İkinci dünya savaşı sonrasında dünya üzerinde yarattığı büyük yıkım ve travma sonucunda birleşmiş milletler genel kurulu kuruldu.

Kuruluşun ana teması ikinci dünya savaşını kazanan galip devletlerin iradesi sonucu çıktığı için ''Galip devletler örgütü'' diyenler de oldu.

Bu fikrin ana kurucuları ABD başkanı Frannklin Roosevelt ve İngiltere başbakanı Wilson Churcchill olmuştur.

Kuruluşunda üye sayısı 51'ken bu gün bu sayı 193 tür.

Birleşmiş milletler Güvenlik konseyi on beş üyeden oluşmaktadır.

Bu üyelerin beşi daimi üyedir.

Bunlar; ABD,Çin,Rusya,İngiltere,Rusya şeklindedir.

Beş daimi üye aynı zamanda ikinci dünya savaşının galip devletleridir.

Dünyayı ilgilendiren herhangi bir konuda bu ülkelerin bir tanesinin vetosu bile herhangi bir kararın çıkmasına engel olabilmektedir.

Yani 193 üye ülke bir yana beş üye ülke bir yana.

Şöyle de diyebiliriz, 193 üye ülke bir konuda evet dese bile daimi üyelerden bir tanesi hayır dediğinde karar veto edebiliyor ve engelleyebiliyor.

Bu duruma bakıldığında adaletsiz bir durum olduğu çok açık biçimde ortada duruyor.

Bu durum 1945 yılından beri böyle devam ederken  dünyanın tamamı bu duruma karşı herhangi bir çabanın içinde olmamıştır.

Bu durumu dile getirmek için cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan ''Dünya beşten büyüktür'' demiştir.

Sayın Erdoğan'ı seversiniz sevmezsiniz veya nefret edebilirsiniz İç politikada olan bitenleri bir kenara koyacak olursak bu düşünce haklı olmasına rağmen ve adaletsiz bir yapıyı dile getirmesine rağmen dünya ülkelerinden bir tane bile destek görmedi.

Çok haklı bir talep olmasına rağmen dünyada neden destek görmedi bunun cevabını ben bilmiyorum.

Bu fikri Almanya(Beş daimi ülke değil) başbakanı Merkel dile getirseydi ne olurdu merak ediyorum?

BM 'de oylamalar demokrasinin ana kuralı  gereği salt çoğunlukla alınabilir.

Ülkelerin nüfus çoğunluğuna göre oy sayısı belirlenerek oy kullanılabilir.

Nüfusu çok olanın oyu çok az olanın az olması uygulanabilir.

Ülkelerin gayri safi milli hasılasına göre olabilir.

Bunların hangisi uygulanırsa uygulansın bir ülkenin veto hakkının olmasından daha adaletli ve hakkaniyet ilkelerine uygun olacaktır.

Cumhurbaşkanı burada çok haklı görünmesinin karşılığını neden göremiyor?

Gene Dünyanın en önemli ve en sıcak konusu savaştan kaçan göçmenler sorunu.

Suriye'nin yanı sıra Fas,Tunus,Cezayir, Irak ve çatışmalı bölgelerden kaçan milyonlarca insan fakir bölgelerden zengin bölgelere doğru akın akın göç etmeye devam ediyor.

Bu konuda en büyük sorunu Türkiye yaşamaktadır.

Tam sayı bilinmemesine rağmen yaklaşık iki milyon beş yüz bin insanın ülkemizde yaşamaya çalıştığını  tahmin ediyoruz.

Göçmen kabulü  konusunda birazcık olsun Almanya başbakanı barışçıl insancıl yüzünü gösterip göçmen kabul etmesinden dolayı Nobel barış ödülüne layık görülme fikri gündeme gelmiştir.

Peki bizim bu kadar göçmeni kabul etmemize rağmen neden sayın cumhurbaşkanı veya ülkeyi yönetenler Nobel barış ödülüne layık görülmezler?

Ben bunu da anlamış değilim.

Bu durumda batı medeniyetinin insanları takdir etmesi ödüllendirmesi konusunda sorun Türkiye de mi yoksa Türkiye'yi yönetenlerde mi?

Bunun da cevabını ben bilmiyorum.