve ayı çoğalmış.
Artık dağlar ayıların ve domuzların hakimiyetine girmiş.
Dağlar ormanlar insanların değil hayvanların olmuş.
Ayı vurmak yasak,cezası 15000 lira.
Domuz vurmak ise serbest.
Köy ve civarında sebze meyve yapmak artık çok kolay görünmüyor çünkü ayı ve domuz sebze meyvenin en büyük ortağı olmuş.
Anadolu da bir köy gözlemini anlatmaya çalıştım.
On yıl sonra belki en uzun yirmi yıl sonra köyler boşalacak gibi görünüyor.
Çünkü her yıl köylerden şehirlere göç sürüyor.
Şehirlerde ise köyden şehre gelişin ve kentleşmenin ağır sancıları toplumun en büyük sorunu olmaya devam ediyor.