İstanbul yağmalandı.
Halk ,yönetimden ve paylaşımdan dışlandı.
Yapılan projeler halk için değil, bir avuç beşli çete için yapıldı.
Yapılan projeler halkın kullanımına açık bile olsa, halkın kullanamayacağı kadar pahalı bedeller konuldu.
Toplumun nefes aldığı kıyılar kendi yandaşlarına peşkeş çekildi,doğan rant hakla paylaşılmadı, eş ,dost, damat, akrabayla paylaşıldı.
Halkın ilk yıllar hissettiği mahalle baskısı, sokak ve ev baskısına dönüştü.
İfade özgürlüğü yazma, çizme özgürlüğünde baskı çok kaba bir şekilde hissedildi.
Yönetim kadrolarının israfı,Emine hanımın çantası,İsviçre'de mağaza kapatmalar,kızların, damatların yaşamı toplumun gözüne sokularak yaşanır oldu.
Bir tarafta Hz.Ömer adaleti derken, diğer tarafta uçaklar,lüks yaşam ve dünyanın öbür ucundaki Arjantin'e zırhlı araçlar götürmeler,örtülü ödenekteki devasa harcamalar,israf ve görgüsüzlük kültürü halkın gözünden kaçamadı.
Halkın tepesinde kral gibi tek adam gibi davranışlar, toplumun demokrasiyi ve özgürlükleri yüreğinde özümsenmiş kesimler tarafından benimsenmedi ve tepki olarak İmamoğlu'nda birleşti.
''Devlet benim'' dolayısıyla devletin bütün olanakları da benim diyerek hazinenin başına damadı koyması çok büyük infiale sebep oldu.
Dindarlık gösterileri, camiler açma,dağa taşa ve ücra yerler bile israfa bakılmadan cami yapmak, sürekli namaz gösterileri, dualar ve dinle, Alalh'la kandırmanın sonuna gelindi.
İşsizlik ,yokluk ve sosyal olayların çok büyük boyutlara gelmesi, dinle Allah'la kandırma siyaseti yetmedi.
Halk sonunda inancını Allah'a göster, bana iş, aş ,ekmek lazım ve senin insanlığın lazım diyerek bu gösteriye inanmanın sonuna geliverdi.
Bu aynı zamanda siyasal İslamında sonunun başlangıcı anlamına geliyor.Çünkü Siyasal İslam, toplumda mutluluk yerine, bölünmeyi ve ayrışmayı, işsizliği, yokluğu,çatışmayı getirdi.
Artık Murşi'ler,Gazze'ler,Müslüman kardeşler,Rabia'lar, toplumun açlık ve işsizlik sorununu kapatmaya yetmez hale geldi.
İstanbul ölçeğinde söylenen ve yaşanan bütün sıkıntılar Türkiye'nin her yerinde hissedilir oldu.
''Siyaset doğrultu tutarlılığı gerektirir'' sabah imam, öğlen papaz, akşam haham siyaseti toplumun büyük kesimleri tarafından tepkiyle karşılandı.(Hem APO' cu olmak,hen MHP ile iş tutmak,hem dini siyasete alet etmek ve bu tür bir sürü tutarsızlıklar.)
Kamu yönetiminde ve özellikle belediyelerde uzun süre yönetiyor olmanın getirdiği cesaretle, kanun, yönetmelik ve hak, hukuk tanımdan icraatlar yapmak ve o kurumları babasının malı gibi görüp, kamu mallarını en küçük aile ve siyasi yandaşlara kadar inancıda çiğneyerek, hak, hukuk ve adalet duygusunu da yok sayarak büyük harcamaları ve israfı halkın gözünün içine bakarak yapabilmek.
Bu listeyi dahada uzatmak mümkün.
İşte bu bunalmışlık,çaresizlik,israf,demokrasi düşmanlığı,seküler yaşama sınırlar koymak,laiklikten uzaklaşmak,Atatürk devrimlerini yok saymak,''tek adam ne derse o olur'' yaklaşımının toplum tarafından net algılanışı,talan,yalan ve karalama siyaseti,yandaş televizyonların yalan dolan karalama kampanyaları,İmamoğlu gibi nur topu gibi bir evladın doğmasına neden oldu
Bundan sonraki süreç, beş yıllık zorlu, meşakkatli bir yol süreci olacak ve nur topu gibi doğan bu çocuğu hiziplere, gruplara,kısır politik çekişmelere kurban etmeden, Türkiye'nin genel siyasetine yansıyacak adımların atılmasına destek olmak gerekiyor.
Demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin yeniden can bulacağı iklimlere destek olmak gerekiyor.
Bu beş yıl sonunda çok partili, özgürlükçü sol bir anlayış bu ittifakla birlikte kurulup, yazanın, çizenin, düşünenin, okuyanın yarın kaygısı düşünmeden dinamik gençliğin bu hareket içinde yer aldığı,kadınların öne çıktığı Türkiye 2030 hedeflerine yürüyebilir.
Ben de 2030 yılında 72 yaşında ihtiyar bir delikanlı olarak gururla, belli etmeden sevinç göz yaşlarıyla bir köşede sessiz sakin oturarak bu güzel insanları takip etmenin gururunu yaşarım umuduyla o günleri dört gözle umutla bekliyorum.
Bu süreci başlatan ve ''Her şey çok güzel olacak'' diyen yangının başlamasına sebep olan, ilk kibriti çakan bu çocuğu lütfen unutmayın. Berkay gözlerinden öpüyorum.