Ermeni tehcirinin nasıl yapıldığı konusunda pek çok kitapta bilgi ve tanıklık vardır.

Tehcir sırasında Halep ve Konya valiliklerinde bulunan ve tehcirde İşlenen facialara karşı çıktığı için görevinden ayrılan ve istifa eden Mehmet Celal Bey, yaşadıklarını 1921 yılında Vakit gazetesinde anlatmıştır. Celal Bey, “Maksat imha etmekti ve imha ettiler” demekte ve dört yüz bin Ermeni’nin öldürüldüğünü yazmaktadır. Celal Bey, suçlu olanın Türkler değil, İttihat Terakki’nin Merkezi Umumisi olduğunu belirtmektedir. (Bu yazının yeni yazıya çevrilmiş biçimini 26-27 Nisan 2014 tarihli Radikal’de yayımlamıştım.)

Eski Tarım Bakanlarından Abidin Ege’nin Harp Günlükleri kitabından:

12 Ocak 1916 Halep Vilayeti-Raco’dan: Yollarda en çok tesadüf edilen bir şey varsa o da Ermeni ölüleridir. Bunlar yolun sağında ve solunda daima göze çarpıyor. Kimisini köpekler parçalıyor. … (Metin içinde üçüncü cümleyle dördüncü cümle arasında yer alan üç nokta buradan bir veya bazı cümlelerin çıkarıldığını düşündürüyor ancak kitapta bu konuda bir açıklama yok.) Bir kısmı da biraz toprakla örtülmüş, kokusu dışarıya vuruyor. Yolun iki cihetinde her birkaç yüz metrede bir kazılmış büyük çukurlara tesadüf olunuyor. Bunlar Ermeni ölülerini doldurmak için açılmış mezarlardır. Bu ölüleri buralara atıp üzerlerini biraz toprakla kapatıyorlar. Raco’da Ermen ölülerinden yapılmış oldukça büyük bir kabristan gördüm. Yollarda sefil bir halde göçebe halinde yaşayan birkaç kuruşa tren hattında kadın ve erkek çalışan Ermenilere tesadüf ettim. (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011 s. 133)

YÜCE DİVANA VERİLDİLER

Ermeni tehcirinde suç işleyenlerin ileri gelenleri cezalandırılmıştır. Daha savaş sırasında, faciaların ayyuka çıkması üzerine, bizzat tehcir kararını veren İçişleri Bakanı Talat Paşa, yüzlerce kişiyi cezalandırmış, ancak bunlar Ermeni mallarını zimmetlerine geçirmek gibi suçlarla itham edilmiş, bazı görevlilerin yerleri değiştirilmiştir.

Asıl cezalandırma girişimi İttihatçılardan oluşan Meclisi Mebusan tarafından yapılmıştır. Divaniye Mebusu Fuat Bey, 2 Kasım 1918’de verdiği dilekçede Savaş yıllarında kurulan Sait Halim Paşa ve Talat Paşa kabinelerinin Yüce Divan’da yargılanmasını istemiştir. (Ancak Talat Paşa ve bazı arkadaşlarının o gece yurt dışına kaçtığı anlaşılmıştır.)

Meclisteki Rum ve Ermeni mebuslar da 4 Kasım 19118 günü verdikleri önergede Rum ve Ermenilerin tehcirinde suç işleyenlerin cezalandırılmasını istemişlerdir. Verdikleri bilgiye göre, savaş boyunca bir milyon Ermeni, 350 bin Rum öldürülmüş, Amele Taburlarında 250 bin kişi açlık ve yoksulluktan ölmüş, 250 bin kişi sınır dışı edilmiştir.

Meclis, dilekçeyi Beşinci Şubeye havale etmiş, Şube, her iki hükümette Şeyhülislamlar dâhil görev alan bakanları davet ederek tek tek sorgulamıştır. 10 maddeden oluşan suçlamaların ikisi Ermeni tehciriyle ilgilidir ve bugünkü dille şöyledir: “Bir takım çetelere yardım ederek yurt içinde ırz, mal ve cana saldırmak”, Hukuk kanunlarına ve insanlığa, özellikle anayasanın ruhuna, açık hükümlerine, yasalar ve emirnameler çıkararak memleketi bir facialar sahnesine dönüştürmek.” (Harp Kabinelerinin İsticvabı) Bu sorgu metinleri o tarihlerde kitap olarak yayımlanarak kamuoyuna da sunulmuştur.

Meclis kapatıldığı için bakanların Yüce Divan’da yargılanması mümkün olamamış ancak İstanbul’da kurulan Divanıharp 5 Temmuz 1919’da Enver, Talat, Cemal Paşalarla Doktor Nazım’ı yokluklarında idame mahkûm etmiştir. Sırf Tehcir ve taktil sorumlularını yargılamak üzere kurulan Divanıharplar da çeşitli idam ve hapis cezalarına çarptırılmıştır. Diyarbakır Valiliği sırasında 50.000 Ermeni’yi katletmekle suçlanan Doktor Reşit, tutukevinden kaçarak intihar etmiştir.

MUSTAFA KEMAL: “CEZALANDIRILSINLAR”

Damat Ferit hükümetinin istifasından sonra Anadolu Hareketiyle uzlaşan Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin temsilcileriyle başında Mustafa Kemal Paşa’nın bulunduğu Hayati Temsiliyenin Amasya’da yaptıkları protokolün şu madde de yer almaktadır: “Tehcirde suç işleyenlerin kanunen cezalandırılması adlen ve siyaseten elzemdir” (Nutuk, belge 159)

Kâzım Karabekir Doğu’da Ermeniler üzerine askerî harekât için izin istediğinde Mustafa Kemal Paşa ilk verdiği yanıtlarda bu harekâtın “Yeni bir Ermeni katliamı gibi anlaşılacağı” gerekçesiyle karşı çıkmıştır.

DOĞU PERİNÇEK NE DİYORDU:

1973’te Mamak’ta görülen Doğu Perinçek başkanlığındaki Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası’nın Savunması’nda konu şu cümlelerle ifade edilmişti: “Feodal komprador İttihat ve Terakki Hükümeti millî azınlıklar üzerinde baskı ve katliam politikası uyguladı. Doğu’da yüz binlerce Ermeni’yi katletti. Geri kalanları da yurtlarından sürdü.” (Savunma 4. Baskı, Aydınlık Yayınları 1992, s. 154) (26 Nisan 2021)